Sayfalar

29 Ekim 2013 Salı

Balıklı Rum Kilisesi

Balıklı Rum Kilisesi'ni İstanbul'da yaşadığım zamanlar ziyaret etmiştim ve yaklaşık 3 yıldır yazılmayı bekleyen konular arasında yer almaktaydı. Uzun zamandır çoğunlukla Ankara üzerine yazdığım için bu sefer de eski günler yad olsun diyerek İstanbul yazısı yazmaya karar verdim.

Balıklı Ayazması İstanbul'da Zeytinburnu ilçesinde yer almaktadır. Bölgeyi daha da daraltarak anlatmak gerekirse Merkezefendi bölgesine yakındır.

Ayazma Hristiyanlar için şifalı su anlamına gelmekteymiş.Bu ayazma İstanbul'un en bilinen ayazmalarındanmış ama burnumuzun dibinde olmasına rağmen bilmiyorduk. Eşimin yurt dışından gelip Türkiye'de yaşayan yabancı bir arkadaşı İstanbul'un gezilmesi gereken yerleri arasında burayı da sayınca, açıkçası kendi memleketimizi başka bir ülkenin vatandaşından öğrenmenin mahcubiyeti ile gidilecek yerler listemize ekleyip, ilk fırsatta da gitmiştik.

Esasında yıllar içinde depremler, savaşlar vs gibi sebeplerle bir çok kez restorasyon çalışmaları yapılmış olsa da, rivayetlere göre 5. yüzyılda yapıldığını varsayarsak kilise ve ayazma çok bakımlı diyebilirim. Gittiğimizde burayı gezmek için farklı ülkelerden turlar gelmişti. Yine de çok kalabalık sayılmadığından rahatça gezebilmiştik.


Ayazmaya neden Balıklı dendiğinin hikayesi de bana çok ilginç gelmişti. Rivayete göre, Türkler İstanbul'u fethedince, bu ayazma civarında balık kızartan bir rahip, Türklerin İstanbul'u ele geçirdiği söylenir. O da elindeki pişmiş balıkları göstererek, bu balıkların canlanıp tavadan sıçrayacaklarına ne kadar inanırsam, Türklerin de ele geçirdiğine ancak o kadar inanırım der ve o esnada balıklar canlanarak suya doğru sıçrarlar. Bu ayazmaya da bu hikayeden dolayı Balıklı Ayazma adı verilir.


Bu ayazmanın içinde bir çok mezarlık var. Fetihten sonra İstanbul'da ölen 268 patriğin 20'si burada yatmaktaymış. Bir de mezarlıkların orada yürüdüğünüz yolda yazılar Karamanca yazılıymış. İstanbul'da yaşayan çok kültürlülük yapılarından sadece bir kısmı. Fetihten sonra başkentte farklı uygarlıkların olması amacını güden politika sebebi ile getirilmişler. Karamanlılar Ortodoks mezhebine sahip, Grek alfabesi kullanan ama Türkçe konuşan kişilermiş. O yüzden de Grek harfleriyle yazılan ve Türkçe gibi yazdığı gibi okunabilen değişik bir dil ortaya çıkmış. Karaman cemaatine mensup kişiler için en büyük zorluk Kurtuluş Mücadelesi esnasında Türk-Yunan mübadelesi olurken çıkmış. Anadolu'da yaşayan Karamanlılar Ortodoks olmaları sebebi ile Rum olarak kabul edilmişler ve Yunanistan'a gönderilmişlerdir. Esasında Grek harflerini yazarken kullansalar da Türkçe konuşan bu kişiler orada da sıkıntı yaşamışlar ve bir süre sonra onların kültürüne uyarak yaşamlarını devam ettirmişler.



Balıklı Ayazma İstanbul'da yaşadığım dönemde, çok yakınında olmama rağmen bihaber olduğum bir yerdi. Gidip ziyaret edince, iyi ki de gitmişim demiştim. İstanbul esasında böyle bir şehir, tüm keşmekeşine rağmen, her yerinden tarih fışkıran, çok kültürlülüğün izlerini görebildiğiniz ve her semtte başka şeyler keşfedebileceğiniz masalsı bir şehir. Bazen Ankara'dan sanki İstanbul'da hiç yaşamamışçasına turist olarak gezip keşfetmek istiyorum. Orada yaşayanlar kıymetini bilsin derim.

Cumhuriyet Bayramı'mız Kutlu Olsun!

"Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir." Atatürk, 1931.

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!

26 Ekim 2013 Cumartesi

Biscotti Mia

Ankara'da tam anlamıyla rafine ürünler çıkaran, dekoru ile burayı zevkli insanlar işletiyor dedirten küçük ve sevimli bir yer Biscotti Mia. Biscotti'nin anlamı İtalyanca'da kurabiye demekmiş. Biscotti Mia'nın şefi Merve Gültan, diplomalı ilk Türk bayan aşçı. Lezzetlerde payı büyük.

Burası adeta kendinizi Avrupa'da hissettirecek bir mekan. 2006-2010 yılları arasında Filistin Caddesi'nde hizmet veriyorlardı. 2010'dan sonra, Gaziosmanpaşa semtindeki Uğur Mumcu Caddesi 37/6'ya taşındılar. Biz bir pazar günü gittik, kitaplarımızı aldık, rahat koltuklarına kurulduk, bir yandan evimizde gibi hissederken, bir yandan da lezzetli poğaçalar, pastalar eşliğinde misafirlikte gibi çok güzel ağırlandık. Çalan müziğin ses ayarı çok kıvamında, dolayısı ile çalışmaya da bir şeyler okumaya da izin veriyor.

Şimdi baştan söyleyeyim, bu post lezzet patlaması içerir, fotoğraflara baktıkça, soluğu Biscotti Mia'da almak isteyebilirsin. Sonra yok ben duymadım, görmedim olmasın: )


Öncelikle ürünler el yapımı, dolayısı ile gittiğinizde bol miktarda aynı üründen bulamıyorsunuz. El yapımı oldukları için de oldukça lezzetliler. Poğaçalar, paniniler, sandviçler, pastalar, tartlar gibi enfes, parmak ısırtan ürünler var. Zaten göre göre seçebiliyorsunuz, bence işin keyifli kısmı da burada, hepsinin önünde ağzının suyu aka aka beklemek ve sonunda zor da olsa seçim yapmak...Ne seçersen seç aklın diğerlerinde kalmaya devam edecek benden söylemesi.






Ayrıca gitmişken buranın ev yapımı limonatalarından içmelisiniz. O kadar lezzetliydi ki nasıl bitirdik anlamadık.

Bence Biscotti Mia Ankara için en keyifli mekanlardan biri. Bir arkadaşınız ile sohbet etmek istediğinizde veya kitap okuyup biraz kafa dinlemek istediğinizde tercih edebilirsiniz. Zaten birbirinden güzel ürünler, gününüzü daha keyifli hale getirecektir.

Biscotti Mia:
Adres: Uğur Mumcu Cad. 37/6 Gaziosmanpaşa Ankara
0312 436 51 00
http://biscottimia.com.tr/

Red Light District'den Mesaj Var!

Amsterdam'da Red Light Street'in ünü dünyayı sarmıştır. Öyle ki Hollanda'ya gidenlerin büyük bir çoğunluğu bu bölgeye meraktan da olsa bir uğrar, gözlemler, havasını koklar. Seks turizminin kalbinin attığı yerdir bir nevi. Vitrinlerde, camlarda davetkar kadınlar. Ve işte bu kadınlardan mesaj var!


Bu video esasında çok büyük bir mesaj içeriyor. Dansçı olacaksın hayallerinin, başka bir meslekte son bulması... Bu seks trafiğini durdurun diyorlar.

Bu videonun yayınlanması da çok güzel, sonuçta bu işin bir de esas kaymağını yiyen kişiler, aman ha bu videoyu yayınlarsak işler kesilir dememiş, palayı alan sokağa çıkmamış. Özgür ifade yerini bulmuş. Çok zamanınızı almaz, videoyu izlemenizi öneririm.

22 Ekim 2013 Salı

Taş Olursun Taş!

Hani çocuk masallarında vardır ya şunu yaparsan taş olursun, yok efendim bunu yaparsan taş olursun...İşte masaldan çıkmış gibi Tanzanya'da yer alan Natron Gölü'ne dokunan taş oluyormuş. Gölün ph değerinin yüksek olması sebebi ile dokunan canlıyı öldürüp, kireçleştiriyormuş.

Nick Brandt etrafta yer alan bildiğin taş kesilmiş kuşların, yarasaların fotoğraflarını çekmiş. "Across the Raveged Land" adlı kitabında bu fotoğrafları paylaşmış. Ne kadar değişik bir durum değil mi? Bana ilginç gelince, sizlerle de paylaşmak istedim.

Kaynakçalar:
http://www.greenprophet.com/2013/10/deadly-lake-natron-turns-animals-into-ghostly-statues/

http://flasflas.com/detay/3418/inanilmaz-ama-gercek-bu-gole-dokunan-tas-oluyor

21 Ekim 2013 Pazartesi

Benden Tüm Göbeklilere Gelsin!

Uzun zamandır televizyon izlemiyordum, kanalları değiştirirken, O Ses Türkiye'deki Hadise'ye denk geldim. Bu kadın da amma zayıfladı yaaa diye düşünmeye ve aynı zamanda ben de amma kilo aldım yaaa diye düşünmeye başlayınca, bir internette Hadise'ye bakayım dedim. Evet yanlış hatırlamamışım, hakikatten bu kadın bizim onu tanımaya başladığımız ilk yıllarda bildiğin balık etliydi, sonradan bir zayıfladı bildiğin sıfır beden oldu, hatta bir dönem "Hadise artık zayıflama" diye gazetelere bir deri bir kemik Somali'den ülkemize transfer olmuş Hadise haberleri basıldı. Helal olsun, şimdi on numara beş yıldız süper olmuş.

Şimdi kendime sesleniyorum. Şşşt göbekli Türk Kadını!

O yiyorum yiyorum kilo almıyorum dönemleri bitti, şimdi su içsem yarıyor, ne yesem löp löp yağ oluyor dönemleri başladı. Aklına başına devşir, 30 oldun da geçiyorsun! Bundan sonra güvenme nasıl olsa veririm diye boş ümitlere!

Hayatımda hiç diyetisyene gitmedim, hiç de diyet yapmadım. Ama bildiğim bir gerçek var ki bu yemelere bir son demeliyim. Gece gece ayy canım irmik helvası çekti, ne var canım bir dilim kek yesem gibi canının her çektiğini her saatte yeme lüksünü bırakmalıyım. Mümkünse akşam 19:00'dan sonra bir şey yememeliyim.

Kola, gazoz vs asitli ne varsa bayılırım. Bunlara da bir son demeliyim. Zaten almazsan içmezsin değil mi? Zeki şey seni:)

Bir bira da mı içmeyeceğiz yahu demek yerine bak Fransızlar ne güzel iki dirhem bir çekirdek diyerek içeceksem ben de şaraba daha çok yönelmeliyim.

Hareketsiz olmaz bacı! En sevmediğim cümle bak işte bu! Neymiş efendim "Yediklerinin yarısını, yaptığın hareketlerin iki katını yapsan zayıflarsın" Herıltt yani de o kadar kolay mı spor yapmak, hem de düzenli bir şekilde spor salonuna gitmek. İşte benim için en zor tarafı bu. Spora karşı önyargılıyım. Bu sebeple, öncelikle spor salonunu çok sevmeliyim, bol bol keyifle geçecek dersleri olmalı, geçenler Joya Spor Salonu'na gittim.Açıkçası çok da beğendim bilmiyorum kayıt olsam mı? O kadar para verip bir de gitmezsem, sinir stres yapar buzdolabının önünde alırım soluğu! Demedi deme!

Bir de meşhur laflar var. Kalkınca bir bardak ılık su iç. Şimdi ben gözümü zor açıyorum. O suyu kim kaynatacak kim içecek diyorum. Ama kendimi bu yazının 3. paragrafına ışınlıyorum. Aklıma başıma devşirip, yarından tezi yok o su içilecek diyorum!

Bak son olarak da elmalı sirkeli suyu geçen gün içeyim dedim, gözüm yuvalarından çıkıyordu. Herhalde ben sirkeli su içeyim desem, içebilmek için içine bir kavanoz bal koyarım da içerim haliyle amacından saptırırım. Lahana suyu da bana göre pek değil. Ama Hadise'den sonra üç çocuk anası Gülben'e göz attım, zayıflama sırlarında yazan çubuk tarçın, karanfil ve suyu kaynatıp günde 3 kez içip kilo verdiğini okuyunca, bak işte bunu yapabilirim dedim.

Şimdi sevgili okur, ben bu satırları zayıflama çayı altında satılan mate çayını içerek yazıyorum, yatmadan iki mekik falan çekerim, hatta sağlıklı yaşam vs diye kafayı bu işlere yormaya başlamışken, iki salatalık doğrar Ayşen Gruda misali yüzüme yapıştırır, size iyi geceler dilerim:)

20 Ekim 2013 Pazar

Üstünel Köftecisi

Üstünel Köftecisi'ni son iki yılda farklı insanlardan bir çok kez duymuştum. Masaya gelen yeşilliklerin övgüsü beni de baya meraklandırmıştır.Ve nihayet Üstünel Köftecisi'ne geçenlerde "Yiyiciler" arkadaş grubu olarak gittik.

Üstünel Köftecisi'nin methine sebep olan taze yeşillikler masaya hızlı bir şekilde geldi. Taze soğan, roka, marul, nane, küçük turplar vs...Salaş  bir sunum, masaya açılan bir muşambanın üzerine, en başta bu yeşillikleri koyuyorlar. Sonra köfteler geliyor. Bir de folyo ile sarılmış köz sarımsaklar geliyor, resmen ağızda eriyor. Burada yiyebileceğiniz tek şey köfte dolayısı ile iş sadece porsiyonuna karar vermenize kalıyor. Yarım, bir buçuk vs...

Köfteler içeride bir ızgarada pişiriliyor, yanında da rengarenk kendi küçük manavları var.




Köftelerin lezzeti bende iz bırakmadı, daha iyi köfteler yemiştim dersem herhalde yanlış olmaz. Yine de görsel açıdan değişik bir şekilde masaya yeşillikleri koyduklarından bir kez de olsa denene bilinir. Fiyatına gelecek olursak yarım ekmek köfte, ayran vs galiba kişi başı 17.5 TL ödemiştik.  Bence köftesi iyi olmamasına rağmen, bu fiyat da fazla. Anladığım kadarıyla burası eskiden iyiymiş, zamanla eski güzelliği kalmamış. Ama masaya koydukları yeşilliklerle adından bahsettirmeye devam ediyor.


Adres: Tunç Caddesi No :86 İskitler Ankara
Tel: 0312 324 26 24


19 Ekim 2013 Cumartesi

Saç Dökülmesine Son!


Şu sıralar o kadar çok saçım dökülüyor ki neredeyse kel kalacağım diye endişe etmeden kendimi alamıyorum. En başlarda mevsim değişiklikleri, stres vs geçer desem de esasında sebebi değil sonucu önemli. Dökülüyor mu dökülüyor işte!

Uzun zamandır yapmayı ertelediğim saç bakım maskesini tekrar yapmaya karar verdim. Tekrar derken, en son çocukken annemin yaptığını söylemeliyim. Saçım o kadar seyrekti ki annem de biraz gürleşsin diye bu maskeyi uygulamış açıkçası baya işe yaramış. Şöyle söyleyeyim, rahmetli babaannem hastalıklarından dolayı çok sık ilaç kullanırdı ve ilacın yan etkilerinden dolayı bir dönem saçı olduğu gibi dökülmüştü. Bu maske sayesinde, saçları tekrar ve gür çıktı. Bir örnek daha vermeden geçemeyeceğim eski iş arkadaşımın (erkek) saçı baya baya dökülmeye başlamıştı. İnternette araştırmalar yapıyor, saç ektirsem mi diye düşünüyor ve konu baya canını sıkıyordu. Ben de belki denemez ama yine de söyleyeyim diyerek bu tarifi verdim. Haftada iki kere uyguladı ve bir süre sonra hakikatten kafasında yeni saçlar çıkmaya başladı. Kendisi de hayret etti ve tarifi verdiğim için bin kere teşekkür etti.

Evet denenmiş örnekleri bir kenara bırakırsak, tarife geçiyorum. Bugün ben de eczaneye gidip, gerekli malzemeleri aldım, ben de uygulamaya başlayacağım.

Malzemeler:

  • Badem yağı
  • Zeytinyağı
  • Bepanthen kapsül
  • Evigen kapsül
  • Bemiks kapsül
  • Yumurtanın sarısı
Bu malzemeleri bir kapta karıştırın, sonra saçınıza masaj yaparak iyice yedirin. Ve daha önce ısıtılmış bir havluyla başınızı iyice sarın, 1 saat kadar bekledikten sonra, saçınızı yıkayın. Şimdi Bioplas'ın saç dökülmesine karşı şampuanından aldım, iki türlü destekliyorum yani.

Yukarıda fotoğraftaki malzemeleri 17.5 TL ye aldım. Saç dökülmesine karşı aldığımız ürünlere verdiğimiz paralara kıyasla oldukça ekonomik. Deneyin farkı göreceksiniz. Deneyenlerden yorumları bekliyorum.

18 Ekim 2013 Cuma

Trilye


Yıllık izninizi kullandınız veya daha iyi bir tatil planı için ileriye dönük biriksin diyorsunuz. Ama bir yandan da iş stresi, şehrin karmaşası derken kendinize bir mola verip, soluklanmak, kafanızı boşaltmak; üstelik bu dediklerim hem iki günlük hafta sonu tatilimde olsun, hem de çok param gitmesin diyorsunuz. Bu ikilemleri esasında hepimiz dönem dönem yaşıyoruz ve internete girerek "acaba haftasonu için nerelere gidebilirim", "İstanbul’a yakın sakin yerler nereleri" gibi anahtar kelimelerle aramaya başlıyoruz. Bir başkasının tecrübesi bizim hayallerimiz olabiliyor… Trilye benim için tam da böyle bir yerdi, gidenlerin memnuniyetinden etkilenmiştim ve  en kısa zamanda ben de Trilye’ye gitmeliyim diyordum. Gidince benden önce gidenlerin ne demek istediğini anladım.

Öncelikle Trilye’ye gelmenin kilit noktası Mudanya’ya ulaşmak. İstanbul’dan gelenler için deniz otobüsü veya hızlı ferbiot en hızlı ve rahat yol olsa gerek. Bursa Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsü (BUDO) seferleri ve İstanbul Deniz Otobüsü (İDO) hızlı feribot seferleri ile Yenikapı ve Kabataş'tan Mudanya’ya gelmeniz, iskeleni önünden yarım saatte bir geçen minibüslerle de Trilye’ye ulaşmanız mümkün. Mudanya-Trilye arası 20 dakika kadar sürüyor


Trilye’nin ismi ile ilgili de değişik rivayetler mevcut. Birincisi, Hristiyan din adamları İznik’te toplanmış ve İznik Konsili adı verilen olayda başpiskoposla, üç rahip ters düşünce, bu üç rahip aforoz edilmiş ve Trilye’ye gelmişler. Bu üç papazdan sonra (Tri, üç demek ve ilya da papaz demekmiş), bu yörenin adı Trilya olmuş. Diğer bir rivayet ise, Trilye Latince’de "barbun balığı" demekmiş. Bu bölgede de barbun balığının çok çıkması üzerine, bu yörenin adı Trilye olmuş. Bir çok yerde bölgenin adı Trilye olarak geçse de, 1963 yılında Zeytinbağı olarak değişmiş



Trilye’de uzun yıllar Rumların yaşamasından ötürü Rum mimarisi hakim ve bu sebeple Trilye Yunan kasabalarını anımsatıyor. Aya Todori Kilisesi’ne bir kubbe eklenerek camiye çevrilmiş ve adı Fatih Cami olmuş. Şu an cami olarak hizmet vermeye devam ediyor. Bu kilisenin haricinde Trilye’de Kemerli Kilise, diğer bir adıyla Resimli Kilise var. Bu kilise tarihte duvarlarına resim yapılan ilk kilise olması özelliğiyle büyük bir önem taşısa da bakımsızlığı karşısında insan hayrete düşüyor. Duvarları yıkılmış, içeri girmenin mümkün olmadığı harabe halinde bir kilise. Keşke tarihi açıdan bu kadar önemli olan kilise korunsaymış. Trilye’nin en görkemli yapısı ise Taş Mektep. Sultan Abdulmecit zamanında Batılılaşmayı hedefleyen reformlar sürecinde modernleşme adına ülkenin bir çok yerine okullar yapılmış. Bu okullardan birisi de burası. Bu görkemli bina da maalesef kullanılamaz durumda. Avrupa’da olsa çok güzel bir şekilde restore edilip, turizm amacıyla kullanılabilinirdi. 


Trilye’de yapılabilecek şeyler arasında, bu şirin eski Rum köyünde bol bol fotoğraf çekmek, sahilde yer alan balık restoranlarından gözünüze kestirdiğiniz yerde rakı-balık keyfi yapmak, deniz manzaralı bol esintili banklarda oturup manzara izlemek ve kitap okumak ve son olarak tepede yer alan Çamlı Kahve’de günün yorgunluğunu atmak için bir kahve içmek sayılabilinir. Çamlı Kahve’de otururken, yaz olmasına rağmen, tepede yer aldığı için püfür püfür esen rüzgarında, denizin kokusunu içinize çekip huzur bulacaksınız. Dönüşte ise Trilye hatırası olarak zeytin ve zeytinyağı alabilirsiniz. Trilye’ye kadar gelmişken, zamanınız kalırsa Türkiye Cumhuriyeti tarihi bakımdan önemli olan Mudanya’yı da ziyaret edebilirsiniz.
Not: Bu yazım Sırt Çantalılar sayfasında yayınlanmıştır.

17 Ekim 2013 Perşembe

Kısa Kaçamak Amasra

Bayram tatilinde eşimin 1 gün izni olunca tabi duramadım ve hemen plan yaptım. Maalesef Ankara konum itibari ile günü birlik şehir dışı geziler için çok uygun bir yer değil. Biz de diğer Ankaralılar gibi yaz-kış demeden çokça tercih edilen Amasra'da aldık soluğumuzu...Amasra hem deniz kıyısında olması hem de Ankara'ya 3.5 saat uzaklıkta olması sebebi ile Ankaralılar tarafından tercih ediliyor.

Benim en çok özlemini çektiğim şey deniz...Deniz kenarında hiç bir şey yapmadan oturmak veya ince belli bir çay eşliğinde kitap okumak....İşte Ankara'da bunları çok özlüyorum. O yüzden Amasra'da az zaman geçirsek de denize nazır bir masada rakı balıkla keyiflenmek iyi geldi. Amasra'ya gideceklere öncelikle tavsiyem mümkünse bayram gibi yoğun sezonda gitmeyin, adım başı insan, gürültü. Kafa dinlemeye gittim derken, bu ne gürültü diyebilirsiniz. Amasra'yı tercihen sonbahar veya ilkbahar gibi ara mevsimlerde gidin. Çünkü yazın da yazlık bir semte dönüşüyor. Önceden bu kadar popüler değildi. Gönderilmemiş Mektuplar filmi çekildikten sonra ve internet ve dergilerde Ankara'lılar için hafta sonu gidilecek yerler şeklinde yazılar yazıldıkça Amasra'ya rağbet arttı.

Amasra denilince, ilk yapılması gereken Canlı Balık (Mustafa Amca'nın Yeri) Restoran'ına uğramaktır. Amasra'nın bildiğiniz üzere salatası çok meşhur. İçine özellikle pancar turşusu koyarak, ekşiliğini sağlıyorlar. Masaya gelen güzel ekmekle, salataya bana bana yiyorsunuz. Bence Canlı Balık'ın salatası başka hiç bir yerde yok, o kadar güzel yaparlar. Ama bu sefer herhalde bayram nedeni ile aynı güzellikte yapılmamıştı. Bir kere eskiye nazaran porsiyonları küçülmüştü ve salatanın en büyük özelliği olan içindeki malzemenin çeşitliliğinde azalma vardı. Tabi yine de bir çok yere kıyasla çok güzel olmasına rağmen, eski halini bildiğimiz için ister istemez kıyasladık. Bence bayram yoğunluğunda olur o kadar diyebilirim. Şunu da söylemeden edemeyeceğim, Canlı Balık'ta yemek yemek istiyorsanız, en azından yarım saat sıra beklemeyi göze almalısınız. Önceden rezervasyon almıyorlar, gidince isminizi yazdırıyorsunuz. Biz de bekledik ama açıkçası değdi, deniz kenarında en güzel manzaralı masalardan birine oturduk.

Canlı Balık'ta biraz meze biraz balık söyledik. Esasında buraya her gelişimizde barbun yesek de bu sefer mezgitte karar kıldık, çok lezzetliydi. Meze olarak haydari, kalamar, güveçte karides, köz biber, beyaz peynir( o kadar güzeldi ki iki kere söyledik), patlıcan ve enginar söyledik. Tatlı olarak da ballı, cevizli yoğurt söyledik. 2 kişilik mezgit, 2 tek rakı ve 1 adet 50 lik Efes bira için hesap 133 TL geldi. (Bundan sonra gitmek isteyenlere fikir vermesi açısından hesap olarak gelen tutarı da yazacağım. )







Konaklamaya gelince, Amasra'da daha çok pansiyon tarzında yerler var. Bayram nedeni ile bütün odalar dolmuş ve bizim gibi önceden oda ayarlamayanlar için, camı olmayan izbe gibi odalar o odaya göre istenmeyecek fiyatlara kalmış. Biz de haliyle Amasra'da kalmadık. İnternetten daha önce araştırmasını yaptığım Bartın'da Fatma Hanım Konağı'nda kaldık. Amasra'ya 20 km uzaklıkta. Konağa gelince doğru bir tercih yapmışız dedik. Ahşap eski bir konağı restore etmişler. Odalar zevkle döşenmiş ve oldukça temiz. Bartın'da deniz vs yok ama gezip tozduktan sonra iyi bir yerde uyuyayım derseniz, Fatma Hanım'ın Konağı'nı tercih edebilirsiniz. Biz gecelik 150 TL'ye kaldık, kahvaltı dahil.


Bizim için keyifli bir gün oldu. Ve yine Ankara'dayız...

Gitmek isteyenler için adresler:

Fatma Hanım'ın Konağı:
Orta Mah. Karakaş Cad. No:37 Bartın
Tel: 0378 228 81 00
http://www.fatmahanimkonagi.com/

Mustafa Amca'nın Yeri Canlı Balık
Küçük Liman Cad. No: 8
Tel: 0378 315 26 06
http://www.amasracanlibalik.com/

8 Ekim 2013 Salı

Ba(ğ)zı Şeyler

Bakanın fonksiyonu sadece bakmak eyleminden türemiş gibi işi gücü bırakmış kim ne giymiş, toplum neyi kaldırır neyi kaldırmaz derdinde. Azıcık bir yer gördüklerinde kalkacak yerleri oldukça ba(ğ)zılarının, biz ne kadar kapatsak da bahaneleri çok olacak bunların....

Sokakta istediğini giyememek, eğer tecavüze uğramışsan ve mini etek giymişsen çoktan hak etmiş olarak gözükmek, dekolte giydiğinde aranıyor olmak ve sanki her önüne gelene bunların deyimi ile verecek olmak... Meseleleri o kadar ucuz ki sadece alacak verecek meselesi derdindeler...

Bu toplumda kadın olmak inanın zor, kocası tarafından öldüresiye dövülen bir kadının karakolda kocasıdır döver de sever de diyerek evine yollamak, kadının doğuracağı çocuğun sayısına hatta yöntemine bile karışmak, üzerine kuma getirilince ne var canım birbirlerine yardım ederler işte anlayışında olmak ve hatta babası yaşında adamlarla zorla evlendirilen kızların olduğu memlekette kadın olarak yaşamak! İnanın zor bu memlekette kadın olmak!
fotokaynak

7 Ekim 2013 Pazartesi

Askıda Kahve

Napoli'nin kenar semtlerinde barda kahvesini içen bir kişi, eğer durumu müsaitse iki kahve biri askıda diyor ve 2. olarak söylediği kahveyi, barmen hemen not alıp, tabloya askıda 1 kahve olarak yazıyor. Veya iki arkadaş kahve içmeye gittiniz, 3 kahve biri askıya dedi. O zaman barmen askıya 1 kahve daha ilave ediyor. Ve kahve alacak parası olmayan kişiler veya evsizler, askıdan bir kahve diyerek, kahvelerini içiyorlar ve para vermiyorlar. Böylece ne yardım eden ne de yardımı kabul eden birbirini tanıyor. Yardım eden kime yardım ettiğini bilmeden mutlu, yardımı kabul eden de rencide olmadığı için mutlu. Ne kadar güzel bir uygulama değil mi?

Ülkemizde de buna benzer uygulama ekmekte var. Bazı fırınlarda askıya bir ekmek diyerek, ekmek almaya parası yetmeyecek bir kişinin o gününü kurtarabiliyorsunuz. Belki bu uygulamadan haberi olmayan kişiler olabilir diye paylaşmak istedim.
fotokaynak

6 Ekim 2013 Pazar

Sinop Mantı Evi/ Bursa

Mantı yapması zahmetli bir yemektir. Bizim evde özel yemek statüsündedir, bir araya gelinir, herkes sofranın başına kurulur, birisi açar, diğerleri katlar, o hazırlık aşamasında yapılan sohbetler, geçen süreler bir nevi kendini mantıya hazırlamadır. Mantı benim için bu kadar özel yemek olmasına rağmen, şahsen her mantıyı sevmem. Bazı mantıları yediğimde, keşke hiç mantı yapma zahmetine girmeselermiş derim. Ama iyi bir mantı bulunca da, keşfettiğim yeri bırakmam, tabak tabak yerim...

Dün Bursa'daydım ve aylardır övgüyle bahsedildiğini duyduğum Sinop Mantı Evi'ne gittim. Şimdi Bursa denilince akla ilk olarak İskender geldiği için genellikle herkesin ilk tercihi meşhur İskendercilerde yemektir. Bu çok normal çünkü şehirle bütünleşmiş bir yemektir İskender...Ama İskender denemelerinden sonra lezzet keşfi yapmak isterseniz veya Bursa'da yaşayıp mantıyı nerede yemeliyim diye kendinize soruyorsanız bu post sizler için ve doğru adres Sinop Mantı Evi...

Burayı çok tatlı bir aile işletiyor. Daha kapıdan girer girmez sizi güler yüzüyle karşılıyorlar. Mekan buranın sevimliliğine yakışır bir büyüklükte, içeride beş masa var, mantıların hazırlandığı mutfak ise hemen önünüzde, gönül rahatlığı ile göre göre yiyebilirsiniz. Soğuk olduğu için biz içeride oturduk, yazın bahçesinde oturmak da ayrı keyifli olacaktır. Sinop mantısını ben daha önce hiç yememiştim. Bir kere kıvrılma tarzı farklı, ceviz ve tereyağı ile sunum yapılıyor. Çeşitleri arasında cevizli, yoğurtlu ve vejetaryenler için peynirli seçenekleri mevcut. Ben denemek istediğim için peynirli ve yoğurtluyu tercih ettim. İkisini de çok beğendim.


Buradaki mantının hamurunun inceliği çok kıvamında, sadece hamur yediğiniz mantılar gibi değil dolayısı ile mideye oturmuyor. Tereyağı ve ceviz Sinop'tan getiriliyormuş, eti ise günlük olarak kasaptan alınıyor, sinirsiz et. Kaliteli malzemeler, yapanların hüneri ile birleşince ortaya çok lezzetli bir mantı çıkıyor. Buranın kabak tatlısı ile istiridye tatlısı da çok meşhurmuş ama mantı yedikten sonra yiyecek yerim kalmadı zamanımız da dar olunca bir daha gitmek için bahane olsun diyerek sonraki gidişimize sakladım. Mantı severlere burayı şiddetle tavsiye ediyorum.

Gitmek isteyenler için adres: İsmetiye Cad. Alageyik Sok. Altınvadi Sitesi. Nilüfer
Internet sayfası: http://www.sinopmantievi.com/index.html

ulasim içerik