En son diyeceğimi baştan diyeyim, çalışan bir kadınım, ama doğum iznimde vs de gördüm ki en zor
meslek var ise o da ev kadınlığı, hatta üzerine çocuk/ çocuklar var ise kat sayı çarpanı bir o kadar daha artıyor. Her gün evi topla, yemeği yap, çocukla ilgilen, eğer yapabiliyorsan bir kahve falan iç de mola ver, nefes al, hooopppp akşam olmuş. Şimdi en başta kocanda sonra sosyal çevrende direk izlenim bütün gün evdesin, dinlenmişsindir, akşama da çayı getir, çocuğu yatır, yani ne yaptın ki bütün gün evde? Direk sorulmasa da; hissettirilen algı budur! O anda içinde bir alev topu yükselir, ağzına kadar gelir ve alev topunu geri yutarsın, hiç bir şey demeden taleplere yetişmeye devam edersin. Ve her gün bir öncekinin aynısı olur. Her gün bu döngü tekrarlanır. Çalışan kadın olmak daha kolaydır. Sabah işe gidiyorum diyerek evden çıkarsın, gün içinde en azından kahve/ çay içersin, sen de çalışıyorsun ya, en azından yorgunum cevabı biraz daha makul karşılanır. Ama bu ülke topraklarında genel kabul görmüş bazı kaideler vardır ki altın yaldızlarla işlenmiştir, değiştiremezsin. Çalışsan da çalışmasan da kadınsın; tabi ki evi çekip çevireceksin, gık demeyeceksin, bir tek çalışan sen misin ki? Adam gelir koltuğuna geçer, yemekte ne var diye sorar, çalışmam lazım diyerek bilgisayarın başına geçer veya kılıf uydurmaya bile tenezzül etmiyor ise rahat rahat televizyonu açar. Yemek esnasında ola ki suyu, peçeteyi koymayı unutmuşsan, sanki Allah onu da iki bacaklı yaratmamış gibi, peçete/ su almaya sen gidersin. Allah muhafaza O yemek masasına veya kanepesine en sağlam tutkalla yapışmıştır. Yediği tabağı kaldırsa, kıyamet alameti sayarsın, bir tövbe tövbe dersin, adama tapasın gelir. Bak bir de ben de ev işlerine yardımcı oluyorum, benim gibi yapan kaç erkek var denir. Esasında tabağı makineye yerleştirme ile işin bitmediğini, tencerenin yıkanması, ocağın silinmesi, çöpün boşaltılmasına kadar bir sürü onun aklına gelmeyecek ıvır zıvır işin olduğunu bilsen de susarsın. Bu günlük işleri zaten kabullenmişsindir, zaten artık öyle hızlanmışsındır ki, o yardım edip çenesini çekeceğine, beş dakikada kendim yaparım dersin. Böyle böyle kimseye eyvallahım kalmasın diye her işi kendi üstüne alırsın,bakarsın sen 50lerinde adamın annesi gibi duruyorsun, adam fit sonuçta gamsız, sen ise çökmüş, bitmişsin. Bir de tüm işleri sen yaptıkça çenene vurur, adamın gözünde de "amma dırdırcısın" olursun.
İşte bu noktaya gelmemek, kendine de biraz zaman ayırmak için, temizlikçi kadın evliliğin mutluluk anahtarıdır. İster haftada bir ister ayda bir alın. Detaylı temizlikleri o yaptığı için, günlük yaptığın rutin temizlik/ yemek vs sana koymaz, haftasonun sana kalır. Eşine, çocuğuna zaman ayırırsın. Tabi ki iş biraz maddiyatla alakalı, kiminin evinde yatılı temizlikçi olur, kimi bayramda bir kere zor alır veya alamaz. Ama benim anlatmak istediğim, evet iş maddiyatla alakalı olsa da; çok az da kazansam, dışarıda yemeğe gerekirse hiç çıkmam veya üzerime hiç bir şey almam, yine de temizlikçi alırım. O detaylı temizliği yaptığı için, zamanım bana kalır, daha az yorulurum ve her işi niye ben yapıyorum psikolojisinden kurtulur, daha az bileylenirim.
Bir kaç haftadır temizliğe gelen kişi rahatsız, tüm ev işleri bana kalınca, bak yazısını bile yazdım. Ben bana gelen kişinin kıymetini baştan beri biliyorum, artık ailemizden biri gibi, evin anahtarının onda olmasının yanı sıra, doğum izinlerimde mutlu olacağı şeyleri sırf onun için kahvaltıda hazırlardım, gerçekten çok düzgün bir insan. Tez zamanda sağlığına kavuşmasını diliyorum, bana da o iyileşene kadar olan sürede yaptığım ve yapacağım temizlikler için sabır diliyorum.
İşin özü, dırdırcı bir kadın olmak istemiyorsanız, hem kendinize/ ailenize zaman ayırıp; hem de mutlu olmak istiyorsanız, evlilikte mutluluğun anahtarı "temizlikçi kadın" :)
