Sayın izleyiciler, herhalde hiç bir postu bu kadar mutlulukla yapmadım. Şu an Bistro Boteco'da oturmuş, biramı yudumluyorum. Şimdi bütün masalar dolu, kişiler işten çıkmış, yemeklerini yiyerek, içkilerini içiyorlar. Bildiğin mutluyum, çünkü üç gün öncesine kadar, burası kapalı bir yerdi. Hadi hikayenin başına saralım....
Büyük bir çoğunluğun ileride bir yer açmak gibi bir hayali vardır, biz de ne zaman keyifli bir yere gitsek, keşke bizim de kendi yerimiz olsa derdik, ileride muhakkak kendimize ait bir yer olsun diye düşünürdük, galiba gönülden istemişiz. Süreçler öyle hızlı gelişti ki karar vermemiz bir anda hızlandı. Önce Bistro Boteco'nun yerinden bahsetmeliyim, Ankara'yı bilenler bilir, Tunalı Hilmi Caddesi'ne çıkarken, Kebap 49'un olduğu sokakta çok güzel bir dükkan bulduk, biz bulduğumuzda kebapçı idi. Ankara'yı bilmeyenler için İstanbul'dan örnek verecek olursam, İstiklal Caddesi'nde Asmalımescit gibi merkezi bir yer diyebilirim. Kebapçı hali ile görünce, yeri çok güzel olsa da gerisi kişinin hayal gücüne kalıyor :) Biz hemen devir işlemlerini yaptık ve proje çizimleri, inşaat süreci, dekorasyon vs süreci başladı. Evet çok yorucuydu, düşünün ki yeni evlenirken bile, yok evin kaleboduru yok parkesi diye düşünürken, burasını evlenen 2 kişi haricinde, farklı farklı bir sürü kişinin kullanacağı bir yer olacağını düşünecek olursak, haliyle biz de kendimizce en iyisi olması için çabaladık. Bahçe bölümünde yerde bulunan çinilerden tutun da, burada yukarıdan sarkan ampullere kadar...Dekorasyon amacıyla kullanacağımız içkiler için antika pazarlarına gittik, fondü tabağı için bir sürü yer gezdik. İçimize sinene kadar...Yeter ki içimize sinsin dedik:)
Özellikle isim içimize sinene kadar birbirimize karşı en acımasız insanlar olduk. Bir anda insanın aklına mekanın ismi şu olsun diye bir fikir geliyor, tamam işte bu süper kesin herkes beğenir diyorsun, o gazla söylüyorsun, yok o güzel değil diyorlar, bütün moralin bir anda çöküyor. Sonra başka birimiz isim bu olsun diyor, aman efendim onun söylenişi güzel değilmiş vs diyorsun. Tabi işin bir de marka başvurusu süreci var. Gel zaman git zaman sonunda içimize çok sinen bir isim bulduk, tam anlamıyla bütünleşen. Boteco....Brezilyalıların mahalle barlarına verdikleri isim. Orada yaşayanların işten çıktıktan sonra, yemeklerini yedikleri, arkadaşları ile buluşup bir kadeh içki içtikleri, gittikleri zaman tanıdıklarını gördükleri mahalle barı...Bizi daha iyi özetleyemezdi, tam anlamıyla istediğimiz buydu. Gelenler kendilerini rahat hissetsinler, günün stresinden uzaklaşsınlar ve tüm bunlar olurken, güzel müzik eşliğinde güzel yemekler yesinler...
Ve 13 Mart günü açılışımızı yaptık, sadece kendi tanıdıklarımızla, sevdiklerimizle olmak istedik. İyi ki de öyle yapmışız. İçeride adım atacak yer yoktu, sevdiklerimiz bizi çok mutlu etti, bizim hayalimizi gerçekleştirdiğimiz gecede bizleri yalnız bırakmadılar...Benim için bu özel günde blog yazan arkadaşlarım ve sosyal medyadan tanıdığım arkadaşlarım katılımları ile yüzümüzü güldürdüler. Bazen birbirimizi , kişisel özelliklerimizi, özel hayatlarımızı çok az tanısak da, blog yazan kişiler olarak, desteğe en ufak ihtiyaç duyulduğunda, başka bir blog yazan kişinin destek olacağını bilmek çok güzel. Bu açılış gecesi de bunun kanıtıydı. Bu yazı ile aşağıda linklerini paylaşacağım canım arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Bugün ilk cuma günümüz...Ve bu postu yazarken arada bir başımı kaldırıp etrafa bakıyorum ve yüzüm gülüyor. Masalarda sohbetler koyulaşmış, dozunda müzik...Masalara yemekler gidip geliyor, artık içkilere geçilmiş....Galiba hayalimiz gerçek oluyor, Ankara'da yaşayanları veya yolu Ankara'ya düşenleri ağırlamaktan mutluluk duyacağız. Uğramak isterseniz adresimiz Bülten Sok. No:9 (Kebap 49'un bir kaç bina yukarısında, solda)
Ve güzel bir geceye kadeh kaldıran blog yazan/ sosyal medya danışmanı arkadaşlarım :
AliceinShoppingland
BuBenimPartim
İçimdekiKelebekler
GülFatma
HandeNeYapıyor
HayataDairYaşadığımızHerşey
KelebeğinDiyeti
KendinYap
KovaKadınıyımBen
MeyranınGemisi
OradanBuradanHayattan
OzelOytunTürkoğlu
OmerKarapınar
SSDesignButik
ZülalAteş
Sosyal Medyada Bistro Boteco
facebook : @botecoankara
twitter: @botecoankara
instagram: @botecoankara
15 Mart 2013 Cuma
Boteco'muz Açıldı
Yazinin konusu sunlari icerir
Ankara Bistro,
Ankara Güzel Yemek,
Bar,
Bistro Boteco,
Boteco Ankara,
Kokteyl,
Restaurant
10 Mart 2013 Pazar
Django-Zincirsiz
Şu aralar o kadar yorgunum ki eve gelince tek yaptığım şey film izlemek, şansıma uyuya kalmazsam filmin sonunu görebiliyorum, eğer uyumuşsam sinemalardaki film arası gibi benim de aralarım 2 gecede 1 film şeklinde oluyor.
Geçenlerde Django'yu izledim. Konusunu bilmeden sadece yönetmenin Tarantino olmasına güvenerek aldım. Her Tarantino filmi gibi bu filmi de iyi ki seyrediyorum dedim. Film Amerika İç Savaşı'ından önce ödül avcısı Dr. Schultz ile köle Django'nun yollarının kesişmesi ile başlıyor. Ödül avcılığı ise bildiğiniz kelle avcılığı hani "wanted" diye ilanlar vardır ya ölü ya da diri şu kişiyi getirene şu kadar ödül diye. Yaptıkları iş bu. Dr. Schultz, Django'nun eski efendisini öldürüp ödülü almak için ortak hareket etmeye başlıyorlar. Ama iş bu kadarla kalmıyor, daha sonra en çok aranan kişilerin peşlerine düşüyorlar. Django'nun ise tek bir hedefi var, köle olarak satılan eşini bulmak...Western tarzında bir film olarak ilerlerken, bir yandan kölelik sistemini işliyor, güzel görüntüler eşliğinde aralarda çalan müzikler ise bildiğin Tarantino filmi tam anlamıyla dedirtiyor.
Jamie Foxx esas roldeyken, Leonardo Di Caprio ise yan rolde. Ben keyifle izledim, tavsiye ederim.
fotokaynak
Geçenlerde Django'yu izledim. Konusunu bilmeden sadece yönetmenin Tarantino olmasına güvenerek aldım. Her Tarantino filmi gibi bu filmi de iyi ki seyrediyorum dedim. Film Amerika İç Savaşı'ından önce ödül avcısı Dr. Schultz ile köle Django'nun yollarının kesişmesi ile başlıyor. Ödül avcılığı ise bildiğiniz kelle avcılığı hani "wanted" diye ilanlar vardır ya ölü ya da diri şu kişiyi getirene şu kadar ödül diye. Yaptıkları iş bu. Dr. Schultz, Django'nun eski efendisini öldürüp ödülü almak için ortak hareket etmeye başlıyorlar. Ama iş bu kadarla kalmıyor, daha sonra en çok aranan kişilerin peşlerine düşüyorlar. Django'nun ise tek bir hedefi var, köle olarak satılan eşini bulmak...Western tarzında bir film olarak ilerlerken, bir yandan kölelik sistemini işliyor, güzel görüntüler eşliğinde aralarda çalan müzikler ise bildiğin Tarantino filmi tam anlamıyla dedirtiyor.
Jamie Foxx esas roldeyken, Leonardo Di Caprio ise yan rolde. Ben keyifle izledim, tavsiye ederim.
fotokaynak
8 Mart 2013 Cuma
Hayata İlham Veren Kadınlar
Dünyanın ilham perileri kadınlar...Hayatı güzelleştiren varlıklar. Bir erkek için de o kadar anlamlı...Erkeği doğuran anne, eş, sevgili, iş kadını, ev kadını....Hangi rolde olursa olsun hayatı güzelleştirip ilham verirler. Aynı Nur Cicerali'nin resmindeki gibi. Müzik üreten bir adamın arkasında o müziğin oluşumuna ilham veren bir kadın....
Hayat kadınlarla güzelleşiyor, tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun.
Sosyal medyada da bir kadın ressamımız olan Nur Cicerali'nin bu güzel resminin tüm kadınlara ulaşabilmesi dileğiyle...
http://www.facebook.com/isinnur.art
Hayat kadınlarla güzelleşiyor, tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun.
Sosyal medyada da bir kadın ressamımız olan Nur Cicerali'nin bu güzel resminin tüm kadınlara ulaşabilmesi dileğiyle...
http://www.facebook.com/isinnur.art
6 Mart 2013 Çarşamba
Nusr-Et
Ankara'da Nusr-Et açıldığı zamandan beri gitmek istiyorduk, ama bir gideyim dediğin zaman olmuyor, rezervasyon gerekiyormuş, özellikle Cuma-Cumartesi için... O derece kalabalık yani siz düşünün. Biz yaklaşık bir ay önce gittik, Pazar gününe rezervasyon yaptırdık. Pazar olmasına rağmen, yine kalabalık sayılırdı. Zaten masalar kadar etraftaki garsonlar da alanı yeterince dolduruyor. Gak diyorsun garson guk diyorsun garson...Ben yemek yerken biraz sevgilimle baş başa olayım isterim, masanın bitiminde garson olmasından pek hoşlanmam, bir şeye ihtiyacım olduğunda göz göze geldiğimizde bir şeye ihtiyacım olduğunu anlayacak kadar uzak olsun yeter:)
Efendim şimdi gelelim yemeklere. Biz başlangıç olarak et füme tabağı ortaya aldık. Roka yaprakları ile servis ediliyor, şarap eşliğinde güzel bir başlangıç. Ben lokum denilen etten sipariş verdim, eşim ise steak söyledi, eşim az pişmiş sever ama buraya ilk defa geldiğimiz için garanti olsun diye az-orta arası diyerek sipariş verdi. Aman Allahım et az pişmiş falan değildi, resmen pişmemişti. İçi kırmızı bildiğin dolaptan çıkmış soğuk et (İlk resimde etin içini görebilirsiniz) . Yerken bile soğukluğu hissediyorsun, sanki mağara dönemindeyiz ve ateş bulunmamış. Benim tercihim garantili seçimdi, lokum diye övgü alan et, çok iyi pişmişti, iki lokmada yedik:)
Gel gelelim buraya bir daha gelir misin sorusunun cevabına, bir daha gitmem, tavsiye de etmem, fiyatlar Ankara'ya göre çok pahalı yani bana pahalı geldi en azından. Lokum denilen tabak yanlış hatırlamıyorsam 46 TL civarı, eşimin aldığı steak ise (emin olmamakla birlikte) 70 küsur civarı diye hatırlıyorum. Bir de yemekten mutlu olsak değdi diyeceğim ama steak güzel de değildi. İşin şov kısmı iyi, masalara gidip, masada et kesmeler, ateş eşliğinde sunumlar vs. Bence Ankaralılar burasını bir süre sever, bir süre sonra burası eskisi gibi tutmamaya başlar. Ben gittikten sonra, etrafımda giden insanlar ile konuştum, bir çok insan aynı şeyi düşünüyor, bir kere meraktan gittim bir daha gitmem diye...Benim şahsi fikrim öyle, buraya gidenler var ise yorumları alayım merak ediyorum:)
Efendim şimdi gelelim yemeklere. Biz başlangıç olarak et füme tabağı ortaya aldık. Roka yaprakları ile servis ediliyor, şarap eşliğinde güzel bir başlangıç. Ben lokum denilen etten sipariş verdim, eşim ise steak söyledi, eşim az pişmiş sever ama buraya ilk defa geldiğimiz için garanti olsun diye az-orta arası diyerek sipariş verdi. Aman Allahım et az pişmiş falan değildi, resmen pişmemişti. İçi kırmızı bildiğin dolaptan çıkmış soğuk et (İlk resimde etin içini görebilirsiniz) . Yerken bile soğukluğu hissediyorsun, sanki mağara dönemindeyiz ve ateş bulunmamış. Benim tercihim garantili seçimdi, lokum diye övgü alan et, çok iyi pişmişti, iki lokmada yedik:)
Gel gelelim buraya bir daha gelir misin sorusunun cevabına, bir daha gitmem, tavsiye de etmem, fiyatlar Ankara'ya göre çok pahalı yani bana pahalı geldi en azından. Lokum denilen tabak yanlış hatırlamıyorsam 46 TL civarı, eşimin aldığı steak ise (emin olmamakla birlikte) 70 küsur civarı diye hatırlıyorum. Bir de yemekten mutlu olsak değdi diyeceğim ama steak güzel de değildi. İşin şov kısmı iyi, masalara gidip, masada et kesmeler, ateş eşliğinde sunumlar vs. Bence Ankaralılar burasını bir süre sever, bir süre sonra burası eskisi gibi tutmamaya başlar. Ben gittikten sonra, etrafımda giden insanlar ile konuştum, bir çok insan aynı şeyi düşünüyor, bir kere meraktan gittim bir daha gitmem diye...Benim şahsi fikrim öyle, buraya gidenler var ise yorumları alayım merak ediyorum:)
4 Mart 2013 Pazartesi
Kuzey Balık
Evde balık yapmaya üşendiğim için genellikle dışarıda yemeyi tercih ediyorum. Geçen gün yine Tunalı civarındaydım, önündeyken milyon kere geçtiğim Kuzey Balık'ın önünde yazan çorba+balık ve salata 9 TL yazını görünce hadi burayı bir deneyeyim dedim.
Foursquare vs gibi yerlerde burası ile ilgili yapılan yorumlarını okudum, bazılarının olumsuz olduklarını gördüm, hayatımda yediğim en güzel balık veya en güzel salata değil elbette. Ama fayda maliyet açısından değerlendirdiğimde 9 TL'ye göre iyi diyebilirim.
Benim gittiğimde bu menü için yazılı olan hamsi kalmamış, bu sebeple ben istavrit yedim. Çorba desen tam bir Karadeniz çorbasıydı, soğuk bir günde içince, içim ısındı resmen. Salataya gelince, nar ekşili ve pancar turşulu. Salatanın içinde pancar turşusunu çok severim, hele suyuna banmaya bayılırım:) Bir kişi için oldukça doyurucu bir yemek oldu. Balığın üstüne çay içmeyi severim, bir de çay olsaydı çok güzel olurdu, normalde mi yok yoksa her zaman mı yok bilmiyorum. Benim gibi önünden milyon kere geçip, merak edenler olabilir diye paylaşmak istedim.
Foursquare vs gibi yerlerde burası ile ilgili yapılan yorumlarını okudum, bazılarının olumsuz olduklarını gördüm, hayatımda yediğim en güzel balık veya en güzel salata değil elbette. Ama fayda maliyet açısından değerlendirdiğimde 9 TL'ye göre iyi diyebilirim.
Benim gittiğimde bu menü için yazılı olan hamsi kalmamış, bu sebeple ben istavrit yedim. Çorba desen tam bir Karadeniz çorbasıydı, soğuk bir günde içince, içim ısındı resmen. Salataya gelince, nar ekşili ve pancar turşulu. Salatanın içinde pancar turşusunu çok severim, hele suyuna banmaya bayılırım:) Bir kişi için oldukça doyurucu bir yemek oldu. Balığın üstüne çay içmeyi severim, bir de çay olsaydı çok güzel olurdu, normalde mi yok yoksa her zaman mı yok bilmiyorum. Benim gibi önünden milyon kere geçip, merak edenler olabilir diye paylaşmak istedim.
Yazinin konusu sunlari icerir
Ankara,
Ankara Balıkçı,
Ankara Yemek,
Balık,
Balık Restoranı,
Hamsi,
Kuzey Balık,
Restoranlar,
Salata
2 Mart 2013 Cumartesi
Kafes Fırın Ekmek Etkinliği
Blogu takip edenler benim Kafes Fırın'ı ne kadar çok sevdiğimi bilirler. Bugün Kafes Fırın'ın ekmek yapma etkinliğine dört blogger katıldık, hem ekmek konusunda bilgilendik hem de çok keyifli zaman geçirdik. Ekmek nasıl yapılır diye dinledikten sonra sıra bize geldi. Kendi ekmeklerimizi yaptık, tabi ustalar öyle pratikleşmişler ki bizim iki elle saatlerce şekil veremeyeceğimiz hamuru onlar iki elinde ayrı iki hamuru ekmek haline getirdiler.
Bizim önümüze hamur hazır yapılmış hali ile geldi yani bize sadece şekil vermesi kaldı. Ama öyle hiç zannettiğimiz gibi kolay değil, izlerken kesin yaparım diyor insan, ama ele hamuru alınca bir oraya çekiştiriyor bir buraya çekiştiriyor olmuyor :)
Kafes Fırın'ın ekmek konusunda gerçek bir butik ekmek işletmesi. Malzemelerin kalitesi, yasal anlamda belirlenen standartlara uygunluk ve mis gibi ekmekler....
Kafes Fırın yine çok güzel bir ev sahipliği yaptı. Verilen molalarda bize Kafes Fırın'ın minik kurabiyeleri ve kurutulmuş meyveleri ikram edildi, hepsi çok lezizdi. Bizler için hazırlanan önlük ve aşçı kepi günün sonunda bize hatıra verildi.
Ve günün sonunda fırından çıkmış sıcacık ekmeklerden aldık. Günümüz dünyasında market ekmekçisi olmuşuz, böyle mis gibi ekmek kokusunu hissetmeyeli çok uzun zaman olmuş.
Çok keyifli bir gündü, Kafes Fırın'a ve bu etkinliği düzenleyen Kafes Firin Sosyal Medya ekibine çok teşekkürler.
Bizim önümüze hamur hazır yapılmış hali ile geldi yani bize sadece şekil vermesi kaldı. Ama öyle hiç zannettiğimiz gibi kolay değil, izlerken kesin yaparım diyor insan, ama ele hamuru alınca bir oraya çekiştiriyor bir buraya çekiştiriyor olmuyor :)
Kafes Fırın'ın ekmek konusunda gerçek bir butik ekmek işletmesi. Malzemelerin kalitesi, yasal anlamda belirlenen standartlara uygunluk ve mis gibi ekmekler....
Kafes Fırın yine çok güzel bir ev sahipliği yaptı. Verilen molalarda bize Kafes Fırın'ın minik kurabiyeleri ve kurutulmuş meyveleri ikram edildi, hepsi çok lezizdi. Bizler için hazırlanan önlük ve aşçı kepi günün sonunda bize hatıra verildi.
Ve günün sonunda fırından çıkmış sıcacık ekmeklerden aldık. Günümüz dünyasında market ekmekçisi olmuşuz, böyle mis gibi ekmek kokusunu hissetmeyeli çok uzun zaman olmuş.
Çok keyifli bir gündü, Kafes Fırın'a ve bu etkinliği düzenleyen Kafes Firin Sosyal Medya ekibine çok teşekkürler.
Yazinin konusu sunlari icerir
Ankara,
Ankara Fırınlar,
Ankara Kafe,
Ekmek,
Ekmek Nasıl Yapılır,
Kafes Fırın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)