Mevzu şöyle başlıyor, geçen seneki kız kıza tatilciler grubuna bu sene ortaokuldan beri yakın arkadaşımın da dahil olmasıyla kız grubunu dörtledik. Eşim işi nedeniyle gelemedi ama Bozcaada'ya iki gidişimde de hissettiğim keşke sevgilim de bu güzelim yerleri görse, akşam rakımızı bu güzelim yerlerde yudumlasak, hafif ürpererek hoş sokaklarında yürüsek idi. Bu sefer de olmadı artık başka sefere...
Benim de işlerimin yoğunluğu nedeniyle, kısa bir tatil planlayabildik. Hele ki gittiğim yolu düşünecek olursak kendime cesaret ödülü veresim geliyor. Kızlar tatil planını ilk söylediklerinde, izin konusu sıkıntı olur diye en başta gelemem demiştim, sonra çok fena gaza geldim ve izin aldım, sonra o gaz nasıl bir gazsa düşünmeden otobüs biletini aldım. Tatil yaklaştıkça o yol biter mi be!!! moduna geçip, sanırım hata ettim, dinlenemeden döneceğim düşüncelerine daldım ama kızlara söz vermiştim, biletlerimi de almıştım, hatta oteli de ödemiştik, eeee artık dönmek olmazdı. Yani sırf mecburiyetten:) Gidişte Kamil Koç'tan Ankara-Geyikli İskele 80 TL'ye bileti aldım. Otobüs akşam 20:00'deydi, maşallah dolmuş gibi oluyor yazlık taraflarına giden otobüsler...Tam uyuyorum diyorum, bir anda efendim inecek yolcular hazırlansın, diğerleri oturduğu yerde otursun anonslarına bir de otobüsün ışıklarını ekleyince habire uyandım. Allahtan rahat hattı, tekli koltukta bir o yana bir bu yana dönüp uyudum:) Sabah 07:30' da Geyikli İskele'ye vardık.
Nerede Kalınır? E2 Deniz Otel
Öncekle otelimizden bahsetmek istiyorum. Otelimize internetten booking.com' daki yorumlara bakarak karar vermiştik. E2 Deniz Otel gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir otel. Bir kere iskeleden yürüme mesafesinde, bütün güzelim restoranlara 5 dakika uzaklıkta ama bir yandan da o restoranların içinde bulunan oteller gibi gürültü içinde de değil, odamız deniz manzaralıydı, sabah denizdeki dalga seslerini duyarak kalkıyorduk. Oteli iki kardeş işletiyor. Sabah otobüsümüz erken olunca, eşyalarımızı bırakmak için otele gittik, check in işlemi için normalde öğleni beklememiz gerekirken, sanki aileden sevdikleri gelmiş gibi bizi karşıladılar, buyurun kahvaltı ediyoruz, hemen siz de geçin dediler.
Kahvaltısı bence on numara beş yıldızdı. Her malzeme kaliteliydi, yeterliydi. İlk sabah soframıza hemen pişi denilen hamur kızartması getirdiler, açıkçası yediklerime dikkat ettiğim dönem olmasa sofradaki bütün tabağı tek başıma ben yerdim. O kadar güzeldi ki hala tadı damağımda...Sabah kahvaltıda ince biber kızartması ve cevizli tarçınlı kek de beni mest etti. Reçel çeşitlerini bahsetmem yetmez, gidip görmeniz, tatmanız gerekir. İncir reçelinden, karpuz reçeline kadar envai çeşit reçel vardı. Karpuz reçelini ilk defa yedim, gayet güzeldi. Bence kahvaltı çok basit bir öğündür, ama her kahvaltı gönülleri mest etmez, bu otelin kahvaltısı beni fazlasıyla mest etti. Kahvaltıyı deniz manzaralı terasında yapıyorsunuz, ilk gün çok rüzgarlıydı, polarları giyip oturduk resmen. Özetle, yolum tekrar Bozcaada'ya düşerse, başka araştırma yapmama gerek yok, kalacağım ve önereceğim yer belli. Biz 4 kişi olduğumuz için, aile odasında kaldık, gecelik 400 TL ödedik.
Adada Plajlar:
Adanın içinde minibüs ve araba gibi araçların kullanımına izin veriliyor. Bir kaç plajı olsa da biz halk plajı olan Ayazma plajına gittik, öğle saatlerinde şezlong bulmanız imkansız denile bilinir, o yüzden kahvaltınızı yaptıktan sonra çok oyalanmayın marş marş plaja... Yoksa deniz havlunuzu şemsiyesiz şekilde kumsala sererken bulursunuz kendinizi. 2 şezlong 1 şemsiye günlük 20 TL. Gün boyu kullanıyorsunuz, plajda sürekli su, bira, mısır bildiğin plaj mamulleri siparişi verdiğin anda masana geliyor. Bence bu plajda bir midye dolmacı eksik, girişimci arkadaşlar varsa, gitsin açsın derim. Adanın suyu buz gibi, hakikatten ayağınızı buz kovasına sokmuş gibi geliyor en başta, zaten deniz kıyısına bakınca, dizine kadar gelen insan topluluğu görüyorsunuz, en azından yarısı yok ben yapamayacağım diyerek geri dönüyor:)
Nerede Yenmemeli? Ada'm Restoran
Adada yeme içme konusuna gelince, hafta sonu gidiyorsanız rezervasyonunuzu adaya gitmeden yaptırın, yoksa her restoranda maalesef yer yok cevabını alırsınız. Biz ilk akşam Kapı 14 adlı restorana gittik. Mezeler çok iz bırakmadı kötü değildi, orta dereceydi, porsiyonları yeterli büyüklükteydi, meze dolabındaki çeşitler de gözümüzü doyurmaya yetti. Pazar akşamı ise son gecemiz diye hem uzun uzun içmeye niyetimiz vardı hem de diyeti bir kenara koyup yemek yemeğe...İnternette yer alan muhteşem yorumlara inanarak Ada'm adlı restorana gittik. Hayatımda meze seçerken bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum. 6 küçük şirin meze tabağına mezeleri koyup getirmişler, servis elemanı tek tek açıklamasını yapıyor, isterseniz 6 lı küçük meze tabağını toptan alırsınız, isterseniz içinden tek tek seçerek söyleyebilirsiniz. 6 adet mezenin olduğu tabak 40 TL idi. Biz servis elemanına önce bunda ne var bunda ne var diye ilk turda anlattırdık, boğazına düşkün dört kızız, meze tabağı bizi o kadar tatmin etmedi ki servis elemanına bir daha anlattırdık, içlerinde en iyisi olacağını tahmin ettiğimiz isli tavuk ve haydariyi sipariş verdik. İki meze sipariş verdiğimiz hayatımızda görülmemiş şey. Bir kere Bozcaada'ya gitmişiz, kabak çiçeği dolması son gece yemek istediğimiz için, servis şefinden rica ettik, başka restorandan getirtti, yani Bozcaada gibi bir yerdeki restoranda deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması veya Ege'nin otlarından meze olmaz mı? Yok işte, bildiğin füzyon mutfak, ufak porsiyonlar, deneysel meyhane meze çalışmaları. Sen deneysel yine takıl ama temel taşları önce koy bir menüne...6'lı meze tabağında olanlardan biri de pancar turşusu idi. Pancar turşusu denizi olmayan Ankara'da bile restoranın çoğunlukla ikramı olarak verilir, yani hepi topu 6 meze varsa, içlerinden biri de pancar turşusu olmaz, olmamalı... Hadi bari roka salatası söyleyelim de yüzümüz gülsün dedik. Roka salatasını duble söyledik. Yok böyle bir salata, duble dediğin en azından 4 kişiye yetecek cinsten olmalı, bu salata bildiğin tek kişilik, bilemedin bir buçuk kişilik. Salatadan da fena çuvalladık. Hadi başlangıçlar, salata tatmin etmese de bu kadar yazıldığına göre herhalde iyidir diyerek ara sıcaklara asılırız dedik. Öncelikle enginarlı ahtapot söyledik. Hakkını vermem lazım. Enginar ve ahtapot sarımsaklı krema ile birleşince çok hoş bir aroma olmuş, tadını beğendik ama mevzu şu ki içinde ahtapotu neredeyse cımbızla seçerek bulduk, yani ahtapotu içine neredeyse koymayı unutmuş olmaları, ilk ara sıcağın son ara sıcak olmasını sağladı. Fikir vermesi açısından enginarlı ahtapot 35 TL idi. Rakımızı bari bırakmayalım diyerek resmen mezesiz içtik ve hesabı istedik. Servis elemanı övgü bekleyerek nasıl buldunuz diye sordu. Biz de resmen aç kaldığımızı, meze çeşidinin olmadığını, enginarlı ahtapotta ahtapotun olmadığını söyledik. Servis elemanı hemen restoranın işletmecisini kaş gözle masaya çağırdı, biz daha bir şey demeden, işletmecisi porsiyonları mı küçük buldunuz dedi. Biz çeşidin azlığı ve ahtapotun olmaması gibi konuları söyleyince, içinde 80 gr ahtapot, 80 gr enginar var, ben yaptığım için biliyorum diyerek, yüzünü de sinir olmuş şekilde zoraki gülümseyerek cevapladı. Açıkçası son akşam çok güzel bir gece geçirmeyi planlarken, hem aç kaldığımız hem de restoran sahibi tarafından neredeyse azarlandığımız bir gece oldu. Baktık tüm restoranlar dolu, her restoranda masalarda şen kahkahalar... Biz ise aç ve masadan kalkmış.... Hızlı karar verdik hayallerimiz gibi olmasa da gecemizi bozmamaya karar verdik ama açlık konusunu da bir an önce çözmeliydik ve lahmacuncuya gittik. Yani hayatım boyunca düşünemeyeceğim bir şeyi yaptık, Bozcaada gibi güzelim bir yerde, şirin bir sokakta meyhanede aç kalıp, lahmacuncuya gidip doyduk. Mis gibi de lahmacun yedik, çıtır çıtır oh be diyerek doyduk...Normalde biz de restoran işletmeciliği yaptık, en ufak bir kusurda eleştiren bir kişi de değilim, bu yazıyı sadece mezeleri az olsa yazmazdım ama işletme sahibinin hiç de hoş olmayan tavrıyla karşılaşınca bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Bizim gibi internette muhteşem yorumlara kanıp, adada güzel bir gün geçirme hayalini kurup, Ada'm a gitmeyi planlayanlar olabilir diye yazıyorum. Adada restoranlardaki fiyatlar ucuz değil, İstanbul'daki balıkçı restoranları kıvamında, Ada'm ın da fiyatları adadaki diğer yerlere yakındı belki bir tık üstü idi. Açıkçası memnun kalacağım bir gece olsaydı iki katını da ödesem koymazdı. Sadece servis elemanı çok düzgün ve saygılıydı. Bir tek servis elemanından memnun kaldık. Özetle, bizim gibi mutsuz bir yemek deneyimi yaşamak istemiyorsanız Ada'm a gitmeyin....
Dönmeden Yapılması Gerekenler:
Yemek deneyiminden sonra Bozcaada'ya tekrar dönecek olursak, buradan kurabiye almadan adadan ayrılmayın. Veli Dede ve Çiçek Pastanesi. İkisi de muhteşem, damak çatlatan kurabiyeler yapıyorlar. Dönüşte adanın ekmeği de meşhur diye Çiçek Pastanesi'nden ekmek de aldım.
Adaya yolu düşenler için yapılmadan dönülmeyecekler listesinde, Çınaraltı çaybahçesinde çay içmek ve Ada Cafe'de gelincik şerbeti içmek vardı. Ada Cafe'ye ilk gidişimde gitmiştim, bu sefer gidecek zamanımız olmadı. Bir de Ada Dondurmacısı'ndan muzlu bademli dondurma yemeden dönmeyin, bakın bunu yemeden dönerseniz, kendinizi adaya gelmiş saymayın.
Bozcaada hediyelik eşya yönünden çok zengin, özellikle kızlara yönelik çok güzel kolye, bileklik vs var. Ev içinde şahane seramik saksılar veya bal kabağından yapılmış aydınlatmalar...
Dolu dolu Bozcaada'da iki gün geçirdik. Pazartesi Çanakkale'den uçakla Ankara'ya döndüm. 80 TL verip otobüsle gitmiştim, 79 TL verip uçakla döndüm. En azından yol yorgunluğum biraz da olsa azaldı. Bozcaada keşke yakın olsa...Keyif yapmaya gitsek, şarabından içsek, üzümünden yesek, hele hele bademli muzlu dondurma kazanına düşüp, bütün dondurma kazanını sıyırsak:)
Baktıkça kargalara yüzünüz gülsün diye son fotoğraf olarak seçtim:) Bol gezmeli bir yıl olsun:)