tag:blogger.com,1999:blog-80279603635156778892024-03-13T21:58:36.147+01:00!Biraz Hayat!Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.comBlogger494125tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-88075365726279360512021-06-04T12:26:00.002+02:002021-06-04T12:26:32.478+02:00Problemler Hakkında Sürekli Düşünmek<p> </p><p class="MsoNormal"><span style="mso-ansi-language: TR;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibyKkFd4v1-hxyYIqqnNBY1nNV0V8UM7Bg1EQNsi11_BpWjXjPf64qta9GbbTLv5d6_evxTMTIzn3ia0CGOgjIFSLr6k2pfTCBYbJauw6XSFpgUf6BQwHWSBDtqR3e3FV-UWR7-8Uqj1Kq/s2048/problemhakk%25C4%25B1ndad%25C3%25BC%25C5%259F%25C3%25BCnmek.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="2048" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibyKkFd4v1-hxyYIqqnNBY1nNV0V8UM7Bg1EQNsi11_BpWjXjPf64qta9GbbTLv5d6_evxTMTIzn3ia0CGOgjIFSLr6k2pfTCBYbJauw6XSFpgUf6BQwHWSBDtqR3e3FV-UWR7-8Uqj1Kq/s320/problemhakk%25C4%25B1ndad%25C3%25BC%25C5%259F%25C3%25BCnmek.png" /></a>Hep aynı tarz
problemlerle mi boğuşuyorsunuz? Bu neden hep benim başıma geliyor, dönüp
dolaşıp beni buluyor diyor musunuz?</div><o:p></o:p><p></p>
<p class="MsoNormal">Kişiler ve zamanlar
değişse de adeta dejavu gibi bazı olaylar bazı kişilerde tekrar eder. Belki de
“<b>çekim yasası</b>” iş başındadır. Bu
olayların tekrar etmesinde üç neden bulabilir.</p>
<p class="MsoNormal"><span style="text-indent: -18pt;">1.<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">
</span></span><b style="text-indent: -18pt;">Sürekli problemlerden konuşmak:</b><span style="text-indent: -18pt;"> Aynı
konularda şikâyet edip, tekrar tekrar bu konuları başkalarına anlatırken
kendini buluyorsan, bu kısır döngünün içinde olman normal. Çünkü kullandığın
sözcüklerle <b>negatif bir manyetik alan</b>
yaratıyorsun ve yaydığın bu enerji ile kısır döngünün içinde kalmaya devam
ediyorsun.</span></p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p> </o:p></span>Peki ne
yapalım? Problem ortada duruyor ise sadece görmezden gelemeyiz. Bizi rahatsız
eden durumun farkında olup, bizi rahatsız eden durumun neden oluştuğuna
bakmalıyız. Bizi yargılamadan tarafsızca dinleyecek bir kişiye anlatmamız
yeterlidir. Anlatmış ve rahatlamışızdır. Artık aynı konuda <b>şikâyet etmeyi durdurmalıyız</b>. Başlarda çok zor olsa da zamanla
bilinçli farkındalıkla yaptıkça, bir süre sonra kolaylaşacaktır. Odağımızı olumsuza
odaklamaya devam etmek yerine, orada bize olumlu gelen/bizi mutlu eden şeyleri
fark edip, onlar üzerine yoğunlaşmalıyız. Yani olumsuz olan kısmın önem
derecesini düşürüp, bir kenara koymalı. Çözümler üzerine odaklanmalıyız. Bunun
için “<b>imgelemek”</b> çok önemlidir.
Esasında olmasını istediğiniz şeyi, olmuş gibi hayal edip, onu hissettikçe,
gerçekleşmesi için adımlar atmış olacaksınız. Hatta bunu cümlelere döküp,
kâğıda yazmak da bu etkiyi hızlandıracaktır.</p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p> </o:p></span><span style="text-indent: -18pt;">2.<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">
</span></span><b style="text-indent: -18pt;">Problem Hakkında Sürekli Düşünmek</b><span style="text-indent: -18pt;">: Aynı kısır döngünün içinde, başkalarına
anlatmasanız da kafanızın içinde kaygı ile aynı şekilde düşündüğünüzde,
probleme odaklanmış olursunuz. Bunun yerine bilinçli olarak gün içinde <b>olumlu cümleler</b> kurarak, zihnimizi
yönlendirmeliyiz. Olumlamayı nasıl yapacağız? “3*O” ile.</span></p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="margin-left: 72.0pt; mso-add-space: auto; mso-list: l0 level2 lfo1; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: Cambria; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: Cambria; mso-fareast-theme-font: minor-latin;"><span style="mso-list: Ignore;">a.<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR;">Olumlama:</span></b><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="mso-ansi-language: TR;">Hayalini
kurduğunuz gerçeklik ne ise onu düşünün. Yaşadığınız fiziksel gerçekliği bir
kenara koyup, hayalini kurduğunuz, gerçek olmasını istediğinizi dile getirin. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mesela, işyerinde sürekli arıza kişiler beni
bulur diye düşünceniz var diyelim. Bunu kenara koyup, “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Ben çok pozitif bir insanım, yaydığım enerji ile</i> <i style="mso-bidi-font-style: normal;">işyerinde hep seviliyorum, etrafım
sohbetinden keyif aldığım, yardımlaşmayı seven kişilerden oluşuyor. Ben bu
kişiler arasında mutluyum.”</i> diye içinizden bu cümleleri geçirin. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p> <span> </span><span> </span><span> </span></o:p></span><span style="text-indent: -18pt;">b.<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">
</span></span><span style="text-indent: -18pt;"> <b>Onaylama:</b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt;"><span style="mso-ansi-language: TR;">Onaylama ise, olmasını istediğiniz düşünceyi/ olumlama yaptığınız cümleyi
söyledikten sonra, ona kanıt olacak bir şey bulmak. Biraz önceki örneğimizden
gidecek olursak, işyerinde sizi seven, size yardım eden, sohbetinden
hoşlandığınız kişiyi düşünerek, biraz önceki olumlamanızı onaylayın.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt;"><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p> </o:p></span><b style="text-indent: -18pt;">c.<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></b><b style="text-indent: -18pt;">Oldurma</b></p>
<p class="MsoNormal" style="margin-left: 54.0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR;"><o:p> </o:p></span></b>Onaylama ile varmak istediğiniz ruhsal durumu şuan yakalamak. Onaylamadan
sonra hissedeceğimiz duygu durumunu sürdürmek. Bu olumlama ve onaylama
durumlarından sonra, oluşan duygu durumunu sürdürdükçe, bizim de yayacağımız
enerji yükselecektir. Yükselen enerjimizin frekansı ile arıza diye düşündüğümüz
kişilerin frekansı bir süre sonra tutmayacağından, bu kişilerin bize etkileri
azalacaktır.</p>
<p class="MsoNormal">Problemler
hakkında sürekli düşünmemizi azaltacak bir yöntem de <b>meditasyon </b>yapmaktır. Meditasyona yabancıysanız, internette
yönlendirmeli meditasyon yapmanızı sağlayacak kaynaklar var. Meditasyondaki
cümleler sizin anda kalmanızı sağlayacaktır. Zamanla kendi sessiz
meditasyonlarınızı olumlu imgeleme yaparak yapabilirsiniz.</p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle">Zihin
boşken daha çok konuşur. O yüzden <b>size
iyi gelen şeyleri</b> keşfedip, kendinizi meşgul ettiğinizde, beyninizin içinde
sürekli konuşan o ses bir süreliğine susacaktır. Mesela sevdiğiniz
arkadaşlarınızla bir araya gelmek, spor yapmak, seveceğiniz bir film izlemek
gibi. Bunları yaparken bedeniniz de daha olumlu hissedecek ve bu da ruh
halinize yansıyacaktır.</p>
<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle">Özetle,
kısır döngünden çıkmak için öncelikle kişi farkında olmalı ve adım atmalıdır.</p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-16668499154759115442021-06-04T12:22:00.003+02:002021-06-04T12:26:21.682+02:00Sözcüklerini Değiştir, Hayatın Değişsin<p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpq2M8UjNZWigM9LBOmruHHn6zaZASvfKE9FBGylTLzBanJH2e6F9vfeX44Zjh_humkM8ak9ZNrYHXrZmYbNXcayKqmbsL5xT92LRb5YeSTHaNZt3yoyD8w8rWT6egbK12WMls4yUYniGu/s2048/2.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="2048" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpq2M8UjNZWigM9LBOmruHHn6zaZASvfKE9FBGylTLzBanJH2e6F9vfeX44Zjh_humkM8ak9ZNrYHXrZmYbNXcayKqmbsL5xT92LRb5YeSTHaNZt3yoyD8w8rWT6egbK12WMls4yUYniGu/s320/2.png" /></a>Her düşüncemiz bir enerji, bizler düşüncelerimizle evrene
enerji yayıyoruz. Bu yaydığımız enerji ile isteklerimizi de korkularımızı da
gerçekleştirmek mümkün. Evrene gönderdiğimiz
enerjiler, kendisiyle aynı frekanstaki enerjiyi arar ve bizim düşüncelerimizle
aynı frekansta olan düşünceyi bulur. Düşüncelerimizin gücüyle, yaşantımızda
kendimiz ve başkası için ne düşünüyorsak onu kendimize çekeriz. Buna “<b>çekim yasası</b>” deniliyor.
Düşündüklerimiz, gerçekleşmek zorundadır. Ne düşünüyorsak o oluruz. Ne ekersen
onu biçersin cümlesi bence çekim yasasını özetliyor.</div></div><p></p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Burada kendimin de uygulamaya çalıştığı bir uygulamadan
bahsetmek istiyorum. Bilinçaltımız –<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">me,-ma’lı
cümleleri</b> tanımıyor. O yüzden kurduğumuz cümleler olumsuzluk içermemeli. Çünkü
bilinçaltı –me,-ma ekini ayırmadan, ne söylüyorsak, ona odaklanıyor. Ben de
cümlelerimi değiştiriyorum. Mesela;<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">“Kanser olmak istemiyorum” demek yerine “Ben çok
sağlıklıyım” diyorum. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yani olumsuza odaklanmak yerine, neyi, hangi durumu
istiyorsanız onunla ilgili cümleler kurun ve evrene bilinçaltınızla bu
mesajları gönderin, frekansınızı olumlu düşüncelerle yükseltin. Yüksek
frekansınız da evrendeki diğer yüksek frekanslarla buluşarak, hayatınıza olumlu
yansımalarını getirsin. <o:p></o:p></p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-69895205084403666362021-05-29T08:08:00.001+02:002021-05-29T08:08:16.204+02:00Kemoterapi Öncesi Bakım<p>Ben meme ameliyatımı önce oldum, bir ay iyileşme dönemi için beklememi söylediler. O bir ay bence en rahat dönemdi. Sonuçta memeden gelen sıvının aktığı diren vardı ama onu da iyice kıyafete tutturduktan sonra, bence gayet özgürdüm. Kemoterapi alınca, bağışıklığınız düşük ve enfeksiyona açık hale geldiğiniz için, daha dikkatli olmak gerekiyor. Peki kemoterapi sürecim başlamadan önce neler yaptım?</p><p><b>1. Peruk</b>: Kanser olduğumu öğrendiğimde en çok kafama saçımı takmıştım. Saçsız nasıl olurum? Peruk muhakkak gerekli idi. Hatta kız çocuğu annesi olarak, o benden utanır mı veya güzel bulmaz mı gibi konularda da kaygılanmıştım. Hatta benim gibi meme kanseri geçiren bir doktor ile bu sürecin başında görüştüğümde, o da ben de bir kaç tane peruk aldım ama hiç takmadım, sadece bandana kullandım dediğinde çok şaşırmıştım. Ben olayı abartmıştım, kızıma söylemeden acaba bu kanser olayını atlatır mıyım demiştim. Sonra kanser durumunun çocuğun psikolojisi açısından bilmesinin daha iyi olduğunu öğrenince kızıma da biraz hasta olduğumu ve ilaç kullanacağımı, saçlarımı dökeceğini vs söyledim. İlk başta bir an şaşırdı, ağladı, sonra işi eğlenceye vurup, kel kafa olacağım, çok eğleneceğiz, davul gibi çalabileceğiz vs diye anlatınca, o da kahkahalarla bana eşlik etti. Hatta peruk alacağımı, isterse kendisinin de gelip, benimle peruğumu seçebileceğini söyledim. O da kız çocuk olarak o zaman pembe peruk da deneyelim dedi.</p><p>Özetle, ben gerçek saçtan yapılma bir peruk aldım. Perukların hiçbiri tam içinize sinmiyor, benim aldığım en çok benim içime sinendi. Baya doğal duruyordu. Ama ben kafama alıştım, açıkçası kızımın bir online dersinin başında gözükmem gerektiği için 10 dakika haricinde ben bu peruğu hiç takmadım. Sonuçta başka çocuklar, bir cümle söylerler ise, kızımın kalbi kırılsın istemedim. Ama bakıyorum da kızım da bence süreci baya iyi götürüyor. Benim bandanalı halime baya alıştı. Hatta evde bandana bile takmadığım zamanlar oluyor. Öncesinde saçım baya uzundu, şimdi şampuan reklamlarındaki slogan gibiyim. “YIKA ve ÇIK”. Çok rahat. Saçım uzamaya başlayınca, sanırım artık eskisi gibi uzun kullanmayacağım.</p><p><b>2. Peki Ya Kaşlar? </b></p><p>Kemoterapi sürecinde kaşlarım dökülecek, kalan sağlar bizim mi? Diye bir düşündüm. Çünkü kaşlarımda önceden işlem vardı. Eee gerçek kaşlarım dökülünce, kalan çizili kaşlar pek bir şeye benzemeyecekti. Ben de bu durumda, en iyisi bir daha kaşların üzerinden işlem yaptırayım dedim. Sonuçta hepsi dökülünce, tutarlı bir ifade kalsın diye. Ben kaşımı yaptırdığım için çok memnunum. Çünkü saçlar dökülünce, yüzünüzdeki ifadeyi en çok kaşlar çıkarıyor. Kaşlarımın formu beni iyi hissettirdi.</p><p><b>3. Gözler</b></p><p>Normalde çok bakımlı veya yüzü işlemli biri değilim, hatta kaşımı saymazsak, başka bir şeyim yok. Kaş-kirpik dökülünce, hasta görünümüm çok oluşsun istemedim. Bu herkesin kendisini nasıl hissettiği ile ilgili. Ben iyi görünmek istiyordum, çünkü moralimi etkileyeceğini biliyordum. Gözlerim için de kirpiklerim dökülürse diye, dipliner randevusu aldım. Ama korona vs sayılarındaki artış nedeni ile randevumu iptal ettim. Dipliner gözün dibine uygulandığı için, açıkçası normalde de tereddüt edeceğim bir uygulama idi, ama cesaretlenmiştim, gaza gelmiştim. Neyse sonuçta randevumu iptal etsem de, ne olur ne olmaz diye takma kirpik aldım. Bugüne kadar hiç kullanmadım. Ne bileyim dolapta olduğunu bilmek iyi hissettirdi, fiyatı da makuldü. Benim çok şükür kaş ve kirpiğimin hepsi dökülmedi. O yüzden ihtiyaç da duymadım, kızımı okula bırakırken ara sıra göz kalemi de sürüyorum. Genelde güneş gözlüğü ile dışarı çıktığım için bence çok da gerek yok. </p><p>Özetle, dış görünümüm için bunları yaptım. Şu ara cilt bakımım için ürün arayışındayım. <a href="https://www.radikaaromaterapi.com/">Radikaaromaterapi</a> diye bir marka çıktı. Kanserle savaşmış kadınlar kurmuş, kanser tedavisi gören kişilere yönelik “Yeshim” diye bir seri çıkarmışlar. Bence baya başarılı görünüyor, en kısa sürede o ürünleri de denemeyi düşünüyorum. </p><p>Kendim için beni iyi hissettiren şeyleri yazmaya çalıştım. Etrafınızda veya kendinizde kanser tedavisi görmüş kişilerin cilt bakımı ve dış görünüşü ile ilgili iyi gelen/ iyi hissettiren deneyimleri var ise yorumlarda yazabilirseniz, başkalarına da ulaşmış oluruz.</p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-85479979576762692222021-04-19T07:52:00.003+02:002021-04-19T07:52:39.120+02:00Ben Kimim?<p>İş görüşmelerinde vs de bazen sorulur biraz kendinizi tanıtır mısınız diye. Şuradan mezun oldum, şunları yaptım, buralarda çalıştım vs diye anlatırız kendimizi. Şu günlerde biraz daha düşünür oldum esasında ben kimim diye. Kimim, ne istiyorum, hayat amacım ne? Kim olmaya çalıştım bu zamana kadar veya olduğum benden mutlu muyum?</p><p>Hastalıklar ve onları esasında içeriden yaratan sebeplerle ilgili bu dönemde bir çok kitap okudum. Melankolik kitaplar değil, işin bilimsel yanı ispatlanmış, gerçek kişiler, gerçek doktorlar vs. Kanser hastaları ile ilgili genel olarak anladığım şu: “<b>Başkalarına hayır diyememe, sorun çıkmasın diye sineye çekme, başkalarını kendinden önceye koyma” </b></p><p>Çok ilginç ben kendimi çok net hayır diyebilen bir insan olarak düşünüyordum. Fark ettim ki değilmişim, sorun çıkmasın, başkaları mutlu olsun diye daha uyumlu olmayı tercih etmişim. Sanırım hala da öyleyim. Ama bir yanım şu ara sinirli, gergin... Kemoterapi süreci keyifli bir süreç değil, insanın bütün tadını tuzunu kaçırıyor. Bir yandan da korona var. Hepimiz evdeyiz. Eşim benim bağışıklığım düşük diye risk almamak adına işe gitmiyor. Kızımı korona sayıları yükseldi diye okula göndermedik bir hafta, şimdi 2 hafta da sömestr tatili. Evde bakıcımız var ama kızım bu süreçte sürekli benim yanımda olmak, birlikte bir şeyler yapmak istiyor. Sabah uyandığı andan gece yatana kadar beraberiz. Esasında en çok istediğim şeylerden biri de bu ama bazen çok zorlanıyorum. Kemoterapi veya kanser insanı daha sabırsız yapıyor. Arka planda harcadığın her dakikanın ömründen giden dakikalar olduğunu ve ömrünün kısaldığını hissediyorsun. Biliyorum bu cümleyi yazmamam gerek, evrene yanlış mesaj vermemek için. Hatta bu cümleleri yazarken, eşim ve kızım okuduğunda rahatsız olurlar mı diye bile düşünüp yine kendimi arka plana koyuyorum. Ama durum böyle, bu satırları yazmam onları sevmemden bir şey eksiltmiyor. Sadece sabırsız olduğum anlarda veya kendime zaman ayırmak istediğim anlarda vicdan azabı yaşıyorum. Kızımın da hayatındaki sınavlarından birisi sanırım bu süreç. Yani küçük yaşta bir çok şey görüyor. Geçen saçım o kadar döküldü ki 1 numara kestirmeme rağmen, eşimden kazımasını rica ettim.. Sağolsun bütün saçımı kazıdı, gündüzleri kan iğnelerimi de eşim vuruyor. Ve kızım tüm bu süreçlere şahit oluyor. Kemoterapi sonrasında çokça uyumak istiyorum, halsiz oluyorum ve kızım o günlerde inanılmaz anlayışlı. Beni öpüp odadan çıkıyor. Onun için de zor bir süreç. Geçen gün parkta kreşten bir arkadaşını görmüş, uzaktan oynamışlar. Arkadaşı sen de bereni çıkarsana demiş, kızım da sıcağı sevmemesine rağmen “Benim hasta olmamam lazım, annemi korumam lazım” demiş. Bu cümle anne olarak kalbimde eridi. <b>Canım kızım, seni herşeyden çok seviyorum.</b></p><p>Konu nereden nereye geldi. Özetle hepimiz evdeyiz ve kimse ile sosyalleşmiyoruz, bir senedir de durumun çok farkı yoktu. Bence normal insanların da sabrı sınanıyor. Kemoterapi sürecinde benim sabrımın da daha çok sınandığını düşünüyorum. Zamanı iyi kullanmak istiyorum. Özümü bulmak, kimim ben cevabını verebilmek istiyorum. Bu sabah erkenden kalkıp meditasyon yaptım, sabah ev sessizdi, sadece ben. Çok iyi geldi. Bu sürecin, bir dönüşüm yolculuğu olmasını istiyorum. Daha sık yazmaya başladım, bu da güzel bir şey:)</p><p><br /></p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-18456990569320285842021-04-11T01:35:00.001+02:002021-04-11T01:35:08.190+02:00Durum raporu<p> Kanser olduğumu öğrendiğim anda, ameliyatımı yapan doktor “kemoterapinin tüm yan etkileri geçiçi, bir tek kilo kalıcı” dedi. Yakında vücudum 38 yaşında olmama rağmen, menapoza girecek. Yani meme kanserini kadınlık hormonum oluşturduğu için, onu kontrol altına alacaklar. Doktor da annenin 5 senede girdiği menapoza sen 5 günde gireceksin, metabolizman yavaşlayacak dedi. Açıkçası kilo meselesini en başlarda baya kafama taktım. Bir iki gün ketajonik beslenmeye bile çalıştım. Baktım bu durum beni daha çok strese sokuyor, vazgeçtim. Unlu gıda, şekerli şeyler, pilav&makarna, ambalajlı ürünleri kestim. Kemoterapiye kadar ne kadar versem o kadar kar dedim, sonuçta hazır 38 yaş metabolizmasına sahipken, verdim verdim dedim:) Bence iyi oldu, şimdi alacaksam da verdiğim kilonun üzerine alacağım. Zayıf olmak güzel geldi.</p><p>Ayrıca, kemoterapi öncesi zannediyordum ki sağlıklı beslenirim, her gün yumurta, haftada 2 gün balık falan. Bir kere kemoterapi beklediğimden ağır çıktı. Yani daha alırken,koltukta baygın hale geçiyorsun. İlacın adını bile sormadım, bilsem ne olacak diye. Ama doktor izah ederken, halk arasında, kırmızı ilaç olarak anılan ilaç olduğunu söyledi. Bir videoda bu ilaca “kırmızı şeytan” dediklerini duydum. Yani pek kolay bir ilaç değil, vermeden önce kuvvetli bir mide bulantısı ilacı içtim. Serum kolumdayken, zaten uyuklar gibi oldum. Eve gelince de direk yattım, o akşam ben de biraz flu, pek hatırlamıyorum açıkçası. Ertesi gün biraz yürüyüş yaptım, ama enerjim vs yoktu. Birkaç gün böyle geçti, kemoterapinin üzerinden geçen her bir günde çok daha iyi oluyorsun. Şuan beni görseniz, kanser demezsiniz. Kanser kelimesi kötü bir kelime, yani yazarken de ben ve kanser aynı cümlede pek garip geldi. İnsan sanırım kendine bir şey olmaz diye düşünüyor. Ben kanser olduğumu öğrendiğim zaman, “yaa bunlar daha ileri yaşlarda olmaz mıydı dedim, büyümüşüm ben” diye düşündüm. Aynaya bakınca kendimi hala üniversite öğrencisi gibi görüyorum. Ufal da cebime gir diyebilirsiniz:)</p><p>Bunun haricinde, dün duşta gözüme kirpik kaçtı zannettim, sonra bir baktım, dökülen saçlarım. Bu durumdan dolayı saçlarımı önce ara bir model kestirmiştim, kulak altlarına denk gelecek şekilde. Uzun saçlarım vardı öncesinde. Kestirince modeli beğendim, keşke daha önce kestirseydim dedim. Kemoterapiye bir hafta kala da eşimin erkek berberine gidip, saçımı 1 numaraya vurdurdum. Şimdi biraz uzadılar bile. Neyse duşta bir baktım elimde saçım, hatta saçlarım, tutam tutam dökülüyor. İyi ki saçımı kazıtmışım, uzun olsaydı can sıkıcı olabilirdi. İki gündür ara ara dökülüyor. Ben bir ara acaba dökülmez mi diye düşünmüştüm, sanırım yakında hepsi gidecek. Peruk aldım, henüz hiç takmadım, havalar serin olduğu için soğukta bere takıyorum, ama güzelse hiç takmıyorum. Saçı olmayan kişiler neden şapka/bere takıyormuş anladım, vala kafa buz oluyor, güneşte de resmen yanıyor:)</p><p>Ayrıca, dün kemoterapi alacaktım. Perşembe kan verdim, malesef değerlerim düşük çıktı. O yüzden şimdi kan değerlerimi yükseltmeye çalışıyorum. Sabah sabah pekmez ve karadut özü yemeye başladım. Bakalım süreç bitince kaç kilo almış olacağım. Bazen kilo mevzusunu da hiç düşünme diyorum, sonuçta kanser yani boru değil, bu süreç en iyi şekli ile bitsin de kiloyu bir şekilde veririm.</p><p>Evde de eşimin motivasyonu, süreç bitince ikimizin yapacağı bir haftalık motosiklet turu. Tabi sadece motosiklet olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, bir de kamplı:) Yani motosiklete çadırından, uyku tulumlarına, güneşliğinden sandalyesine kadar herşeyi ile sığacağız. Şuan bu kısımları hallettik, çantalarımız hazır. Sadece kıyafet kısmımızı mevsime göre, gideceğimiz zaman koyacağız. Eşim şuara hergün bana motosiklet kıyafeti bakıyor. Benim kıyafetlerim var ama uzun yol olacağı için, en korumalısını vs arıyor, tabi bir de benim kilo alıp almayacağım belli değilken. Kadın motosiklet kıyafeti pek olmadığı için ve Türkiye’de çok daha sınırlı olduğu için, yurt dışındaki tüm siteleri tavaf ediyor diyebilirim.</p><p>Bu süreçte, Ece de çok iyi adapte oldu sürece. Bir tek doğduğundan beri hafta içi beni evde görmediği için, şuan bol bol oyun istiyor. Oyun yoksa ipad vs gibi bir şey izlemeyi talep edebiliyor. Ekranda geçirdiği süreyi hala sınırlı tutmaya çalışıyoruz. Bazen ben çok yorgun olabiliyorum. O zaman birazcık normalin üzerinde televizyon vs izlerse de bu sefer vicdan azabı çekebiliyorum. Ama sanırım annelik de böyle bir şey, her anı planlayamıyorsun ama önemli olan onun mutlu bir çocukluk geçirmesini sağlamak. Şuan 4.5 yaşında, herşeyi veya yaptıklarımızı hatırlamayacak ama hissi muhakkak hatırlar diye düşünüyorum. Yani hepimiz çocukluğumuza dair hayal meyal bir şeyler anımsıyoruz ama hisler sanki daha çok yerleşiyor. Bence mutlu bir çocuk ve sevildiğini hissediyor. Önemli olan da o.</p><p>Ece ile birlikte en keyif aldığım şeylerden birisi onunla kek yapmak, yani ikimiz de aşçı kıyafetlerimizi giyiyoruz, o herşeyi kendi dökmek istiyor, sonuçta aşçı yani tabi yapacak. Çok uyumlu şekilde kekimizi yapıyoruz. Birlikte keyif alıyoruz, ben açıkçası her hafta olmasa da ayda bir kaç kez Ece ile kek yapmaya çalışıyorum uzun zamandır. İstiyorum ki ileride hatıralarında evimiz mis gibi kek kokardı diye düşünsün, annemle birlikte yapardık diye anımsasın ve ileride kek kokusu alınca bir yerde, kendi çocukluğunu anımsasın. Bunu kanser olmadan önce de düşünüyordum, şimdi tabi daha anlamlı geliyor.</p><p>Özetle, moralim yerinde, iyiyim. Umarım Çarşamba’ya da kan değerlerim yükselir ve kemoterapimi alabilirim. </p><p> </p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-15910783965684850642021-04-05T09:02:00.002+02:002021-04-05T09:02:53.681+02:00Evren bazen bizi duyuyor galiba<p>Meme kanseri olunca, ilk defa kendime mola verdim. İşe gitmiyorum. Sanırım buna çok ihtiyacım varmış. Geçen yıl o kadar çok çalıştım ki bence kendimi durdurmayı düşünmediğim için, vücudum bu kanseri üreterek bir dur dedi. İşe sabahları herkesten erken gidiyorum, böylece trafiğe takılmıyorum. Sabah mesaim 8’de başlasa da ben 7’de işteyim. Hatta ilk işe başladığım dönemde vardiyalı çalışanlar bu durumu baya garipsemişti, neden 7’de geliyor diye. Ofisin sanırım en çok o saat aralığını seviyorum. Hem kendimi geliştirmek için bir şeyler okuma imkanım oluyor, hem bazen öylesine boş boş takılıyorum, hem de iş yoğun ise erkenden çalışmaya başlıyorum, daha doğrusu başlıyordum. Geçen yıl korona çıkınca, insan kaynakları olarak tüm gündemimiz korona oldu. Bazen diyorum ki ne yaptık ki ama akşam hatta gece nasıl oluyor anlamadan tüm gün bitiyordu. Önlemler, bulaşma durumunda herkesi tek tek arayarak tespitler vs. Benim için çok ama çok stresli geçti bu sene. Bu işe başladığımdan beri o kadar geç saatlerde çıktığım oldu ki, bir süre sonra bu normal geliyor. Şuan ben çalışmıyorum ve ekip arkadaşlarım yine geç saatlerde çıkmaya devam ediyor. Onlarla konuşup, her geç çıkışlarını öğrendiğimde üzülüyorum. Sanki hayatı ıskalıyoruz. İş hayatının da ayrıca kendine göre stresleri var tabi. Kanserden bir kaç ay önce, bir şeye çok sinirlenince “Ben burada kanser olacağım” dedim. Hayatımda ilk defa böyle bir cümle kurdum. İş arkadaşlarımdan birisi “Aman Yasemin Hanım ağzınızdan çıkana dikkat edin” deyince, beynimden aşağı kaynar sular döküldü, yaa sayılmasın, demedim ben, öyle demek istemedim desem de söz ağızdan bir kere çıkmış oldu.</p><p>Patoloji doktoru kanser olduğumu söyler söylemez, aklıma bu cümlem geldi. Şimdi bu yazıyı okuyanlar aman ne saçma diye düşünebilir. Belki tamamen tesadüf, belki de evren duydu bilmiyorum. Sanırım içimde böyle bir şey vardı, belki kendi kendine yok olacaktı, belki de bu cümleden sonra bana kanser olarak var olmayı seçti. Bilmiyorum, karışık konular. Sadece artık ağzımdan çıkana çok daha fazla dikkat ediyorum. </p><p>Bir de pandemi döneminde bir sürü kişi home office çalıştı. Kızım 4.5 yaşında, online eğitimde herkesin annesi zoom ekranlarında çocuklarının yanında idi, ben ise hep işte ve hatta gece o kadar geç geldiğim günlerde kızım uyumuş oluyordu ve sabah ondan erken evden çıktığım için kızımı görememiş oluyordum. Koronadan da korkuyordum. Ya korona olursam, kızımı göremezsem, değecek mi diye? Şuan içinde bulunduğum duruma hep pozitif yandan bakmaya çalışıyorum. Kızımla geçen sene zaman geçiremediğim için en çok istediğim şeylerden birisi kızımla olmaktı. Sabahları kızımla birlikte kalkıyorum, kahvaltısı, giyinmesi vs ile hep ilgileniyorum. Hatta kemoterapi öncesine kadar o bir aylık süreçte okula da hep ben götürdüm. Okuldan 13:30’da geliyor, bazen aynı enerjim olmasa da onunla bir şeyler yaptığım için çok mutlu oluyorum. Özetle, bazen içimizden geçenler gerçeğe dönüşebiliyor. Ne söylediğimize ve ne dileğimize dikkat edelim:)</p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-71759219964783004992021-03-05T12:11:00.003+01:002021-03-05T12:11:59.345+01:00Meme kanseri oldum<blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWtQUmQe9Xy769QY83f70ogJ8C9049w4yN-0z9H3Zvb5DEiKnshlA7E1tRjByeD68Wi61Tw8thP11J1AiltxBuQsGGJJsi85Id_Cj2QASvnUnKBndDLvC3bShAsRoTqqW5mSkcJ9oWjlCv/s493/breast-cancer-staging.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="335" data-original-width="493" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWtQUmQe9Xy769QY83f70ogJ8C9049w4yN-0z9H3Zvb5DEiKnshlA7E1tRjByeD68Wi61Tw8thP11J1AiltxBuQsGGJJsi85Id_Cj2QASvnUnKBndDLvC3bShAsRoTqqW5mSkcJ9oWjlCv/s320/breast-cancer-staging.jpg" width="320" /></a></div><p></p></blockquote><p style="text-align: left;"><br /> Hoş geldin 38 ve hoş geldin meme kanseri. Bu yazıyı yazıyorum çünkü belki benim durumumda olanlar vardır. Bütün billboardlarda 40'tan sonra mamografi vs diye beynime öyle işlemiş ki, 40' a kadar kafam rahat modunda takılıyordum. Yıllardır özel sağlık sigortam var, hastaneye/ doktora gitmeyi sevmediğim için kullanmam. 13 Şubat tarihine duşa girmeden önce, acaba insanlar elle meme muayenesi nasıl yapıyor, ben de olsa kesin ben anlamam diye düşünerek mememi muayene etmeye başladım. Çok tesadüftü ilk meme muayenemde, "Bingo!!!" elime kitle geldi acaba bu kitle mi doğru mu anlıyorum diye diğer memem ile kıyaslamaya başladım. Evet bir kitle idi, sonra ikinci kitleyi de buldum. Cumartesi akşamıydı, o saatte gideceğim doktor yok. Ertesi gün Pazar. İki gün biraz doktor araştırdım. Ama emin olamayınca Pazartesi işe gittim belki birilerine sorar öğrenirim diye işe gittim. O gün yoğun bir şekilde çalışmaya başlayınca, öğlen oldu. Sonra eşim aradı. Randevu aldın mı diye esasında bir yandan da beynimin bir köşesinde bu vardı. Hafta sonu gözüme çarpan bir doktorun muayenehanesini aradım. Tesadüfen 17:30 randevusu iptal edilmiş. Ankara'da en yoğun karlı günlerden bir tanesi olsa da gelirim dedim. Yetiştim. Muayene etti. Ertesi güne mamografi ve biyopsi için başka bir doktora yönlendirdi. Biyopsi parçam başka bir patoloji doktoruna gitti. Perşembe patoloji doktoru raporu whatsuptan gönderdi. Ben de direk aradım, rapor geldi ama ben bir şey anlamıyorum diye. Bu sefer doktor ne kadar biliyorsunuz isterseniz doktorunuz ile görüşün o anlatsın dedi. Ben de yok yok biliyorum, sonuca hazırım, direk söyleyebilirsiniz dedim. Ağzım böyle söylese de kulaklarım duymaya hazır değilmiş. <b>Bulgular meme kanseri ile uyumlu görünüyor dedi.</b> Ben de teşekkür edip kapadım. 5 dakika sonra online bir toplantım var yurt dışı ile bir yandan onu düşünüyorum bir yandan ben kanserim diye düşünüyorum. Direk eşimi arayıp haber verdim, o hemen geliyorum dedi. İyi ki de öyle demiş, yanında sevdiğin kişiyi istiyorsun. Toplantıyı iptal ettim. Ekip arkadaşlarım ve yöneticime söyledim. Ben kanserim, bugün biraz erken çıkıyorum muhtemelen yarın da gelmem, Pazartesi görüşürüz diye. Baya bihaberim. Cuma günü pet çekildi. Pet duyardım da ne olduğunu bilmezdim, vücudumda başka yerlere sıçramış mı diye bakıldı. Bence ilk gün en zoru, kızım 4.5 yaşında ve hayatının önemli zamanlarında yanında olmak istiyorum. Hangi evredeyim, acaba bir kaç aylık bir ömrüm mü kaldı gibi milyon tane şey düşündüm. Sanırım çok da normal. Sonra çorap söküğü gibi geldi. Ameliyatımı oldum. Mememi aldırdım. Sürpriz şekilde lenflerime de sıçramış, pette görünmemişti. Onları da aldılar. Ama moralim yerinde. Yakında kemoterapi süreci başlayacak. </p><p>Özetle, 30 yaşını geçen herkesin meme ultrasonu çektirmesini öneririm. Elle muayenede bile geç kalınmış oluyor, sonuçta kitle ele gelecek kadar büyümüş oluyor. <b>8 kadından biri</b> meme kanserine yakalanıyormuş. Çok yüksek bir oran. Bu yazıyı farkındalık oluşması için yazmak istedim. </p><p><span style="font-size: x-small;">fotokaynak: https://www.medicinenet.com/what_is_the_newest_treatment_for_breast_cancer/article.htm </span></p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-75043045981019653362020-10-20T07:05:00.004+02:002020-10-20T07:05:57.481+02:00Kamp Malzemeleri-2<p></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYnYJvGlpiCvnqjLYnLKTxgtiVz0uUPz_R9LEwAPoiNxJ0PpJr6SjKWnK-nKZy9WJW-3KdluRi19nuw3txJyweswem1LaRVI-Du443KGKDaohjr8gJsfCZwPmPMPKHD8Teg6EIuO1eD3sY/s2048/mangal.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYnYJvGlpiCvnqjLYnLKTxgtiVz0uUPz_R9LEwAPoiNxJ0PpJr6SjKWnK-nKZy9WJW-3KdluRi19nuw3txJyweswem1LaRVI-Du443KGKDaohjr8gJsfCZwPmPMPKHD8Teg6EIuO1eD3sY/s320/mangal.jpg" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr></tbody></table><br />Kampa gidecekler için bir önceki postta başımızı sokacak çadırımızdan bahsetmiştim. Şimdi diğer kısımlara geçiyorum. <div><br /><p></p><p>Benim için çadır kadar öncelikli olan 2. konu masa idi. Çünkü yemeği ve keyfi seviyorum. Yine Decathlon'dan <a href="https://www.decathlon.com.tr/kamp-masasi-id_8576847.html">katlanabilir bir masa</a> aldık. Bu tarz masalar artık A101'den Migros'a kadar bir çok yerde var. Masanın yanına yeşil piknik sandalyelerinden de aldık. Sanırım şu sıralar herkesin bagajında var. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwoM3kLpF4eopF1YJyPggYABM2BW8CN783bt5OajiDtM3WT_nEGPbGADeHmY01G_gmlHaM2DPDiLqiIvOAN4KRPkG07aDVzQN4ZoyeOfU5pQsTvajXADxzBTv-oLHD7JQFBJzKfCL192PN/s2048/masa.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwoM3kLpF4eopF1YJyPggYABM2BW8CN783bt5OajiDtM3WT_nEGPbGADeHmY01G_gmlHaM2DPDiLqiIvOAN4KRPkG07aDVzQN4ZoyeOfU5pQsTvajXADxzBTv-oLHD7JQFBJzKfCL192PN/s320/masa.jpg" width="320" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Bunun haricinde biz mangal, ateş yakan bir çift değildik, kampla öğreniyoruz. Kampta ateş yakıp, akşam başında oturmak inanılmaz keyifli. Mangalda ne yapacaksak yapalım, kapanışı da ateşte marshmallow ile taçlandırıyoruz. Mangalın katlanabilir küçük versiyonu bizim için yeterli ve laptop çantası gibi çantası var, az yer kaplıyor. </p><p><br /></p><p>Ayrıca yerde ateş yakılmasına izin verilen yerlerde, bu mangalı kullanmıyoruz. Direk <a href="https://www.blogger.com/blog/post/edit/8027960363515677889/7504304598101965336">ateş üstüne koyulan ızgaralar</a> var, onlar biraz daha büyük. Ondan da çok memnunuz. </p><p>Bir de üstünde hem yemek yapma için hem de yeri geldiğinde yağmurda vs yer ıslak olduğunda, ateş yakamadığımız durumlarda içinde ateş yakmak için, <a href="https://www.nurgazshop.com.tr/ates-canag%C4%B1">ateş çanağı</a> aldık. Açıkçası ne gerek var diye düşünmüştüm en başta, kamp yaptığımız günlerden birinde, öyle bir yağmur ve dolu yağdı ki, toprak üstünde ateş yakmak mümkün olmadı. Ateş çanağının içine odunları vs koyduk, bir güzel ısındık. O yüzden tavsiye ederim. </p><p>Ayrıca ateş yakma konusunda yeniyseniz veya az zahmetle yakmak istiyorsanız, kömür ve odun çok önemli. Odunu gitmeden odunculardan alıyoruz. Maalesef çok yer kaplıyor. Bir de kömürün iyisi çok fark ediyor. Trendyol'dan 3 kg'luk şeklinde satılan <a href="https://www.trendyol.com/feuer-flamme/briket-mangal-komuru-3-kg-p-35734448?boutiqueId=409591&merchantId=117204">Alman kömürlerinden </a>aldık. Parası biraz pahalı gibi dursa da verimlilik açısından değer diye düşünüyorum. Çok az kül bırakıyor, 2-3 saat yanma süresi var. 20 dakikada kor haline geliyor. Markası: Flamme Briket Mangal Kömürü. Bir de bu işi yapmışken tam olsun dedik ve kömür tutuşturma bacası aldık. Markası: <a href="https://www.trendyol.com/guruss/volcano-komur-tutusturma-bacasi-p-51469065?boutiqueId=533346&merchantId=109170">Guruss</a>. </p><p>Kampta böyle ufak ufak alalım derken, ilk başta yekün tutsa da, açıkçası bir otele gittiğimizde kaldığımız 2 gecenin fiyatına denk geliyor gibi yaptığımız yatırım. O yüzden en başta temel malzemeleri alıp, severseniz aşama aşama malzemelerinizi arttırmanızı tavsiye ederim. </p></div>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-65456609713851213062020-10-19T07:04:00.001+02:002020-10-19T07:06:22.220+02:00Kamp temel malzemeler- Çadır vs<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4cgL9lBhFYSfr_7eFT_vP9zfn1hgqYDx4MhRbVzOtBS_fbPb7Re6KnZAiC3IvSHB6XuQzy7hLRKQm-I0NBEnEyE84-8BpQ6J6WoXlSyrPksSDe3AAIxYLWH8GgLSd31rhDgrKGgKda4ql/s2048/20201019_075927.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4cgL9lBhFYSfr_7eFT_vP9zfn1hgqYDx4MhRbVzOtBS_fbPb7Re6KnZAiC3IvSHB6XuQzy7hLRKQm-I0NBEnEyE84-8BpQ6J6WoXlSyrPksSDe3AAIxYLWH8GgLSd31rhDgrKGgKda4ql/w240-h320/20201019_075927.jpg" width="240" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr></tbody></table>Bu postta kamp için alınmasının iyi olacağını düşündüğüm temel malzemelerden bahsedeceğim. </div><p></p><p>Kampa başlarken bence en önemli şeylerden biri "<b>çadır</b>". Biz arkadaşlarımızın tavsiyesi ile Decathlon'un <a href="https://www.decathlon.com.tr/arpenaz-3-freshblack-cadir-id_8357355.html">fresh and black modelini</a> aldık. Sanırım bu sene pandemi nedeni ile herkes kendini doğaya vurunca, bir çok kişinin de aynı modeli seçtiğini gördük. 2-3 kişilik diye geçiyor. Ben, eşim ve kızım rahatça yatıyoruz. İçine biz 2+1 şişme yatak aldık. Tam sığıyor, hiç boşluk kalmıyor. Gece yatarken sadece cüzdan vs koyduğumuz sırt çantası ile ayakkabılarımızı poşetleyip içeriye alıyoruz. Sonuçta küçük bir çadır olduğu için, içine bir şeyleri depolamak için çok uygun değil. Bu çadır ışığı geçirmiyor. O yüzden sabah olsa bile, sanki karartma perdeleri varmış gibi, hissetmiyorsunuz ve bu durum da çok güzel uykuya devam etmenizi sağlıyor. Hoş çadır hayatı şehir hayatından farklı, ister istemez kendiliğinden dinç bir şekilde erkenden uyanıyorsunuz. Biz bu çadırı &kampı sevip sevmeyeceğimizi bilmediğimiz için almıştık. Sevince, biraz daha profesyonel çadır bakmaya başladık. Yağmurda vs gidersek depolama alanı olması iyi olur diye düşündük, yağmur geçirmez özelliği daha uzun süreli olanları tercih edeceğiz.</p><p>Çadırda yaz ise bir mat ve üzerine bir <b>uyku tulumu </b>da alabilirsiniz. Biz sanırım biraz konfor aradığımız için <a href="https://www.decathlon.com.tr/air-basic-mat-id_8561149.html">şişme yatak</a> aldık. Şişme yatağı şişirebilmeniz için bir de <b><a href="https://www.decathlon.com.tr/air-hammer-12-30cm-inflation-id_8516095.html">pompa</a> </b>almalısınız. Şişme yataklar da bir şekilde taşa vs gelip,patlamasınlar diye, yere de<a href="https://www.decathlon.com.tr/forclaz-m100-mat-id_5591048.html?recommended_by=dynamic&recommended_code=08fcf6acd683715344a741ee7247539e"><b> zemin matı</b></a> aldık. </p><p>Yaz bile olsa, eğer yüksek rakımlı bir yerde kamp yapıyorsanız, gece üşümeniz gayet normal. Bu nedenle, <b>uyku tulumu</b> almanızı tavsiye ederim. Biz <a href="https://www.decathlon.com.tr/trek-500-uyku-tulumu-id_8575966.html">uyku tulumlarını </a>da Decathlon'dan aldık. Yaz ve sonbahar için iyiydi ama artık bu mevsimden sonra yetmeyeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle, daha eksi derecelere uygun ürünler bakacağız. İlk kampa gittiğimizde uyku tulumumuz yoktu, bizden daha deneyimli bir arkadaşımız yün yorgan yanımıza almamızı söylemişti. Hava o kadar soğuk olmadığı için kullanmamıştık ama yine de yanımıza almıştık. Yün yorgan taşıma ve yer kaplaması açısından hiç pratik değil, mecbur kalmadıkça tavsiye etmem.</p><p>Bu yazdıklarımın hepsi çok temel, sadece bir fikir vermesi açısından. Yoksa çadır için ayrı, uyku tulumu tercihleri için ayrı bir sürü post yapılabilinir. </p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-16573105578581340702020-10-14T07:12:00.005+02:002020-10-19T07:06:41.852+02:00Çünkü Kampçılık<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYa2xy_S0JuwOeXv8Rf1-NNCKWa4oeTkzXsBMD0laqHtvXGsDNo7KwURJy0YSqCLU2PMA3OydI4eJp4Lan6fLrHyg5INMbLKspHZa7eXNEkhfh53cNiBg30sKBYjdtMFQJhZT2bunVYim_/s2048/20200731_153107.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYa2xy_S0JuwOeXv8Rf1-NNCKWa4oeTkzXsBMD0laqHtvXGsDNo7KwURJy0YSqCLU2PMA3OydI4eJp4Lan6fLrHyg5INMbLKspHZa7eXNEkhfh53cNiBg30sKBYjdtMFQJhZT2bunVYim_/s320/20200731_153107.jpg" /></a></div><br />Bu sene hayatımıza yeni bir yaşam biçimi girdi. Kampçılık. Açıkçası ben bugüne kadar, kampın bana göre olduğunu düşünmüyordum. Şimdi ise her hafta sonu gidebilirim diye düşünüyorum. Çocukken ananemlerle bir çadır deneyimim olmuştu. Sanırım o zamanın şartlarında kamp hayatını sevmemiştim. Biraz kampçılıktan ziyade, çadırda kalarak deniz tatili diyebiliriz. Kampın sanırım konforlusunu seviyorum. O zamanın şartlarında tabi ki ne şişme yatak ne buzdolabı... Şimdi Decathlon sayesinde, ufak ufak yapılan yatırımlarla baya baya kendi çapımızda kampçı olduk diyebiliriz.</div><p> Bizim yaptığımız soft kampçılık ve bir arkadaşımın söylemi ile "Sefa Peze...nkliği" Dağ, bayır dinlemeden, sırtında sırt çantası, çadırı ile kilometrelerce yol yürüyüp, doğanın sessizliğinde kendi başına çadır kuranlara selam eder, saygıyla eğilirim. Bizimki onların yanında "Kampçılık-101" seviyesi. </p><p>Öncelikle kamp herkese göre olmayabilir. Yani ay böcek var, tuvaletler temiz mi, peki bulaşıkları gerçekten iyi yıkayabiliyor musunuz? diye sorularınız varsa, biraz daha düşünün. Kampta her şey dört dörtlük olmuyor. Olan şartlarla mutlu olmak lazım. </p><p>Türkiye'de son yıllarda en güzel şeylerden biri #Decathlon... Bir işi profesyonel yapmayacaksan bile, nispeten uygun fiyata, belirli standartlarda sana ürün sunuyor. Bizim kampa başlamamız da bir arkadaşımızın "<i>Biz kampa gideceğiz hafta sonu, siz de gelir misiniz?</i> "demesi ile başladı. Ben de "<i>Çok isterim ama çadırımız bile yok, bir bakalım</i>" dedim. Sağ olsun Decathlon imdadımıza yetişti. Sanırım sadece herkeste olan yeşil sandalyelerimizden vardı. Biz de ilk önce çadır ve katlanır masa alarak işe başladık. Alınmasını tavsiye edeceğim malzemeler ayrı bir yazı konusu olacak. İlk çadır deneyimini sevdikten sonra, yavaş yavaş ekipmanlarımızı arttırmaya başladık. Şuan arabaya zor sığıyoruz, dışarıdan gören bizi Almanya'dan yaz için gelen gurbetçiler sanabilir. Arazi aracı vs olanlar veya bagajı geniş olanlar için sığma işlemi daha kolay olur.</p><p>Kamp benim ruhuma çok iyi geldi. Doğanın içinde olmak, kokuları, serinliği hissetmek, ateş yakmak, dinginlik, yıldızları görmek... Eşim ve benim haricimde, kızıma da çok iyi geldi. Doğada kendi sınırlarını öğreniyor, deniyor. Cesareti arttı. </p><p>Ankara'da yaşadığımız için hafta sonu çok uzağa gidemiyoruz. Yakın bölgelerde kamp yaptık. Burada gittiğimiz yerler ile ilgili de yazı yazacağım. Kamp bambaşka bir dünyaymış, internette ben de çok araştırıyorum, sanırım bu sene bizim gibi sosyal izolasyonu sağlamak için, kişiler dışarı çıkmadıkça kendini doğaya verdi. Keşke biraz da temiz tutmayı bilseler....</p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-24261168114935790922020-09-18T06:48:00.002+02:002020-09-18T06:48:07.931+02:00Geçen sene gündemimizde olmayan, bu sene ise her gün gündemimizde olan bir şey: Korona!<div class="separator">Burası artık neredeyse hiç uğramadığım bir alana döndü. Bu süre zarfında o kadar çok şey değişti ki. Korona diye daha önce hiç duymadığımız bir virüs tüm hayatımızı etkiledi. Okullar online okula döndü, mümkün olan işlerin bir çoğu home office'e döndü. Dünya hızla değişiyor ve biz de adapte olmaya çalışıyoruz.</div><p>Mart ayında korona çıktığında, herkes marketlere koştu, erzak stokladı. Ardından sokağa çıkma yasakları başladı. Genelde sadece hafta sonu veya resmi tatil günleri. Ben bu süre zarfında çalıştığım iş yeri nedeni ile işe gelmeye devam ettim. İlk zamanları çok stresli atlattım. Bilmediğimiz bir şeye karşı önlem almaya çalışıyorduk. Maske takmak mı koruyordu yoksa daha çok mu bulaştırıyordu? İş yerini kapatmadığımız için, bir çalışanımızın başına bir şey gelse, o vicdan azabını nasıl yaşardım? Ama bir yandan da diğer insanlar için üretim yapılmasına devam edilmesi gerekiyordu. Yaptığım iş insan kaynakları idi, korona sonrasında yaptığım iş neredeyse asıl iş korona ve kalan ik süreçleri gibi oldu. </p><p>Hiç saymamıştım ama sanki korona öncesi saçımda bir beyaz vardı, şimdi aynadaki ben'e bakınca, çoğaldıklarını görüyorum. Hiç home office çalışmadım, hep işe geldim. Hatta erken gelip, geç çıktım. Çok şükür ki şu ana kadar hasarsız geçirdik. Umarım bundan sonra da öyle olur. </p><p>Bir de işin psikolojik kısmı var. Sanırım beni başlarda en çok bu yordu. Kızım online eğitime geçti. Eğitimin içeriği tartışılır olsa da, kızım "Anne, diğer çocukların anneleri yanında, sen niye iştesin, keşke sen de yanımda olsan" sorusu en çok yüreğime dokundu. Ve ben akşamları, hafta sonları kızımla zaman geçirdim. Bu dönemde, özellikle sağlık çalışanları, onların eşleri, çocukları öyle büyük bir mücadele verdi ki... Ve hala veriyorlar. Başkalarının canını kurtarmak için, kendi canlarını ortaya koydular. Bazıları hayatlarını kaybetti. Bazıları çocuklarını uzun bir süre görmemek üzere, kendi anne babalarına bıraktı. Düşündükçe bile gözlerim doluyor. Çünkü günlük hayatın içinde, bu duyguları bazen donduruyoruz, ama düşününce, hissedince, yine aynı ağırlık yüreğe oturuyor.</p><p>Korona belirsiz bir süreç ve sanırım en çok da bu belirsizlik bizi yoruyor. Henüz aşı bulunmadı. Hastaneler dolu. Önceden birisinin yakını korona olmuş diye duyarken, şimdi kendi tanıdıklarımızdan yakalananlar olduğunu görüyoruz. Umarım sevdiklerimizden can kaybı yaşamadan bu süreci atlatırız.</p>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-14941513473767071202018-10-18T06:40:00.003+02:002018-10-18T06:40:36.880+02:00Neler Oluyor Hayatta?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-P8YqyPobt53bCd-YDCgIQxCxC5X0rq47_it7NMdPYkcrjfbd0het8oCbqwoPMEOz7tVVMb4OPTszmDS7nDPwvnLni1UdsKv2cMExvkbWTGW0348p3w0swYOsWQTZ57FSIXdbm0jh7Bb_/s1600/imagesD4N1G0QT.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="187" data-original-width="270" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-P8YqyPobt53bCd-YDCgIQxCxC5X0rq47_it7NMdPYkcrjfbd0het8oCbqwoPMEOz7tVVMb4OPTszmDS7nDPwvnLni1UdsKv2cMExvkbWTGW0348p3w0swYOsWQTZ57FSIXdbm0jh7Bb_/s1600/imagesD4N1G0QT.jpg" /></a></div>
Selam günlük diye başlamak içimden geldi. Uzun zaman olmuş yazmayalı...Her sene böyle uzun aralar olmaya başladı. Biraz önce düşündüm de bir yazı yazmak ne kadar zamanımı alıyor? Sonunda yazılan yazı beni ne kadar mutlu ediyor? Öyle ise yazmaya değmez mi? Hiç mi zamanın yok dedim kendi kendime....<br />
<br />
Evet bu aralar zamanın en az yettiği dönemdeyim. Ne oldu da böyle oldu? Her şey çok mutlu olduğum ve her açıdan kendimi rahat hissettiğim, beni bildikleri ve güvendikleri yerden, işyerimden ayrılma kararım ile başladı. Neden ayrıldım? <br />
<br />
Sanki daha dün başlamıştım, yıllar geçiyordu ve neredeyse aynı iş yerinde 7 yıla yaklaşmıştım. Bir noktada kendi kendimi motive edip, bir şeyler oluşturmaya çalışsam da, kendimi aynı süreçleri yapmaktan dolayı, bir rutinin parçası olduğumu hissetmiştim. Belki de karar vermeseydim, yıllarca da böyle gidecekti ve bir beş sene sonra pişman olacaktım. Keşke daha önce karar verseydim diye...<br />
<br />
Şartlarım iyiydi, hafta sonu tatilim vardı, çalışmalarımda destekleniyordum. Kararı almak çok zordu, sonuçta Türkiye şartlarında, iyi bir şirkette çalışıyordum. Gideceğim yer buradan kötü olmamalıydı. Velhasıl kararı verince, esasında arayan çok oluyormuş onu anladım. İş değiştirmek zannettiğim kadar kötü değilmiş, aksine yeniden bir şirkette başa dönmek, güzel ve zorlayıcı bir deneyim oldu benim için...<br />
<br />
Tabi her şey iş değiştirdim, bitti şeklinde değil. Bir çok şeyi değiştirdim. Öncelikle kızıma bakan bakıcımız akşam saatlerinde bizde kalamadığı için, yatılı bakıcı ile anlaşmaya karar verdik. Yatılı bakıcıya karar verince, evimiz yeni bir kişi için uygun olmayınca taşınmaya karar verdik. Çok kısa sürede ev aradık, tuttuk ve taşındık. Yeni işim uzak olduğu için, arabam manuel vites iken, otomatik ve dizel olsun dedik. Gittik arabayı değiştirdik. Bildiğin domino taşı gibi....<br />
<br />
Şimdi mi? Evet biraz zamanım olsun diye diğer kişilerden 1 saat daha erken işe geliyorum ve 2 saat neredeyse geç çıkıyorum. Zorlanıyorum, İngilizce daha çok konuşmak zorunda kalıyorum...Okuyacak, öğrenecek çok şeyim var...Ama diyorum ki kendime "Bunu sen istedin ve biliyordun"....Bazen yorgunluktan gözlerim kapansa da, esasında içten içe biliyorum ki bu zorlayıcı günler, ileride beni daha iyi yapacak. Geçmişte de öyle oldu, şimdi de öyle olacak...Sadece zamana ihtiyacın var...<br />
<br />
İşte iç seslerim bunlar... Yazmıyorum yazmıyorum ya hani belki erken geldiğim o bir saatlerde belki daha çok fırsat yaratırım. Hadi ben kaçtım, iş bekler:)<br />
<a href="https://7geese.com/language-achieving-challenging-goals/"><span style="font-size: xx-small;">fotokaynak</span></a>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-20695648416246100722018-05-30T15:23:00.002+02:002018-05-30T15:24:06.661+02:00Ölüm<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBcXzaEtXotSn-9h_vOBafFd67PQK4hKnpLn495YRVnpzYAGTdvcybwN_TrrmsS3jLXj_SNI-dNN3fbAqPTNi5oGkhzAbFszW43MnNw8mnpVACnybJXnSphiYc7_F6BtAiiQNh67lCzEMf/s1600/A-Heart-in-the-Sky.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="620" data-original-width="620" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBcXzaEtXotSn-9h_vOBafFd67PQK4hKnpLn495YRVnpzYAGTdvcybwN_TrrmsS3jLXj_SNI-dNN3fbAqPTNi5oGkhzAbFszW43MnNw8mnpVACnybJXnSphiYc7_F6BtAiiQNh67lCzEMf/s320/A-Heart-in-the-Sky.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Ölüm ne kadar garip bir şey! Daha belki birkaç dakika önce
sohbet ettiğiniz sevdiğiniz ile bir daha sohbet edememek… Sadece bir nefes….Karşında
bedenen dursa bile, nefes gidince….Yok olmak….Ölümde beden soğukluğu diye bir
şey varmış…Yani sevdiğiniz insan karşınızda boylu boyunca yatıyor ve siz ona
dokunduğunuzda esasında buz gibi olduğunu hissediyorsunuz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Her ölüm sanırım erken ölüm…Normalde 80 yaş civarındakilere,
ooo göreceğini görmüş der üzülmezdim, sevdiği insan ölünce, öyle olmuyormuş.
Sanki daha yapacak çok şey vardı ve hep yarım kaldı diye düşünüyor insan.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Telefonla arayınca, telefonun çalıp çalıp açılmaması, bir daha
yolda denk gelmeyecek olmak…Her şey biranda boş geliyor...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Keşke dememek için, sevdiğimiz insanlara onlara değerli
olduklarını hissettirmek, bencil olmamak, bazen kendimiz keyif almasak bile,
onları mutlu edecek şeyleri yapmak, bol bol sarılmak, sohbet etmek, kalp
kırmamak….<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Her zaman “Keşke yaşasaydı, ….birlikte yapsaydık” diye
cümleler her zaman olacak… Sadece gidenin de; arda kalanın da huzurlu olabilmesi
için, sevdiğimiz insanların değerini bilelim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-16022682154725461382018-04-27T23:26:00.000+02:002018-04-27T23:26:27.581+02:00Lizbon'da Nerede Kalınır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikO-klVb3ohMvg4rZTK1InTjunQ9_zUQt2srQLOmmDIxgFjtfQX2COtKFJLx1F8eUCYBmUc0LZthLxQm4htO6doreu4LtLgNCPvJSNA_alYrhyy5u2Bi8MM-mdURmX5YCFGdxwfBGLN6nu/s1600/IMG-20180306-WA0027.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikO-klVb3ohMvg4rZTK1InTjunQ9_zUQt2srQLOmmDIxgFjtfQX2COtKFJLx1F8eUCYBmUc0LZthLxQm4htO6doreu4LtLgNCPvJSNA_alYrhyy5u2Bi8MM-mdURmX5YCFGdxwfBGLN6nu/s320/IMG-20180306-WA0027.jpg" width="240" /></a></div>
Lizbon'da bebeğimizle gittiğim için, otel yerine evde kalmayı tercih ettik. Ev ise şehrin tam merkezinde, markete vs yakın, her yere yürüyerek gidebileceğimiz Chiado bölgesinde idi. Linc sitesinden kiraladık. Evde bizim ihtiyacımız olabilecek her şey vardı. Tabak, tencere, tirbuşon, kadeh, ütü, bulaşık makinesi,kettle vs vs. 2 oda,1 salon. İki aile çok rahat kalır. İki aile giderseniz, ekonomik de olur.<br />
<br />
Bir de ev öyle güzel döşenmiş ki evin dekorasyonuna bayıldım, sade ve zevkli, elimde olsa mobilyaları direk evime getirirdim. Eve ilk geldiğimiz gün bir de bizi çok güzel bir sürpriz karşıladı. Masada bir şişe şarap ve Lizbon merkezde bulabileceğiniz en iyi pastel de nata tatlısı. Bu evden çok memnun kaldık, nerede kalalım diye soran olursa diye, yazmak istedim. Sanırım fotoğraflar her şeyi anlatıyor...<br />
<br />
<b>Kaldığımız adres:</b> <span style="font-size: x-small;"><span style="font-weight: 900;"><a data-saferedirecturl="https://www.google.com/url?hl=en&q=https://maps.google.com/?q%3DRua%2Bdo%2BSol%2Ba%2BSanta%2BCatarina,%2B28%2B-%2B2B,%2B1200-455,%2BPortugal%26entry%3Dgmail%26source%3Dg&source=gmail&ust=1524949866811000&usg=AFQjCNHVIBAfoY2jJmhtz-PIndNiXATpOw" href="https://maps.google.com/?q=Rua+do+Sol+a+Santa+Catarina,+28+-+2B,+1200-455,+Portugal&entry=gmail&source=g" target="_blank">Rua do Sol a Santa Catarina, 28 - 2B, 1200-455, Portugal</a></span>. </span><br />
Apartmanın adı: Lisbon Inside Connect Apartment<br />
Linc iletişim: http://www.linc.pt/ <br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe6pb6064qQL7FHgbNVcfjErfqVtpydCRCnAXmd49BC7nrR0CjFl2d9miMWZrVLnwW8Cfr8QqyBGWX25Su3-A12iKL-3JsH6qnSKnAKY1IZbaffKJ6BsbDgThSHDHeW47y1gmltc3SMRq7/s1600/_CM_8011.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe6pb6064qQL7FHgbNVcfjErfqVtpydCRCnAXmd49BC7nrR0CjFl2d9miMWZrVLnwW8Cfr8QqyBGWX25Su3-A12iKL-3JsH6qnSKnAKY1IZbaffKJ6BsbDgThSHDHeW47y1gmltc3SMRq7/s320/_CM_8011.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm4WhvwbptpxchWsmHJUxyvGOt8eTKlsRoPNS6eX4XD9W1rIiNT6CInuyiUcE-M4ne6pyXVwXifLx3b97EfMTafrFk0oxPt7G4Hhmj7l6MSRXprMn9088lK-RcE_WAnBC5_GTWM6jb7y_Z/s1600/_CM_8022.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm4WhvwbptpxchWsmHJUxyvGOt8eTKlsRoPNS6eX4XD9W1rIiNT6CInuyiUcE-M4ne6pyXVwXifLx3b97EfMTafrFk0oxPt7G4Hhmj7l6MSRXprMn9088lK-RcE_WAnBC5_GTWM6jb7y_Z/s320/_CM_8022.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_zrlT9WW0_GJseh68YZBXB2nsQMc6Q7SKq4kyf2VeDeMUJvkcdpFfGKCLLxLMFZSVwZXGprD34bmYaLBvA5NoJivvzDXK-PCwWlOmflnKkzjangAPmPMSWeXVpG_fZAEXXdzr8gOnziej/s1600/_CM_8054.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_zrlT9WW0_GJseh68YZBXB2nsQMc6Q7SKq4kyf2VeDeMUJvkcdpFfGKCLLxLMFZSVwZXGprD34bmYaLBvA5NoJivvzDXK-PCwWlOmflnKkzjangAPmPMSWeXVpG_fZAEXXdzr8gOnziej/s320/_CM_8054.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSG2vv_6UC7o8nAqnxOnFpNr7J8sVWshYucZI98oa_etlHrpxWoeQcdtyBphjY0XYkwQogDumFrWco04vsVQa83FI8zN3Fby1YDEZTAMFmZk0_zoCmkiu-8ZRygytFjNKWah4Nkj_9wbHx/s1600/_CM_8062.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSG2vv_6UC7o8nAqnxOnFpNr7J8sVWshYucZI98oa_etlHrpxWoeQcdtyBphjY0XYkwQogDumFrWco04vsVQa83FI8zN3Fby1YDEZTAMFmZk0_zoCmkiu-8ZRygytFjNKWah4Nkj_9wbHx/s320/_CM_8062.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsYfCAZXTXRKdbMoTnzpLcTW9Rc7Xg2WUIMjijfWdhHnHhHgrNqktk6y5SuXxup34dFj8eTfyUU5Wdsb25afxMBSOiIzsd0Yap72Cwnq9mNo9ZCzZRAhW6ri-iAe5mHhHujo2dEWmzq0SS/s1600/IMG-20180306-WA0006.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsYfCAZXTXRKdbMoTnzpLcTW9Rc7Xg2WUIMjijfWdhHnHhHgrNqktk6y5SuXxup34dFj8eTfyUU5Wdsb25afxMBSOiIzsd0Yap72Cwnq9mNo9ZCzZRAhW6ri-iAe5mHhHujo2dEWmzq0SS/s320/IMG-20180306-WA0006.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkhSlSfEoC4uMkW28JXYgwXL84dg1FYhWlo9UYnDpoRU9GT0dZK7KDCR8UnLLCMiq0alaYC_XySwuTbl0vtKdaAes3BUW17UX5Y3CQd5qcsmeG9ZNWMTXFkKmtVMR2kQqmeuRbcPPhqpu1/s1600/IMG-20180306-WA0018.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkhSlSfEoC4uMkW28JXYgwXL84dg1FYhWlo9UYnDpoRU9GT0dZK7KDCR8UnLLCMiq0alaYC_XySwuTbl0vtKdaAes3BUW17UX5Y3CQd5qcsmeG9ZNWMTXFkKmtVMR2kQqmeuRbcPPhqpu1/s320/IMG-20180306-WA0018.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgn3u3hlTyfrcN0VCOz9u_cL2D6PJKfy07uMgl6d_1hSzGSfZGAWjCMIZlS2obTXeNw1__EOHkSxcwbjRDH6he7ljFqwDQxzTqJ3Y5QrF4m1sdI4wc9knoCqgQGCgM-ITK8JxRAMpQqyJ33/s1600/IMG-20180306-WA0022.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgn3u3hlTyfrcN0VCOz9u_cL2D6PJKfy07uMgl6d_1hSzGSfZGAWjCMIZlS2obTXeNw1__EOHkSxcwbjRDH6he7ljFqwDQxzTqJ3Y5QrF4m1sdI4wc9knoCqgQGCgM-ITK8JxRAMpQqyJ33/s320/IMG-20180306-WA0022.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHpnACCZThSJNOvIRhQt_6VNVNf28xeIt7iUxvY0xAyazzzJwispUNPFcHaed-3pnpMAvitfJFiOETP38FmtbmfjDHPcWvY4lE2dwghRrN6K6IXsqjNAdpo-m29Xh9p-OJuBDS13YP6pbE/s1600/IMG-20180306-WA0025.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHpnACCZThSJNOvIRhQt_6VNVNf28xeIt7iUxvY0xAyazzzJwispUNPFcHaed-3pnpMAvitfJFiOETP38FmtbmfjDHPcWvY4lE2dwghRrN6K6IXsqjNAdpo-m29Xh9p-OJuBDS13YP6pbE/s320/IMG-20180306-WA0025.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-36918552058775221082018-04-27T22:55:00.003+02:002018-04-27T22:55:49.156+02:00Lizbon <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_YcyvVxHNlh2E8O0fV_iXbBsBrDniUog3u-1K1_sANcSiRpxugRE8p0l2QLOOL2b4_I7Srzh9JwkMFxo2Nl8R8PDnVmOQyiO6P1XmE6NiHgIltDCn8D4j_BtzpkzBXMxEURBSJqsElElP/s1600/IMG_20180306_153442.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_YcyvVxHNlh2E8O0fV_iXbBsBrDniUog3u-1K1_sANcSiRpxugRE8p0l2QLOOL2b4_I7Srzh9JwkMFxo2Nl8R8PDnVmOQyiO6P1XmE6NiHgIltDCn8D4j_BtzpkzBXMxEURBSJqsElElP/s320/IMG_20180306_153442.jpg" width="240" /></a>Lizbon'dan yeni döndüm, ayağımın tozuyla yazısını yazmak istedim. Geçen sene de gittiğimde çok memnun kalmıştım. <br />
<br />
Lizbon'un bana hissettirdiği biraz Akdenizli biraz Avrupalı... Yani sonuçta medeniyeti hissettiğiniz bir yer, şehrin dokusu çok güzel, adım başı müze ve adım başı restoran. Açıkçası, gördüğüm ülkeler arasında bu kadar yeme içme mekanı olan bir yer sanırım görmedim. Her mahallede kıyıda köşede buraya kim gelir ya dediğimiz yerlerde bile; çok sevimli restoranlar& kafeler vardı. Biraz da Akdenizli, insanlar kibar ve burnu havada değil. Çoğu İngilizce konuşabiliyor. Taksici, garson vs ile çok rahat İngilizce sohbet edebiliyorsunuz. <br />
<br />
Sanırım yıl 52 hafta ise, bizim gittiğimiz hafta en yağmurlu haftası idi. Yağmurun izin verdiği ölçüde gezmeye çalıştık. Yağmurluklarımızı giyerek, elimizden geldiğince gezmeye çalıştık. <br />
<br />
Yokuşu bol olan bir şehir...Metro ağı çok geniş, ayrıca tramvay, tren, otobüs vs bir sürü ulaşım aracı var. Eğer zamanınız varsa, gitmeden nereleri görmek istediğinizi çıkarmanız iyi olabilir. Ayrıca, araba kiralayacaksanız, arabaları nerelere park ettiğiniz çok önemli, bazı yerlerde sadece Portekizce yazıyor. Hafta içi akşam park edebilirsiniz vs diye, eğer belirlenen saatler dışında park ederseniz, aracınız çekilebilir. Sanırım güzel bir tatil anısı olmaz:)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsiG9RiGBPYMks6eaxmqYvfqjvwra6k8q-5Qjq3vTuTEV1foTfehTBoQoEHMWmUI8kSJpu7nSkm66mT5nwOcC29vbHbtJTfeVT9YPHGb2IQVaRKzjkXFfyN_wcWjTIfG_VkQBdPGqLv3PS/s1600/Lisbon-metro-map.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="323" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsiG9RiGBPYMks6eaxmqYvfqjvwra6k8q-5Qjq3vTuTEV1foTfehTBoQoEHMWmUI8kSJpu7nSkm66mT5nwOcC29vbHbtJTfeVT9YPHGb2IQVaRKzjkXFfyN_wcWjTIfG_VkQBdPGqLv3PS/s400/Lisbon-metro-map.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Metro Haritası</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Biz şehrin havasını koklamak için gezdik, kızımın küçük olması ve yağan yağmur, programımızı olabildiğince esnek yapmamıza neden oldu. Çok keyif aldık... Bu yazı genel hatları ile nereleri görmenizin iyi olacağının çerçevesini çizmek için iyi olabilir.<br />
<br />
<strong>Belem Kulesi:</strong> 1515 yılında inşasına başlanmış. Portekiz için anlamı önemli, çünkü coğrafi keşifler dönemine yapılması denk gelmiş. Keşfe çıkacaklar okyanusa bu kuleden açılırlarmış. Lizbon'un simgelerinden, görseniz iyi olur. Yakınında <strong>Kaşifler Anıtı</strong> da var. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifq2Zgn_k6Mv_gN7f9jIxsb2Nbb-y1E22tqSUrjkPxUbbG5qK8sm7QlYFUhNfebBYRPcqRcTGBVxkGfPY3_6alotTeTge_kiVM4FQGJun3QBBN0ckRiL84q2-CXebK-viQz7RvtfHt1skw/s1600/belemkulesi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="768" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifq2Zgn_k6Mv_gN7f9jIxsb2Nbb-y1E22tqSUrjkPxUbbG5qK8sm7QlYFUhNfebBYRPcqRcTGBVxkGfPY3_6alotTeTge_kiVM4FQGJun3QBBN0ckRiL84q2-CXebK-viQz7RvtfHt1skw/s320/belemkulesi.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP2__JirnbkqAMSCHF2UpqlIrrAsUXVu-oywsIeHyRNpqCbR2GCAmWuv5lH2dgCIYxGfuenGfaAsWGcPHbOEwPA_6oG9mj2O5aDUlWumLHzVi9kS9x_xNOQl7Q-uTOduXsIFBG5pswgp7-/s1600/ka%25C5%259Fifleran%25C4%25B1t%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP2__JirnbkqAMSCHF2UpqlIrrAsUXVu-oywsIeHyRNpqCbR2GCAmWuv5lH2dgCIYxGfuenGfaAsWGcPHbOEwPA_6oG9mj2O5aDUlWumLHzVi9kS9x_xNOQl7Q-uTOduXsIFBG5pswgp7-/s320/ka%25C5%259Fifleran%25C4%25B1t%25C4%25B1.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Ve yolun karşısında da Lizbon'da her yerde görebileceğiniz ama esas yapılan yeri olan "<strong>Pasteis de Belem</strong>" de Belem tatlısı yemelisiniz. Dışarıda sanki "Mango'da indirim var" şeklinde bir kuyruk var. Daha önceden de çok kuyruk oluyormuş diye duyup, kuyruk olacağını beklesek de bu kadarını beklemiyorduk.... Ama kuyruk sizin şevkinizi kırmasın. Muhakkak yiyin. Dışarıdaki kuyruk paket servis kuyruğu, yan tarafta ise, ayrı bir kapısı var, insanları yarıp, o kapıdan girerseniz, masaya servis şeklinde de yiyebilirsiniz. Biz öyle yaptık. Tabi masada da sıranın size gelmesini bekliyorsunuz, adeta masaların başında nöbet tutuyorsunuz. Ama sonuç değiyor, masada otururken, ayrıca eve paket götürmek isterseniz, paket talebinizi de iletebiliyorsunuz. İçerisi çok ama çok büyük bir yer olmasına rağmen, her masa dolu. Bizim gittiğimiz saat akşam 17:30 civarı idi. Sabahtan o saate kadar, 28.800 adet üretilmişti. Herhalde akşam kapanana kadar 35.000'i buluyordur. İnanılmaz bir rakam...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrR3VKJzQNqBWRbrKgZM458raMCVsl9FVNXhhRFMJZI86yZQFPBPO0KpVr3tL3-8Fp243eR_hdyON6CtNIJypmLpVbAsk7CZfncNJ9KuS1PfcUe8DFkKV-upC5kk7lPhA6AEeo2WHD8ofk/s1600/IMG_20180311_173824.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrR3VKJzQNqBWRbrKgZM458raMCVsl9FVNXhhRFMJZI86yZQFPBPO0KpVr3tL3-8Fp243eR_hdyON6CtNIJypmLpVbAsk7CZfncNJ9KuS1PfcUe8DFkKV-upC5kk7lPhA6AEeo2WHD8ofk/s320/IMG_20180311_173824.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaMoTC3_VWr9MznD3eE6sjFQN86id-zbl9Frmt1xvgwbKs03I6nr5P2j5pQNgCZ-_GpwIoWbOyOmCxRGIyr0uCUV3yAvibXVaxMz_hnyS0ssfJb-xYPgBl8qJ5JwTF8gQ9yDjXUX8v6buy/s1600/IMG_20180311_174822.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaMoTC3_VWr9MznD3eE6sjFQN86id-zbl9Frmt1xvgwbKs03I6nr5P2j5pQNgCZ-_GpwIoWbOyOmCxRGIyr0uCUV3yAvibXVaxMz_hnyS0ssfJb-xYPgBl8qJ5JwTF8gQ9yDjXUX8v6buy/s320/IMG_20180311_174822.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<strong>Rua Augusta</strong>: İstanbul'un İstiklal Caddesi gibi, sağlı sollu restoranlar, turistik eşyalar satan dükkanlarla dolu. Yürümesi keyifli ama yemek yemek için buradaki yerler yerine, ara caddelerdeki restoran ve kafeleri tercih etmenizi öneririm. Caddeyi yukarıdan aşağıya doğru yürüdüğünüzde, Tejo Nehri'ne yaklaştığınızda <strong>Praca do Comercio</strong>'ya ulaşıyorsunuz. Şehrin en önemli meydanlarından biri. Yüzünüzü döndüğünüzde meydanın sol girişinde, Bira Müzesi var. Bira içip, bir şeyler yemek için, girişte restoran olarak da hizmet veriyor. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2g-fRtYM1HPMmdRWwNU81An82paNT6hOfTBnYpIBm9t-8s5hqDuN5PtTjJXTa9n47vTn_ziaxY_Jcd9gwB5p-cRnZZtOfCnd0AnD8ROO5F_AB9qAb2HQzICFsRRBDBwCRw3UatLpskWLl/s1600/IMG_20180306_152529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2g-fRtYM1HPMmdRWwNU81An82paNT6hOfTBnYpIBm9t-8s5hqDuN5PtTjJXTa9n47vTn_ziaxY_Jcd9gwB5p-cRnZZtOfCnd0AnD8ROO5F_AB9qAb2HQzICFsRRBDBwCRw3UatLpskWLl/s320/IMG_20180306_152529.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<strong>Baxia/ Chiado</strong>: Şehrin bence kalbi burada atıyor, birbirinden şirin kafe ve restoranlar burada. Arkadaşlarınızla buluşma noktası belirleyecekseniz de burası sanırım en iyi nokta. Bizim gezilerimizde dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta burası oldu. Kaldığımız ev de burada idi, ama evi başlı başına yazmayı düşünüyorum. Şehrin simgesi olan <strong>Cafe Brasilera</strong>'da kahve içmeden dönmeyin, heykelin yanında fotoğraf çekilmeyeni dövüyorlamış:)<br />
<br />
<strong>Alfama:</strong> Şehrin en iyi manzarasına sahip nokta. Şehrin en eski mahallesi ve yaşanan büyük depremden en az etkilenen nokta. Tam bir mahalle, sokakta küçük bakkalları, çini desenli apartmanları, camlarda ipe asılı mis gibi çamaşırlar. Biraz Tarlabaşı gibi sanki...Bu bölgede tren istasyonuna yakın kısımda, Feira da Ladra isimli ikinci el pazarı var, Portekizce'de anlamı hırsız pazarı imiş. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0Me2TDRtM-KRv0JJqqSh8TzXhmKIfVHv7Wje6DnskNtkp8GG7e5vYcXOMrL8guGtFWPrE5ZjreZzJaWTjt9S4nAhQTieCrfwkoaLyfcYVFiTXWkRJ-Vd_qMdfF34AGH8G9oEj2iW-BUCl/s1600/Alfama.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0Me2TDRtM-KRv0JJqqSh8TzXhmKIfVHv7Wje6DnskNtkp8GG7e5vYcXOMrL8guGtFWPrE5ZjreZzJaWTjt9S4nAhQTieCrfwkoaLyfcYVFiTXWkRJ-Vd_qMdfF34AGH8G9oEj2iW-BUCl/s320/Alfama.jpg" width="320" /></a></div>
<b>Sintra:</b> Benim en keyif aldığım yerlerden biri oldu, araba kiralayıp gittik, arabanın camını açtığımızda içeri mis gibi ağaç kokuları geldi. Gitmeden okuduğum kadarı ile çoğu kişi Pena Sarayı'nın içini paralı diye gezmiyormuş, biz gezmeyi tercih ettik, bir dahaki gidişimde gezmem ama ilk gidişimde gezmenin iyi olduğunu düşünüyorum. Ben Sintra'yı çok sevdim<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpotCyXnINJXw-w_GT5lU5a92HjKpMxJONtJdq6XDrX_tkMgOempklU7fDmXTxM0C1vAMN0ZJ7qEHEKtAuuWASRCD2GIdxREOSeQDqrVrlXDU9ojpFS8H1hUY3yCa30rbKlLhyCGwX6zYN/s1600/IMG_20180309_101901.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpotCyXnINJXw-w_GT5lU5a92HjKpMxJONtJdq6XDrX_tkMgOempklU7fDmXTxM0C1vAMN0ZJ7qEHEKtAuuWASRCD2GIdxREOSeQDqrVrlXDU9ojpFS8H1hUY3yCa30rbKlLhyCGwX6zYN/s320/IMG_20180309_101901.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWzr9SvKFyiWc7x2TUFwLm4QrdJmhIVLpmsL1lN7jLIRLFtHWi-vwy-GfztPQwSevwGQJXihBmeHfaZ5otLaLqFn4NtuIy0rgoddS5EnlV-qnLCexf1BwkfrRf1LJw3f4k5LkG7sKSa0Q2/s1600/IMG_20180309_102632.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWzr9SvKFyiWc7x2TUFwLm4QrdJmhIVLpmsL1lN7jLIRLFtHWi-vwy-GfztPQwSevwGQJXihBmeHfaZ5otLaLqFn4NtuIy0rgoddS5EnlV-qnLCexf1BwkfrRf1LJw3f4k5LkG7sKSa0Q2/s320/IMG_20180309_102632.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1irC-OgORUjFc_3IBoO4ztInoFAQ0wQ3GbIyDMwLPaJhEmLYcjopE1bnr2vP0jkB2pq62wW3MymiPyJWkaI_COurOkBlwCPbSVFcMQ4tDeoA65HbCEowGTQlA8-Erczc2p1K8VVsPZLpc/s1600/IMG_20180309_120239.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1irC-OgORUjFc_3IBoO4ztInoFAQ0wQ3GbIyDMwLPaJhEmLYcjopE1bnr2vP0jkB2pq62wW3MymiPyJWkaI_COurOkBlwCPbSVFcMQ4tDeoA65HbCEowGTQlA8-Erczc2p1K8VVsPZLpc/s320/IMG_20180309_120239.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<b>Cascais:</b> Türkiye'nin Ege bölgesi diye anlatıyorlardı.Keyifli bir sahil kenti,mekanlar, binalar güzel ama Sintra'dan sonra beklentim belki de yüksek olduğundan aradığımı bulamadım. Cascais, Sintra aynı bölgede birbirine çok da uzak olmayan yerler... Portekiz'e gidiliyorsa, bence burası da gezilmeli<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIjAq2ebuAysm_HyYWweRxLV2NUPnKxHpCapVGVEip21cJR2UxVO6BDkOcDxnsJctuBJtY5C_9DJmZDxL4jG84WHIH1LIFVQMrkuUOH1Xr2jJMXz_orD7n6Qn_D-f68_FqHQBbat4xuhR2/s1600/IMG_20180309_141703.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIjAq2ebuAysm_HyYWweRxLV2NUPnKxHpCapVGVEip21cJR2UxVO6BDkOcDxnsJctuBJtY5C_9DJmZDxL4jG84WHIH1LIFVQMrkuUOH1Xr2jJMXz_orD7n6Qn_D-f68_FqHQBbat4xuhR2/s320/IMG_20180309_141703.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3f2QBumzE7M3CqocKywEj9xtOA2cGkLz76Cro1MSWjQ1rk6hA2kiJfYmLXfuS872U8LVnau_mwQUhkUUtEnXgvAJYHanJu9265vDfggdtIswq1sieyOgUUqEbnsGvwU8iU5Pk6puql1OB/s1600/IMG_20180309_141725.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3f2QBumzE7M3CqocKywEj9xtOA2cGkLz76Cro1MSWjQ1rk6hA2kiJfYmLXfuS872U8LVnau_mwQUhkUUtEnXgvAJYHanJu9265vDfggdtIswq1sieyOgUUqEbnsGvwU8iU5Pk6puql1OB/s320/IMG_20180309_141725.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Njb8yhFpGO1S2G_pSUtZ1WetDy_jbQiTivxHC8HVnEv3hJGIVPadX_ry6ox5IzEAMDkQVR-x39A7M6bIgySXkw4MjMVeONq6vvga6Hob8U9Ox45YpuVBwHnpvGG2C8rF-cLeQ-aGOs8R/s1600/IMG_20180309_141728.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Njb8yhFpGO1S2G_pSUtZ1WetDy_jbQiTivxHC8HVnEv3hJGIVPadX_ry6ox5IzEAMDkQVR-x39A7M6bIgySXkw4MjMVeONq6vvga6Hob8U9Ox45YpuVBwHnpvGG2C8rF-cLeQ-aGOs8R/s320/IMG_20180309_141728.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Özetle, gezmek güzel şey...Lizbon'u sevdim, yine giderim:)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-52010948670798857032018-04-26T20:55:00.001+02:002018-04-26T20:55:58.944+02:00Kişisel Gelişim<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Son zamanlarda keşfettiğim güzel şeylerden bahsetmek istiyorum...</span><a href="https://www.udemy.com/" style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Udemy</a><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> ve </span><a href="https://www.coursera.org/" style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">coursera</a><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">... Kendimi geliştirmek, ilgimi çeken konularda farklı şeyler dinlemek için, iyi bir keşif açıkçası... Çok da pahalı olmayan tutarlarda online kurslar alabiliyorsunuz. Konular da çok çeşitli...Yöneticiler için koçluk becerilerinden, kodlama konularına, pozitif düşünce ve iyi hissetmeden, internet sayfasını yönetmeye kadar... </span><br />
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bunun haricinde, başka bir keşif...İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum diyenler için gelsin:) Artık speaking kurslarına gitmek out!! Yolda geçen zamanı herkes hesap ediyor, dünya değişti. Bu işin de online kursları çıktı. Cambly adlı bir internet sitesi keşfettim, henüz ben de üye olmadım. <span style="text-align: center;"><span style="background-color: yellow;">yaseminc7</span> </span><span style="text-align: center;">kodu ile üye olursanız, ben de ücretsiz 5 dakika kazanmış oluyorum.</span><span style="text-align: center;"> Ekşisözlük'de yorumları okudum, izlenimim olumlu. Kızımı uyuturken, uyuyakalmazsam, akşamları yatmadan online konuşma dersi de almak istiyorum. <a href="http://www.konusarakogren.com/?utm_source=google&utm_medium=cpc&utm_content=konusarak_ogren_branding&utm_campaign=formdoldurma&gclid=Cj0KCQjw8YXXBRDXARIsAMzsQuXWVlEqomSNuFHGn4CyH4z1oXPGbJDygPYFZPesqoGthZe2JKTl8NMaAssbEALw_wcB">konuşaraköğren</a> diye de bir site buldum ama fiyatları bana pahalı geldi.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;">Bir de <a href="https://www.ted.com/">TedTalks</a> var, her daim keyifle izleyip, çok güzel şeyler öğrendiğim...Sonuçta 20 dakika gibi bir sürede, kişilerin yıllarca emek verdiği, uzmanlaştığı ve onca zaman emek verdiği konuları, yaklaşık 20 dakika gibi kısa sürede anlatabilmek için ayrıca çalıştığı konuşmalar. Çevre kirliliğinden, kadın olmaya veya köylü bir teyzenin tiyatro kurmasından, teşekkür etmenin önemine kadar çok farklı konularda konuşmalar var. Yabancı dildeki konuşmaların Türkçe altyazıları da var. Bunların haricinde, Türkçe TedTalks da var:)</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;">Bu da benden gelsin:)</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/9H_YsX9d2X0/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/9H_YsX9d2X0?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;">Son zamanlarda yeni keşiflerim bunlar...İyi bir şey keşfettiğimi düşündüğüm anda, paylaşmayı severim:) Umarım sizler de keyif alırsınız.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="text-align: center;"><br /></span></span></div>
Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-52590933095072195332018-02-04T13:02:00.000+01:002018-02-04T13:02:40.049+01:00Basılı Kitap/ Elektronik Kitap<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimDeK6QW0TlDj3NzOcLjJCPYv-ruL1Mzv2DVYaEXJu-uajDrrD5y09mAhA3kn-XChfIlyw0G1xbYPEuXsIUU9QR2zPrdX_hTp2hZLl9l6F8EoiDtjzbTSHvlNa-CqLsyF4CU-ckHIJZcMA/s1600/index.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="276" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimDeK6QW0TlDj3NzOcLjJCPYv-ruL1Mzv2DVYaEXJu-uajDrrD5y09mAhA3kn-XChfIlyw0G1xbYPEuXsIUU9QR2zPrdX_hTp2hZLl9l6F8EoiDtjzbTSHvlNa-CqLsyF4CU-ckHIJZcMA/s400/index.jpg" width="400" /></a></div>
Önceleri kitabı, gazeteyi elime almadan okuyamam derdim. Gazeteyi uzun zamandır intenetten okuyorum ama pazarları elime alıp okuduğumda, esasında bunun bambaşka bir keyif olduğunu düşünüyorum.<br />
<br />
Gelelim kitaba... Kitapçılarda zaman geçirmeyi, elime alıp önsöz, arka kapak vs okumayı, beğendiklerimi de seçip almayı çok severim. D&R ve İdefix'in internet sitelerinde son yıllarda öyle güzel kampanyalar oluyor ki uzun zamandır toplu alışverişlerimi internet üzerinden yapıyorum. Kitapçılara da ruhumu iyileştirmek için gittiğimde, sadece gözüme takılan bir kaç tanesini almaya devam ediyorum. Evde kitaplarım kitaplığımıza sığmaz oldu, önceden kitabımı paylaşamazdım, yani sayfasını bile kıvırmayan bir insanım, kitaba özen gösteririm. Kitabı ikinci kez okumasam bile kütüphanemde olması bana keyif verirdi. Sonra düşündüm ki esasında kitapları kendime saklamak bencillik, sadece sahip olma içgüdümü besliyor. Bazı çok sevdiğim kitaplar hariç, artık kitaplarımı paylaşabiliyorum. <br />
<br />
Son bir kaç senedir şirketimizde kütüphane kurma hayalim vardı. 5 sene önce bir deneyeyim dedim, neredeyse benden başka kitap bağışlayan olmadı. Sonra pes ettim, geçen yıl kendi kendime niye büyük hayaller kurup büyük hayal kırıklıkları yaşıyorsun dedim. Amacım tüm çalışanların kitap okuması değil ama kitap okumayı gerçekten seven ve maddi nedenlerden ötürü çok sık kitap alamayan çalışanlarımızın hayatına yeni bir pencere açmak idi. Bir insan bile, kütüphaneden bir kitap alıp okusa amacına ulaşmış demektir diye beklentimi düşürdüm. Evimdeki kitaplardan 150 kitap kadar bağışladım. Kitap bağışlayan bazı çalışanlar da oldu. Hala istediğim noktada değil, sayı ciddi artsa, şirketin girişine kütüphane yaptıracağım, isteyenler orada zaman geçirerek kitaplarını seçecekler ama daha o noktaya var. Şimdilik kitap listelerini belirli yerlere asıyorum. Kitap isteyenler gelip kendisi talep edince, kitabı kayda geçirip, isteyen kişiye veriyoruz. Kitap almaya gelenleri gördükçe çok mutlu oluyorum. Hatta ayak üstü kitaplar hakkında sohbe etme imkanımız oluyor.<br />
<br />
Basılı kitaplar ile ilgili son bir kaç aydır tutumum da değişti.Kendime elektronik kitap okuyucu aldım. Kobo markası. Daha önce bence kitap okumak hiç zevk vermez dediğim aleti şu an elimden düşürmüyorum. Yanımda taşıması çok pratik, alır almaz ilk satın aldığım kitap, yanımda hiç bir taşıyamayacağım Suç ve Ceza oldu. Düşünsenize elinizde tuğla büyüklüğünde bir kitabı taşımak yerine, cep telefonunundan biraz daha büyük, el çantasına kolaylıkla atabileceğiniz kitaplığınızı yanınızda taşıyorsunuz. Veya tatile giderken, yanımda bir sürü kitap götürürdüm, hem götürdüklerim bana yetmezdi hem de dünya kadar ağırlık kaplardı. Şuan yanımda bir sürü kitap götürme özgürlüğüm var.<br />
<br />
Konu nereden nerelere geldi. Özetle, elektronik kitap okuyucuya karşı ön yargılıydım şimdi ise kendim için son zamanlarda yaptığım en iyi yatırım olarak görüyorum. Benim gibi düşünenler olabilir diye tavsiye etmek istedim. <br />
<br />
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-38140682086452030732017-11-23T07:14:00.000+01:002017-11-23T07:14:06.424+01:00Ne Değişti?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHBaBCY0hR3DiyFjYtVWRl21wB3Cd67Ta8VuOSlJHleDpAPpiTD1P2QbzXocT2wxgolmiolbC18qFUn3Nosxu_EsOs6NxC9spkk7vZXVYNeafOsuJf42IrgbiXfb5Qt3DO2FYAlxkHQ6Uf/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="251" data-original-width="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHBaBCY0hR3DiyFjYtVWRl21wB3Cd67Ta8VuOSlJHleDpAPpiTD1P2QbzXocT2wxgolmiolbC18qFUn3Nosxu_EsOs6NxC9spkk7vZXVYNeafOsuJf42IrgbiXfb5Qt3DO2FYAlxkHQ6Uf/s1600/indir.jpg" /></a></div>
Önceden uzun uzun blog yazarken ve her akşam hevesle blogda acaba yorum var mı diye bakarken şimdi tüm günüm instagramda geçiyor. Blogda adımı vs paylaşmıyorum, instagramda da takip ettiğim kişiler çoğu bizzat tanıdığım insanlar.<br />
<br />
Şu aralar hayatım sorgulamayla geçiyor. Yaşım 35 oluyor, meşhur deyimle yolun yarısı... Ne yaptım ne yapmak istiyorum veya bugüne kadar o kadar zamanım varken neden yapmadım?<br />
<br />
Sorularım çeşitli çeşitli....Anlık bir şeyler yapma, bir şeylere başlama hevesleri, anlık kıvılcımlar...Sonra beynimin arka taraflarından gelen bastırıcı ses..."Zamanın mı var?"<br />
<br />
08:00-17:00 çalıştığım ve sevdiğim bir işim var. 18:00 civarı evde oluyorum. O saatten sonra tüm zamanım kızıma gidiyor. Çok güzel zaman geçiyoruz, verdiği mutluluk bambaşka, sarılıp sıcaklığını hissettiğimde zaman duruyor. Tabi arada yemek ye, topla gibi rutin işler de var. Şu sıralar kızımı uyuturken, ben de onunla uyumuş oluyorum. Esasında o uykuya dalsın diye beklerken, niyetim yarım saat sonra kalkıp, kitap okumak, kendime zaman ayırmak....Bir bakmışım kızımdan önce ben uyumuşum, odama geçmek için kalktığımda da değil kitap okumak, koridorda yürümek bile zor geliyor.<br />
<br />
Sorgulamalarım bitmiyor. Mesleğimde daha iyi bir şeyler yapmak istiyorum, kendimi daha çok geliştirmek istiyorum. Aynı şirkette yıllardır çalışıyorum, şirketimi çok seviyorum, başka şirketleri de merak etmiyor değilim. Bu nikah masasında "Acaba daha iyisi var mı?" sorusunu düşünmek gibi bir şey. Yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlar tanımak istiyorum.<br />
<br />
Doktora veya ikinci bir master yapmak istiyorum, kendimi geliştirmek istiyorum.<br />
<br />
İç huzuru dengelemek için, yoga gibi bir şey yapmak istiyorum.<br />
<br />
Zayıflamak istiyorum ama esasında aç olmasam da yiyorum. Yemek yememem lazım diye düşündükçe bu sefer sağlıklı neler yiyebilirim diye düşünüyorum. Yani aklım fikrim yemek oluyor.<br />
<br />
Sabah 06:00'da kalkıyorum. Servisle gidip geliyorum. Yolda sabah ve akşam toplamda 2 saat harcıyorum. Sabahın kör karanlığında yolda oluyorum. Heveslenip yeni kitaplar sipariş veriyorum. Okuyamadan kaldırıyorum. Servis karanlık zaten okuyamıyorum. E-kitap okumak için kobo aldım. Onu bile üşengeçlikten kuramadım.<br />
<br />
Sanatsal bir şeyler yapmak istiyorum. İçimde bununla ilgili yıllardır bir istek var ama gözüken bir yeteneğim yok. Bu ne yaman çelişki! Açılan sanatsal workshoplara özeniyorum. Ankara'da kendime zaman ayırayım dediğimde, kızımı bir kaç saatliğine bile bırakacak bir kimsem yok... Düşünüyorum da önceden ne kadar çok kendime ayıracak zamanım varmış. Sanki bütün dünya hızla dönüyor ve ben hiçbir şeye yetişemiyorum. Zaman hızla akıyor, ben pencereden seyircisiyim sanki son zamanlarda. İş hayatında zaman planlamam çok iyiyken, kendi özel hayatımda sanki sınıfta kalıyorum.<br />
<br />
Bir silkelenme zamanım geldi sanırım.<br />
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-90647434804416879682017-07-08T11:46:00.002+02:002017-07-08T11:48:31.275+02:00Ekmekcioglu Lokantasi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn_R1t1citoBd0_0q_AGda9j9VPYDAYpQpaoooEc4LHMbJVcNv184VNYOZU4w5o1LVJ3T4LE9CAQwO58FYAbGZB4QzATSjoRSoEGIOmbi4hwsxO-lh391jxvk0uPAMbkXNy5_Z9lJW0jhG/s1600/IMG_20170708_120014.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn_R1t1citoBd0_0q_AGda9j9VPYDAYpQpaoooEc4LHMbJVcNv184VNYOZU4w5o1LVJ3T4LE9CAQwO58FYAbGZB4QzATSjoRSoEGIOmbi4hwsxO-lh391jxvk0uPAMbkXNy5_Z9lJW0jhG/s320/IMG_20170708_120014.jpg" width="240" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnHYsqFSaXZgKrkdnS_5xQbs464hIuxMjiJDh0sZQbofgBhMMe51pPZWmH_qz8qeeAy86f1xW-MR_7zFQI0JNLN9RmmBrhUv3NVjEhngLl755d97o51SxgzQKgn_roBRi4EL27cvlsXlfW/s1600/IMG_20170708_120002.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;">Simdi Manisa Kula uzerinden yolumuza devam ediyoruz. Karnimiz acikinca, lezzetli yol ustu lokantalarinda mola vermeyi seviyoruz. Eger bir lokanta iyi ovguler almissa; sehrin icinde dahi olsa yolumuzu o lokantaya dusurmeyi ihmal etmiyoruz.</a><br />
<br />
Tatil icin yoldayiz, karnimiz acikinca Manisa Kula lokantalar vs diye arastirmaya basladim. Ve karsima Etcioglu Lokantasi cikti. Kula merkeze park ettik, zaten her yer yurume mesafesinde, bozulmamis, cok sukur ki yuksek yuksek binalar dikilmemis. Mahalle berberi, bakkali vs burada hala var<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF1v05cvyHlLcDUPu0ucEwLbhf1cCWgvW10g4YXM5MaWrFsXBh50FjhL52P2IhBv7Y5P9APvrb0lOL2HSywOW1AxyHUb1GZfZrnuSyvYAm2LpWWvo0s6embV0PeEKlT7-cM4TAsH1whgHT/s1600/IMG_20170708_120133.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF1v05cvyHlLcDUPu0ucEwLbhf1cCWgvW10g4YXM5MaWrFsXBh50FjhL52P2IhBv7Y5P9APvrb0lOL2HSywOW1AxyHUb1GZfZrnuSyvYAm2LpWWvo0s6embV0PeEKlT7-cM4TAsH1whgHT/s320/IMG_20170708_120133.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuLETd3Ka0-Os2-aBRWutO88n1raU362uU-JoP6w1lN3mTO95m__zxWL8bPZBAxZAlNl1YBgrMl96LQakuP9CaHV3R7P20Ina1MOVvheBY4uHvOndtrhUaKf7DQzNOfv4s5CnRLGiWluK/s1600/IMG_20170708_120025.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuLETd3Ka0-Os2-aBRWutO88n1raU362uU-JoP6w1lN3mTO95m__zxWL8bPZBAxZAlNl1YBgrMl96LQakuP9CaHV3R7P20Ina1MOVvheBY4uHvOndtrhUaKf7DQzNOfv4s5CnRLGiWluK/s1600/IMG_20170708_120025.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Ekmekcioglu lokantasinin guvecinin meshur oldugunu okumustum. Oglak ve kuzu guveci varmus. Oglagin tam mevsimi deyince, ben de tercih hakkimi oglaktan yana kullandim. Etin pismesi, agizda dagilmasi muhtesemdi. Bu aralar saglikli yasam yolunda ilerledigimiz icin, diger yemeklerde de cok aklimiz kalsa da yiyemedik. Oglak guvec, kuru fasulye, 2 ayra, su ve salataya 22 Tl odedik. Normalde Ankara veya İstanbul'da sadece guvec en az 25 Tl tutardi. Lezzetine kiyasla cok ekonomik bir yemek oldu.</a></div>
<br />
Ozetle, yedigimiz yemeklerden cok memnun kaldik. Gonul rahatligiyla tavsiye ederim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuLETd3Ka0-Os2-aBRWutO88n1raU362uU-JoP6w1lN3mTO95m__zxWL8bPZBAxZAlNl1YBgrMl96LQakuP9CaHV3R7P20Ina1MOVvheBY4uHvOndtrhUaKf7DQzNOfv4s5CnRLGiWluK/s1600/IMG_20170708_120025.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuLETd3Ka0-Os2-aBRWutO88n1raU362uU-JoP6w1lN3mTO95m__zxWL8bPZBAxZAlNl1YBgrMl96LQakuP9CaHV3R7P20Ina1MOVvheBY4uHvOndtrhUaKf7DQzNOfv4s5CnRLGiWluK/s320/IMG_20170708_120025.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnHYsqFSaXZgKrkdnS_5xQbs464hIuxMjiJDh0sZQbofgBhMMe51pPZWmH_qz8qeeAy86f1xW-MR_7zFQI0JNLN9RmmBrhUv3NVjEhngLl755d97o51SxgzQKgn_roBRi4EL27cvlsXlfW/s1600/IMG_20170708_120002.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnHYsqFSaXZgKrkdnS_5xQbs464hIuxMjiJDh0sZQbofgBhMMe51pPZWmH_qz8qeeAy86f1xW-MR_7zFQI0JNLN9RmmBrhUv3NVjEhngLl755d97o51SxgzQKgn_roBRi4EL27cvlsXlfW/s320/IMG_20170708_120002.jpg" width="240" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq">
<br /></blockquote>
Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-25629577940961339952017-04-13T12:17:00.000+02:002017-04-13T12:17:07.439+02:00Crop Cafe<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjwStJ-2aT22aCUlXaye9NBpJUpM0vEamApNdnhFakWY6Xhw8Nx_VBpgBL-BPuilCeb0lxdYzbQFSPPHV4PM_efXHRydQcvOPuF-Sw7kxjXxnl-EI9jBoRXsiPX1hXKUpxXbiNiuXi2uKV/s1600/20170322_152552.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjwStJ-2aT22aCUlXaye9NBpJUpM0vEamApNdnhFakWY6Xhw8Nx_VBpgBL-BPuilCeb0lxdYzbQFSPPHV4PM_efXHRydQcvOPuF-Sw7kxjXxnl-EI9jBoRXsiPX1hXKUpxXbiNiuXi2uKV/s400/20170322_152552.jpg" width="400" /></a></div>
Kahveci keşiflerine kaldığım yerden devam ediyorum. Ankara'da Tunalı Bülten Sokak'da yeni kahve zincirlerinden keyif aldığım mekanlardan birisi oldu Crop Cafe. Duvardaki resim çalışması çok hoşuma gitti. <br />
<br />
Birkaç yıl önce, hayatımın en huzurlu tatillerinden birisini olmasını sağlayan Beyaz Yalı Butik Otel'de kalmıştım. Ayvalık'a yolu düşeceklere gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Burasının açılışını da onlar sayesinde instragramda görmüştüm. Açılışından yana neredeyse bir sene oldu, ben ancak gidebildim. Küçük ve sevimli bir mekan olmuş. Sahibi insan kaynaklarında yıllarca çalışmış, meslektaşız yani:) Sonra kurumsal hayata bir son verip, burayı açmış. Kendisi ile tanışmadım, ama mekanın dekoruna bakınca, zevkli biri olduğu izlenimini edindim.<br />
<br />
Mekanda oturma yeri sınırlı, kahve ve tatlı seçenekleri var. Çalan müzikler güzel, bir kenarda özgün ürünler satılıyor. Burası biraz sanat kokuyor...Kitap okuyup, hayata mola vermek için güzel mekanlardan. Ankara'da böyle güzel yerlerin açılması beni çok mutlu ediyor. <br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq2vwbCUE6evEs8132AYQiqYKBkwuSfgjYvWKRHwri8jNgixmfu51sznRrX-MA4murYqW4vulGPWujBBhko6zQwITt2NxXHl0rlVavgm8UF0u5_VAXmh1jwSOFy88R_BnsCHbxKBhasx_C/s1600/20170322_152527.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq2vwbCUE6evEs8132AYQiqYKBkwuSfgjYvWKRHwri8jNgixmfu51sznRrX-MA4murYqW4vulGPWujBBhko6zQwITt2NxXHl0rlVavgm8UF0u5_VAXmh1jwSOFy88R_BnsCHbxKBhasx_C/s400/20170322_152527.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirhDmGIJRAJLqFrvqsqkyWRzg0LkgQNCGXyTqFpardgObeNJpCUtGKjDX66o0gsve350n7Cuiyovlr9I24mMySKb6E6e3Aabve9XH2oR_qmBfrTrrOdMHnwjYJMUxpyELn7nPdZUJK4eR8/s1600/20170322_152532.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirhDmGIJRAJLqFrvqsqkyWRzg0LkgQNCGXyTqFpardgObeNJpCUtGKjDX66o0gsve350n7Cuiyovlr9I24mMySKb6E6e3Aabve9XH2oR_qmBfrTrrOdMHnwjYJMUxpyELn7nPdZUJK4eR8/s400/20170322_152532.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglXZEf0S8zOpv8HyIQ8tNbyK1WO1R24P3oDRyUO1roekBPaQIg5gHjeQgv14fEHDTjn-QiX-l3y5OMa7AailWo8CeXj03nYu8kW5WzzTz5tLAS7GNvV11KC24Y5F-cQ2whdIGoEPuq2TNL/s1600/20170322_152600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglXZEf0S8zOpv8HyIQ8tNbyK1WO1R24P3oDRyUO1roekBPaQIg5gHjeQgv14fEHDTjn-QiX-l3y5OMa7AailWo8CeXj03nYu8kW5WzzTz5tLAS7GNvV11KC24Y5F-cQ2whdIGoEPuq2TNL/s400/20170322_152600.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUEvp9BVa_yScLBd_qT3QNnv_QE-zv28yFSCIbtPxK-fbxDabAY1EGn2auJI0043a8IC1V-qIONCGFYfcvarvrFhY0zJAmX-sqGJR_sG2-Es7EsLsSXHcjYfdviStlGO7vlvomSXBNo2DM/s1600/20170322_153034.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUEvp9BVa_yScLBd_qT3QNnv_QE-zv28yFSCIbtPxK-fbxDabAY1EGn2auJI0043a8IC1V-qIONCGFYfcvarvrFhY0zJAmX-sqGJR_sG2-Es7EsLsSXHcjYfdviStlGO7vlvomSXBNo2DM/s400/20170322_153034.jpg" width="400" /></a></div>
Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-72672321559893806922017-03-20T20:10:00.000+01:002017-03-20T20:10:15.666+01:00İki Nokta Vintage Cafe<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCVaKybvDZqrhMUjxIK5OsBxgsQSVDLrZu4dBLhl7EVXQmXcPJjs06qKUyjzmvIGP4Tgi8VG5Ojq3wRsF8KiiD25kp0kiIkXodXpyQCAyYMZtlv3jZcKysj6IwOiyMiYWOkR5_0dnKCMbs/s1600/20170317_144027_resized.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCVaKybvDZqrhMUjxIK5OsBxgsQSVDLrZu4dBLhl7EVXQmXcPJjs06qKUyjzmvIGP4Tgi8VG5Ojq3wRsF8KiiD25kp0kiIkXodXpyQCAyYMZtlv3jZcKysj6IwOiyMiYWOkR5_0dnKCMbs/s400/20170317_144027_resized.jpg" width="225" /></a></div>
Ankara'da son zamanlarda açılan kahvecilerin olduğu Tunalı civarı Bülten Sokak'a uzun süredir gitmek istiyordum. Hangisine oturacağımı önceden araştırmamıştım, amacım izinli günümde kendime zaman ayırıp, bir kahve içip, kitap okumaktı. Ama yanıma kitap almayı unutmuşum. Uzun zamandır Jose Saramago'nun Körlük kitabını arıyorum. Yayınevlerinde şuan basımı yok, o yüzden kitap karaborsa. Benim de aklıma Esat'ta çarşı içinde olan ikinci el kitapçı geldi. Dediğim kitabı bulamadım, ama hiç adını duymadığım halde Vehbi Koç'un adının geçmesi nedeniyle gözüme çarpan kitabı aldım. Kitabı Can Kıraç (damadı) yazmış. Kitabın adı "Anılar ve Patronum Vehbi Koç". Kitabı sonradan internetten araştırdım. İnternetten de online okuyabiliyorsunuz. Okumak isterseniz <a href="http://www.anilarimlavehbikoc.com/anasayfa.asp">buraya tıklayın. </a><br />
<br />
Kitap hiç aklımda yoktu ama sahibi olunca keyiflendim. Çantamda kitabım, hangi cafede otursam diye gezinirken, yolun yukarısına doğru biraz yürüyeyim, sonra karar vereyim dedim. Ve hiç aklımda olmayan, adını duymadığım "İki Nokta Vintage Cafe" de karar kıldım. Dışarıdan bakınca dükkanın ahşap çerçeve rengi ilgimi çekti. Kapıyı açınca çalan müzik ise, doğru adreste olduğumun göstergesiydi. Gittiğimde cafe boştu. Mekan tatlı ve sade dekore edilmiş.Sade burada olumlu anlamda:) Mekanın sahibi Başak Hanım ile tanıştım. Kendisi edebiyat öğretmeni imiş, biraz sohbet etme imkanımız oldu. Kahve konusunda sevdiğim tercihlerimi söyleyince, hangi kahveyi hazırlayacağına Başak Hanım kendisi karar verdi. Hazırladığı kahvenin aromasını gerçekten sevdim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaJR_3vZ7DW4xgvKRPPzU6YUWzd3qeQWiBVqP2KCvO6ASTDXqyjDbF2VAhiYM3nblsjth3-ZvxojR755Gjm_T6pAub1uX6pAvZpkWGkg_nH2IUVEuTTGKu6Q3KPb4KXyj30tqCv8f79dNj/s1600/20170317_144959_resized.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaJR_3vZ7DW4xgvKRPPzU6YUWzd3qeQWiBVqP2KCvO6ASTDXqyjDbF2VAhiYM3nblsjth3-ZvxojR755Gjm_T6pAub1uX6pAvZpkWGkg_nH2IUVEuTTGKu6Q3KPb4KXyj30tqCv8f79dNj/s400/20170317_144959_resized.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Bu cafede hoşuma giden ayrıntılardan birisi, vintage cafe konseptinde, yani ikinci el kıyafetlerin satılması oldu. Askılarda sergileniyor. Hatta bir kaç tanesini alıp, üzerimde denedim. O kadar temizlerdi ki, "Bunlar ikinci el değil mi?" diye sorma ihtiyacı duydum. İkinci el satılan ürünleri Başak Hanım Paris'ten getirmiş.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1L2GO6IWxWYC6KcGrw5yKuJevdJO9rpS9FRSXIlUgpaLiz3zkntFK_e4-vKOLASkMLCHueuoBaAGwLlLE910hj7XRffsW3boP7XMTwPoFTdvetNIOGCxI9dww_tlbNXD0xiQ0-z6Q80W0/s1600/20170317_145033_resized.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1L2GO6IWxWYC6KcGrw5yKuJevdJO9rpS9FRSXIlUgpaLiz3zkntFK_e4-vKOLASkMLCHueuoBaAGwLlLE910hj7XRffsW3boP7XMTwPoFTdvetNIOGCxI9dww_tlbNXD0xiQ0-z6Q80W0/s400/20170317_145033_resized.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
Mekan bir şey okuyup, güzel müzik dinlemek için ideal bir yer. Ben bir saate yakın oturdum, keyif aldım. Kahve evi olduğu için, karın doyurma adına pek bir çeşit yoktu. Kek vs vardı. Buraya karnınız tokken gelip, kahve içip, hayata mola vermeniz için ideal bir yer. Umarım siz de keyif alırsınız. Kahve evleri yazılarımın devamı gelecek:) Takipte kalın...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitq6zBAL7E1u0GHsJWWDxQN5cmByVNYpoidL74vNlTrMFpc1WpdMV8vEnvjPqt_DSJuZDpsZ610jtYi6-M9H_aMIPjsb-ciqIisxiAjBW1fwwGXVbx_BkvAOfUF0epsz6_KAjNoQufU8A9/s1600/20170317_151016_resized.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitq6zBAL7E1u0GHsJWWDxQN5cmByVNYpoidL74vNlTrMFpc1WpdMV8vEnvjPqt_DSJuZDpsZ610jtYi6-M9H_aMIPjsb-ciqIisxiAjBW1fwwGXVbx_BkvAOfUF0epsz6_KAjNoQufU8A9/s400/20170317_151016_resized.jpg" width="400" /></a></div>
Adres: <span itemprop="streetAddress">Barbaros Mahallesi Bülten Sokak No:31/B Ankara</span> <br />
<span itemprop="addressLocality"></span>Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-70461326776843899362017-03-19T21:05:00.001+01:002017-03-20T18:56:17.280+01:00Zamane Kahvesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEGBJ5jn_YiGgvrV8PoHgdMFQ7p-sQucdytK1f8gvXtMCaI96-bRK76E84r9YiKDDv8-f7D4THyRjW-wWsZjbJkwR-_g_w-KiESbB3zqytBtofMg_1seZuEOYx9fjksIwxSJV2qbkN1JYB/s1600/20170225_114343.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEGBJ5jn_YiGgvrV8PoHgdMFQ7p-sQucdytK1f8gvXtMCaI96-bRK76E84r9YiKDDv8-f7D4THyRjW-wWsZjbJkwR-_g_w-KiESbB3zqytBtofMg_1seZuEOYx9fjksIwxSJV2qbkN1JYB/s400/20170225_114343.jpg" width="400" /></a>Geçenlerde üniversiteden arkadaşlarla kahvaltı için buluşacaktık. Konu yer seçmeye gelince, uzun zamandır methini duyduğum Zamane Kahvesi'ne gitmeyi önerdim. <br />
<br />
Birkaç yıldır hep önünden geçerim, nedense hiç gitmeyi düşünmemiştim. Sanırım biraz yeri ile alakalı. Normalde Çukurambar taraflarındaki cafelere pek giden biri değilim. Burası ise Çukurambar'ın neredeyse bittiği noktada, Eskişehir yoluna daha yakın diyebilirim. Hep yanındaki Pelit pastanesi dikkatimi çekiyordu, İstanbul'da en favori pastacım idi. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4pTtMk_4zMEUH5S2LGVyCqoRbaDlhl2cmljxZoKrQAvbmuhwLWYM0msqFqfgoJkvBJd762y7NYAZKSyDGwP2FlOhRlY9WXVgGzM8RXYNYUkvBpi-y1SjkApdjoWuJI5EvvJnPTIZ24Xdk/s1600/20170225_114406.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4pTtMk_4zMEUH5S2LGVyCqoRbaDlhl2cmljxZoKrQAvbmuhwLWYM0msqFqfgoJkvBJd762y7NYAZKSyDGwP2FlOhRlY9WXVgGzM8RXYNYUkvBpi-y1SjkApdjoWuJI5EvvJnPTIZ24Xdk/s400/20170225_114406.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Zamane Kahvesi'ne gidince, daha kapıdan çok hoş karşılandık. Bebek arabası ile gitmiştim, mekanın yetkilisi Ferhat Bey hemen yardımcı oldu. Diğer arkadaşlarımızı beklerken çay ikram ettiler. Menüde ne seçeceğimize karar verirken zorlandığımız için, bilgi vererek güzel yönlendirdiler. Peynir tabaklarını farklı peynirlerin de tatlarına bakabilmemiz için yarım porsiyon hazırlamayı önerdiler. <br />
<br />
Öncelikle menüsü göz doyurucu, menüde kullanılan fotoğraflar iştah açıcı. Gelen ürünler de aynı kalitede. Yani menüde girdiğiniz beklentiyi sofranıza gelince de hem görsel hem de lezzet açısından karşılıyor. Hizmet kalitesi başarılı. <br />
<br />
Mekan büyük olduğu için, hafta sonu olmasına rağmen biraz boş idi. Bizim için iyi olsa da, mekan sahipleri için pek iyi bir durum değil. Bence burasının daha çok duyurulması lazım. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiz16dnlGboTftWZ2vI7pFadSol_ub5oVbAMGqvAV6rxULUZURJomXJMdXR-dWH1RQEusoSbOYTyhXoRjF5NIFb79iLinAhFJ1vK7hIGkTKldO-6RxPwPTnL3A_5faDi45l003_2rI6pNf8/s1600/20170225_113307.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiz16dnlGboTftWZ2vI7pFadSol_ub5oVbAMGqvAV6rxULUZURJomXJMdXR-dWH1RQEusoSbOYTyhXoRjF5NIFb79iLinAhFJ1vK7hIGkTKldO-6RxPwPTnL3A_5faDi45l003_2rI6pNf8/s400/20170225_113307.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLaW1ZGDZbwyzFogeNEoillR38kVkF7zP_4K5Hab2zbIBnRB-lCpjjBQgfHBaYoTT3ezG5smMa2wzkYnjgPLwKTtjXDL-HzVVSoH4nT0zr16-nKWlREV_6u-bpyeJBxXrTxaOkFdf1eEUj/s1600/20170225_113320.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLaW1ZGDZbwyzFogeNEoillR38kVkF7zP_4K5Hab2zbIBnRB-lCpjjBQgfHBaYoTT3ezG5smMa2wzkYnjgPLwKTtjXDL-HzVVSoH4nT0zr16-nKWlREV_6u-bpyeJBxXrTxaOkFdf1eEUj/s400/20170225_113320.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl5PjsT8V01q1idD_fOCK92ETfGToAbpgYcElW9ho2UUqYylnXrEzKnzk8y5xvUtE0dtCezES7ZAuN0gSjlvBuJlCpFOyGEL4y6D3nr3flLarMG1RNrCdPhNQMLwNO3i81ZqBRnpyd4PR3/s1600/20170225_113328.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl5PjsT8V01q1idD_fOCK92ETfGToAbpgYcElW9ho2UUqYylnXrEzKnzk8y5xvUtE0dtCezES7ZAuN0gSjlvBuJlCpFOyGEL4y6D3nr3flLarMG1RNrCdPhNQMLwNO3i81ZqBRnpyd4PR3/s400/20170225_113328.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Özel günlerde doğum günü vs için, süslemeden pastaya kadar yardımcı oluyorlarmış. Ayrıca, istediğiniz şekilde menü de oluşturuyorlarmış. Bunun haricinde altın günü gibi organizasyonlarda da çok uygun fiyata seçenekleri var. Yanlış hatırlamıyorsam zeytin yağlı tabağı, ana yemek, tatlı, sınırsız çay vs 35 TL civarında idi.<br />
<br />
Ben buradaki kahvaltıdan memnun kaldım. Tüm malzemeler kaliteli idi. Menemen, simit sandviç vs de çok lezzetliydi. Ankara'da kahvaltı için mekan arayanlara gönül rahatlığıyla öneririm. <br />
<br />
Adres: Çukurambar Kızılırmak Mahallesi Ufuk Üniversitesi Caddesi Ambrossia Plaza Numara: 18/1 Çukurambar, Çankaya, AnkaraYaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-84928311898601455822017-03-19T20:35:00.000+01:002017-03-20T18:56:39.568+01:00Amelie's Garden<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCoXfP8EyMTpyFZDBL4q8cr3U8pZil4UjgCunh7NjBfoTsn-TFLqj-NbZRb4AUgZZyv5HPQe1tedwF8Y2zdEm7kMTrza6GKUwU6q3pHlMSvmsESBbjy9q6XZYRJZkr7YjQPRLzLmrzf_x_/s1600/20170303_133421.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCoXfP8EyMTpyFZDBL4q8cr3U8pZil4UjgCunh7NjBfoTsn-TFLqj-NbZRb4AUgZZyv5HPQe1tedwF8Y2zdEm7kMTrza6GKUwU6q3pHlMSvmsESBbjy9q6XZYRJZkr7YjQPRLzLmrzf_x_/s400/20170303_133421.jpg" width="225" /></a></div>
Ankara son bir yılda kahve zincirleri açısından muhteşem bir şehre dönüşmüş. İnstagramda gezinirken, bir güzel hesaba denk geldim, o hesap başka hesaba açıldı derken bir anda "Ankara'da ne çok yer açılmış, biz hep aynı yerlere gidiyormuşuz, o yüzden haberimiz yokmuş" derken buldum kendimi. Ve sırasıyla hepsini keşfetmeye karar verdim.<br />
<br />
Geçen haftalarda kızlarla (<a href="http://www.merveozgunlu.com/">Merve</a> ve <a href="http://www.gamermum.blogspot.com/">Ceren</a>) ile kahvaltı yaptık. Sonrasında başka bir yerde kahve içelim derken, nerede içeceğimize karar vermek zor olmadı. Kızlara Amelie's Garden'dan bahsettim ve hemencecik soluğu orada aldık. <br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj74Qx_OcgybCeUuEqeY-3irkIwikzzMnegAsZ3HKq7SpEa4MRVeYlsxJZpK2qpTWf8q1gjy_AUE0thRBjTw_kJSlf6Bfg0rY3Iz1YmKToscNGvf6JfaXx5A_z0qxkvhCPcylTuz5o4q_-U/s1600/20170303_130944.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj74Qx_OcgybCeUuEqeY-3irkIwikzzMnegAsZ3HKq7SpEa4MRVeYlsxJZpK2qpTWf8q1gjy_AUE0thRBjTw_kJSlf6Bfg0rY3Iz1YmKToscNGvf6JfaXx5A_z0qxkvhCPcylTuz5o4q_-U/s400/20170303_130944.jpg" width="225" /></a>Mekan beklentimin çok üstünde çıktı. Bir kere dekoru girer girmez burası Ankara değil dedirtti. Ankara sevdalılar bu yorumuma lütfen alınmasın, ama öyle bir hakikat var benim gözümde. Burasının atmosferi beni aldı götürdü, yurt dışındaki yerlere. Duvardaki resimler, tezgahın üstündeki kekler... Hepsi cezbediciydi. Hafta içi olmasına rağmen, boş masa yoktu. Bu da mekanın yeni açılmış olmasına rağmen tuttuğunu gösterir benim gözümde. <br />
<br />
İçerideki profil ise 25 yaş ve üstü diyebilirim. Sanırım etrafta elçilikler yakın olduğu için, yabancılar da vardı. Karşılama kısmından, hizmet kısmına kadar kıvamında samimiyet vardı. Mekanda çalışanlar sohbete açıklar ama abartmadan. Açıkçası fazla sohbetten de hoşlanmam, gereksiz soğukluktan da... <br />
<br />
Mekan sanki instagram için açılmış:) Her köşesi fotoğraf çekmelik olmuş. Biz de oturur oturmaz bir sürü fotoğraf çektik. Mekanın bir duvarında tasarım ürünler satılıyor. Kanaviçe duvar süsünden, kolyeye, bardak altlığından broşa kadar. Bence çok şirin bir ayrıntı olmuş.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD4jDE3OkGTfpuwjYWEheJ6I7GhFYuCzRduuJ8dapNzTdUqtro1dNib7-VUJVV_SgAD9tTCMJius4mxzSyGYW1GSpK1mkq1Z1xd7XSvPVruwzhxh9rcrtRujnRBGPyt6m0WLJtJ_pl6DNi/s1600/20170303_131759.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD4jDE3OkGTfpuwjYWEheJ6I7GhFYuCzRduuJ8dapNzTdUqtro1dNib7-VUJVV_SgAD9tTCMJius4mxzSyGYW1GSpK1mkq1Z1xd7XSvPVruwzhxh9rcrtRujnRBGPyt6m0WLJtJ_pl6DNi/s400/20170303_131759.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Dükkanın en dip köşesi ise succulent köşesi olmuş. Bildiğin toprak, saksı alanı. Öyle keyifli duruyordu ki... Succulent almak isterseniz, bu küçük atölyede hemen istediğiniz şekilde hazırlanıyor. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRELpfFycJD7wcugp5OaTo3adQJRiKifboA7v6Bd0mPqx6OLhbtG4MGBNerL_-9Ud4adxFgkIgzxFSQqk0GlPmtcvl32iXMIpePchUWqx-5wMeqW0ag4yKleVwfpU_g_9LKQHWCTsAEBJE/s1600/20170303_131319.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRELpfFycJD7wcugp5OaTo3adQJRiKifboA7v6Bd0mPqx6OLhbtG4MGBNerL_-9Ud4adxFgkIgzxFSQqk0GlPmtcvl32iXMIpePchUWqx-5wMeqW0ag4yKleVwfpU_g_9LKQHWCTsAEBJE/s400/20170303_131319.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Karnımız tok olduğu için, kahve ve tatlı aldık. Tatlı olarak kızlar kek aldı ben de bal kabaklı cheesecake. Kızlar keki sevdi, benim cheesecake biraz daha iyi olabilirdi. Çok tatmin etmedi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlB3EdI6nE0U-sMmXoB0hRxl08C3HSlKj1gxAScYnGCoUSarvK_8TjDgkvYSXSC9vl7aZ7uvnR0o6KmCZj9QcEgEn3tHfnY2Zl4a94e4LPC8raB-SuW2G0Xm2k6b1hCRzLb9-d9A5oEWVY/s1600/20170303_133306.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlB3EdI6nE0U-sMmXoB0hRxl08C3HSlKj1gxAScYnGCoUSarvK_8TjDgkvYSXSC9vl7aZ7uvnR0o6KmCZj9QcEgEn3tHfnY2Zl4a94e4LPC8raB-SuW2G0Xm2k6b1hCRzLb9-d9A5oEWVY/s400/20170303_133306.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Özetle, Amelie's Garden'ın her köşesini ayrı sevdim, burasının varlığından mutluluk duydum. Bence gidip siz de yerinde görmelisiniz.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJGarkGhRDOGTGHyW6QStek39zu28IWEE2hNP1O1Sna8WvUZZi3ZGH5A-HVZ0eCztf7iP5hnKrysPdzv7udrkQgPLLDejmvoIvDc9FMXRE36pCMpruSzw4qWbHWK46IFlkiusiKpp57WEo/s1600/20170303_130245.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJGarkGhRDOGTGHyW6QStek39zu28IWEE2hNP1O1Sna8WvUZZi3ZGH5A-HVZ0eCztf7iP5hnKrysPdzv7udrkQgPLLDejmvoIvDc9FMXRE36pCMpruSzw4qWbHWK46IFlkiusiKpp57WEo/s400/20170303_130245.jpg" width="225" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Adres: Şili Meydanı Güneş Sokak No:3/A Çankaya</div>
Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-19793389211294043782017-02-26T19:35:00.002+01:002017-02-26T19:35:17.115+01:00Evlilikte Mutluluğun Anahtarı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYCRFLVXbgS89JopzOt2SaMD1eNUv_dDH7Kg8b7iJMNOmTHH0XzNwbJmsU1LLXh45G2fMk3cVtm59cCeK6PonbReUH23-jZOqlMCjoKU6g3vkfCyPKYByCOQwT3lyHBy2pN3ZRL2F9xSYu/s1600/index.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYCRFLVXbgS89JopzOt2SaMD1eNUv_dDH7Kg8b7iJMNOmTHH0XzNwbJmsU1LLXh45G2fMk3cVtm59cCeK6PonbReUH23-jZOqlMCjoKU6g3vkfCyPKYByCOQwT3lyHBy2pN3ZRL2F9xSYu/s320/index.jpg" width="320" /></a></div>
Evli kişiler programlara katılınca sorarlar ya evlilikte mutluluğun anahtarı nedir diye? Herkes en başta saygı, sevgi vs bık bık soyut kavramlar sayar. Bak kardeşim açık açık yazıyorum.Hiç gizli özne, soyut kavram vs karıştırmadan, direk net!!!! Evlilikte mutluluğun anahtarı "Temizlikçi". Şimdi böyle yazınca kaba tabir gibi oldu, ister ev işlerine yardımcı deyin, ister gündelikçi. Adına ne derseniz deyin, sonuca bakarım ben.<br />
<br />
En son diyeceğimi baştan diyeyim, çalışan bir kadınım, ama doğum iznimde vs de gördüm ki en zor <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOUTE9rwvLLQlGX60QOai4wWV7-5aC_1B6J6tZmDu2RExJ7BUFKKj-5W0HNcRwtVj9o8BtzZDWuoe-n9SSDMSHmr4aH-XOf1b98103RxTJSEYmYk1B6MdEtzS_xanLJ1ND_tQ-Gw9ySYkZ/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOUTE9rwvLLQlGX60QOai4wWV7-5aC_1B6J6tZmDu2RExJ7BUFKKj-5W0HNcRwtVj9o8BtzZDWuoe-n9SSDMSHmr4aH-XOf1b98103RxTJSEYmYk1B6MdEtzS_xanLJ1ND_tQ-Gw9ySYkZ/s320/1.jpg" width="320" /></a></div>
meslek var ise o da ev kadınlığı, hatta üzerine çocuk/ çocuklar var ise kat sayı çarpanı bir o kadar daha artıyor. Her gün evi topla, yemeği yap, çocukla ilgilen, eğer yapabiliyorsan bir kahve falan iç de mola ver, nefes al, hooopppp akşam olmuş. Şimdi en başta kocanda sonra sosyal çevrende direk izlenim bütün gün evdesin, dinlenmişsindir, akşama da çayı getir, çocuğu yatır, yani ne yaptın ki bütün gün evde? Direk sorulmasa da; hissettirilen algı budur! O anda içinde bir alev topu yükselir, ağzına kadar gelir ve alev topunu geri yutarsın, hiç bir şey demeden taleplere yetişmeye devam edersin. Ve her gün bir öncekinin aynısı olur. Her gün bu döngü tekrarlanır. Çalışan kadın olmak daha kolaydır. Sabah işe gidiyorum diyerek evden çıkarsın, gün içinde en azından kahve/ çay içersin, sen de çalışıyorsun ya, en azından yorgunum cevabı biraz daha makul karşılanır. Ama bu ülke topraklarında genel kabul görmüş bazı kaideler vardır ki altın yaldızlarla işlenmiştir, değiştiremezsin. Çalışsan da çalışmasan da kadınsın; tabi ki evi çekip çevireceksin, gık demeyeceksin, bir tek çalışan sen misin ki? Adam gelir koltuğuna geçer, yemekte ne var diye sorar, çalışmam lazım diyerek bilgisayarın başına geçer veya kılıf uydurmaya bile tenezzül etmiyor ise rahat rahat televizyonu açar. Yemek esnasında ola ki suyu, peçeteyi koymayı unutmuşsan, sanki Allah onu da iki bacaklı yaratmamış gibi, peçete/ su almaya sen gidersin. Allah muhafaza O yemek masasına veya kanepesine en sağlam tutkalla yapışmıştır. Yediği tabağı kaldırsa, kıyamet alameti sayarsın, bir tövbe tövbe dersin, adama tapasın gelir. Bak bir de ben de ev işlerine yardımcı oluyorum, benim gibi yapan kaç erkek var denir. Esasında tabağı makineye yerleştirme ile işin bitmediğini, tencerenin yıkanması, ocağın silinmesi, çöpün boşaltılmasına kadar bir sürü onun aklına gelmeyecek ıvır zıvır işin olduğunu bilsen de susarsın. Bu günlük işleri zaten kabullenmişsindir, zaten artık öyle hızlanmışsındır ki, o yardım edip çenesini çekeceğine, beş dakikada kendim yaparım dersin. Böyle böyle kimseye eyvallahım kalmasın diye her işi kendi üstüne alırsın,bakarsın sen 50lerinde adamın annesi gibi duruyorsun, adam fit sonuçta gamsız, sen ise çökmüş, bitmişsin. Bir de tüm işleri sen yaptıkça çenene vurur, adamın gözünde de "amma dırdırcısın" olursun.<br />
<br />
İşte bu noktaya gelmemek, kendine de biraz zaman ayırmak için, temizlikçi kadın evliliğin mutluluk anahtarıdır. İster haftada bir ister ayda bir alın. Detaylı temizlikleri o yaptığı için, günlük yaptığın rutin temizlik/ yemek vs sana koymaz, haftasonun sana kalır. Eşine, çocuğuna zaman ayırırsın. Tabi ki iş biraz maddiyatla alakalı, kiminin evinde yatılı temizlikçi olur, kimi bayramda bir kere zor alır veya alamaz. Ama benim anlatmak istediğim, evet iş maddiyatla alakalı olsa da; çok az da kazansam, dışarıda yemeğe gerekirse hiç çıkmam veya üzerime hiç bir şey almam, yine de temizlikçi alırım. O detaylı temizliği yaptığı için, zamanım bana kalır, daha az yorulurum ve her işi niye ben yapıyorum psikolojisinden kurtulur, daha az bileylenirim.<br />
<br />
Bir kaç haftadır temizliğe gelen kişi rahatsız, tüm ev işleri bana kalınca, bak yazısını bile yazdım. Ben bana gelen kişinin kıymetini baştan beri biliyorum, artık ailemizden biri gibi, evin anahtarının onda olmasının yanı sıra, doğum izinlerimde mutlu olacağı şeyleri sırf onun için kahvaltıda hazırlardım, gerçekten çok düzgün bir insan. Tez zamanda sağlığına kavuşmasını diliyorum, bana da o iyileşene kadar olan sürede yaptığım ve yapacağım temizlikler için sabır diliyorum.<br />
<br />
İşin özü, dırdırcı bir kadın olmak istemiyorsanız, hem kendinize/ ailenize zaman ayırıp; hem de mutlu olmak istiyorsanız, evlilikte mutluluğun anahtarı "temizlikçi kadın" :)<br />
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-8027960363515677889.post-2738158405159228612017-02-04T21:37:00.000+01:002017-02-04T21:38:28.564+01:00Mavi Ev Cafe<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYsIP9ZtNNAEL55bJgEBeEMO9Zilra18xo7QYqH4pz8zfBkFidCqBqEsu1kXcOSVweMPpPQz3qQIdQSdlkfFXIHcLm9ReLS7El6laCrHJasmhHIHCqu7iSaJvF8WCnfLOYjqRAbZXrjEPD/s1600/IMG_20170204_093616.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYsIP9ZtNNAEL55bJgEBeEMO9Zilra18xo7QYqH4pz8zfBkFidCqBqEsu1kXcOSVweMPpPQz3qQIdQSdlkfFXIHcLm9ReLS7El6laCrHJasmhHIHCqu7iSaJvF8WCnfLOYjqRAbZXrjEPD/s400/IMG_20170204_093616.jpg" width="300" /></a>Kahvaltı benim olmazsa olmazım...Yani üç öğün kahvaltı yiyeceksin deseler, seve seve derim. Ama çoğunlukla ne zaman dışarıda kahvaltı yapsam, keşke evde yapsaydım pişmanlığı yaşarım. Sebebi de masayı doldurmak adına koyulan kalitesi düşük kahvaltılıklar olur kimi zaman, kimi zaman da açık büfede dünden kalan zeytinyağlı vs ne buldularsa koymuşlar hissini vermeleridir.<br />
<br />
Bugün uzun zamandır methini duyduğum, Mavi Ev Cafe'ye gittim. Dışarıdan Hansel ile Gratel'in eviymiş gibi duruyor. Eminim yazın bahçesi de çok keyifli olur, özellikle çocuklu aileler için bence çok güzel bir seçenek.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3q5c_Itv2kvgvPsekjfIneoklMX5oxeDEBj5QOSYJIfiX0XP07mjQGCLgaCPrF3D2FnOlIPaeRyT3yO-sundE36InAJUKcvFMLE72-BbcYMWDnRRzjXeKEIYhE4ORYI3KxrLxJJPX0-h6/s1600/20170204_125750.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3q5c_Itv2kvgvPsekjfIneoklMX5oxeDEBj5QOSYJIfiX0XP07mjQGCLgaCPrF3D2FnOlIPaeRyT3yO-sundE36InAJUKcvFMLE72-BbcYMWDnRRzjXeKEIYhE4ORYI3KxrLxJJPX0-h6/s400/20170204_125750.jpg" width="225" /></a>Bu sabah gittiğimizde, masamız önceden hazırlanmıştı. Bir kere burası özenli bir yer, yani tabakları kendi evinizde olunca mutlu olacağınız türden. Aynı şekilde kahve fincanından, kurabiye sundukları mini sandalyeye kadar, hepsi çok ince düşünülmüş ayrıntılar.<br />
<br />
<br />
Kahvaltı masası ise doyuru ve göze hitap edici. Benim en başta gözümün doyması lazım:) Masaya oturduktan sonra, sahibi Figen Hanım yumurtamızı nasıl istediğimizi sordu. Tabi biz kahvaltıya başlayana kadar, sıcacık mis gibi kokan Karadeniz tava böreğimiz geldi. Bunların haricinde minik poğaçamsı ekmekler de sıcacıktı, tereyağ ile anında hüplettik.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOWLCyfinnPMm-R5xmMleFzXSmAt_HfV_3AvmHy4nUSLHhB8zGS-4Gy5LG6SQWZqVyWl63770AsCK9NKxlaMSVf_Ni5Gb-T3s2awURlDH4o54xFGD3FKIEER1f72padITrIhKQ0OE2ga/s1600/20170204_093524.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOWLCyfinnPMm-R5xmMleFzXSmAt_HfV_3AvmHy4nUSLHhB8zGS-4Gy5LG6SQWZqVyWl63770AsCK9NKxlaMSVf_Ni5Gb-T3s2awURlDH4o54xFGD3FKIEER1f72padITrIhKQ0OE2ga/s320/20170204_093524.jpg" width="180" /></a></div>
<br />
Masada genel olarak temel diyebileceğimiz peynir, zeytin, domates-salatalık ve reçeller vardı. Diğer yandan simitten, kurabiyeye kadar güzel desteklenmişti. Çayı güzeldi, çay önemli sonuçta:)<br />
<br />
Figen Hanım eski bankacı, emekli olunca burayı açmış. Bakmayın emekli dediğime, emekli deyince insanın aklına ton ton teyzeler gelir, Figen Hanım erken emekli olanlardan ve oldukça genç gösterenlerden. Kendisi uzun yıllardır zaten butik pastacıymış, burayı da açınca bence tam nokta atışı yapmış. Çok hoş sohbet ve sıcak birisi. Zaten cafede otururken de kendimi hep bir arkadaşıma misafirliğe gitmişim gibi hissettim.<br />
<br />
Burada doğum günü etkinlikleri ve beş çayları vs düzenlenebiliyor. Bence çocuklar için doğum günü partisi yapmak için konsept çok uygun. Tabi diğer yandan doğum günü ile çakışmamak adına da, kahvaltıya gitmeden önce rezervasyon yapmanızda fayda var. <br />
<br />
Çayyolu bize uzak olduğu için, gitmemiz ancak bugün oldu. Ankara'da güzel kahvaltı için önereceğim bir mekan. Giderseniz selamımı söyleyin:)<br />
<br />
Adres ve İletişim: Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mah. 2760 Cad. 1072 Sk. No: 3 Çayyolu Ankara<br />
Tel: 0312 241 51 54/ 0533 515 79 09<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQKWgaUh3rwVVOwTR-Bxy-q7KeQHMSTqqK-JkwELALM1VAiHBNCt-LC7VS-sZUeuRsgCDcgRiswljWSsa8LCwhczbPgLQIgcX_-a5FzIT1f5oaYJJaPf4nnWPlatw6Y3V0AlKlcoDKwmhl/s1600/20170204_093243.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQKWgaUh3rwVVOwTR-Bxy-q7KeQHMSTqqK-JkwELALM1VAiHBNCt-LC7VS-sZUeuRsgCDcgRiswljWSsa8LCwhczbPgLQIgcX_-a5FzIT1f5oaYJJaPf4nnWPlatw6Y3V0AlKlcoDKwmhl/s400/20170204_093243.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTuU5Sc__4F1BZk36baQnFFRHriK72_xjPk3cPMTX02qx-zZ3frCQ5iOLL2qv75b9zGimzPqOFmAJ24ptW0yImhTc-jI5JBYgzR1CU9QDqv3N70frFYAgGYmkQ6I7nE6QmdVy6OJkLP682/s1600/20170204_093517.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTuU5Sc__4F1BZk36baQnFFRHriK72_xjPk3cPMTX02qx-zZ3frCQ5iOLL2qv75b9zGimzPqOFmAJ24ptW0yImhTc-jI5JBYgzR1CU9QDqv3N70frFYAgGYmkQ6I7nE6QmdVy6OJkLP682/s400/20170204_093517.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuh0wBu_7ovj7ncH-GWXfBFfUovcoacgYSj4QJo6Z7KBegwhhhA9TX4QdVzzUvsFBzvvqqigBG4QnyrUSWTFGeGvAj1pESZPEs81FUUlgnPcqJ19-SL3FLnuuCraC30slGwXVTpw7GDbNE/s1600/20170204_093218.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuh0wBu_7ovj7ncH-GWXfBFfUovcoacgYSj4QJo6Z7KBegwhhhA9TX4QdVzzUvsFBzvvqqigBG4QnyrUSWTFGeGvAj1pESZPEs81FUUlgnPcqJ19-SL3FLnuuCraC30slGwXVTpw7GDbNE/s400/20170204_093218.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifpjVWWvRNV9AnaljpCdwQlJ5CzM_JUS-nfRildAh7nj1nOPBkam_uKsX5g0Y1E-bZjHhrpvD0700z3F7kv0Gx7WDa1fBJpwY0cyMTMJlOOa5V0AP5jLHUiWbSr4F_zsHotLJOsangFTYZ/s1600/20170204_093213.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifpjVWWvRNV9AnaljpCdwQlJ5CzM_JUS-nfRildAh7nj1nOPBkam_uKsX5g0Y1E-bZjHhrpvD0700z3F7kv0Gx7WDa1fBJpwY0cyMTMJlOOa5V0AP5jLHUiWbSr4F_zsHotLJOsangFTYZ/s400/20170204_093213.jpg" width="225" /></a></div>
<br />Yaseminhttp://www.blogger.com/profile/15607303619843707186noreply@blogger.com2