Sayfalar

18 Eylül 2020 Cuma

Geçen sene gündemimizde olmayan, bu sene ise her gün gündemimizde olan bir şey: Korona!

Burası artık neredeyse hiç uğramadığım bir alana döndü. Bu süre zarfında o kadar çok şey değişti ki. Korona diye daha önce hiç duymadığımız bir virüs tüm hayatımızı etkiledi. Okullar online okula döndü, mümkün olan işlerin bir çoğu home office'e döndü. Dünya hızla değişiyor ve biz de adapte olmaya çalışıyoruz.

Mart ayında korona çıktığında, herkes  marketlere koştu, erzak stokladı. Ardından sokağa çıkma yasakları başladı. Genelde sadece hafta sonu veya resmi tatil günleri. Ben bu süre zarfında çalıştığım iş yeri nedeni ile işe gelmeye devam ettim. İlk zamanları çok stresli atlattım. Bilmediğimiz bir şeye karşı önlem almaya çalışıyorduk. Maske takmak mı koruyordu yoksa daha çok mu bulaştırıyordu? İş yerini kapatmadığımız için, bir çalışanımızın başına bir şey gelse, o vicdan azabını nasıl yaşardım? Ama bir yandan da diğer insanlar için üretim yapılmasına devam edilmesi gerekiyordu. Yaptığım iş insan kaynakları idi, korona sonrasında yaptığım iş neredeyse asıl iş korona ve kalan ik süreçleri gibi oldu. 

Hiç saymamıştım ama sanki korona öncesi saçımda bir beyaz vardı, şimdi aynadaki ben'e bakınca, çoğaldıklarını görüyorum. Hiç home office çalışmadım, hep işe geldim. Hatta erken gelip, geç çıktım. Çok şükür ki şu ana kadar hasarsız geçirdik. Umarım bundan sonra da öyle olur. 

Bir de işin psikolojik kısmı var. Sanırım beni başlarda en çok bu yordu. Kızım online eğitime geçti. Eğitimin içeriği tartışılır olsa da, kızım "Anne, diğer çocukların anneleri yanında, sen niye iştesin, keşke sen de yanımda olsan" sorusu en çok yüreğime dokundu. Ve ben akşamları, hafta sonları kızımla zaman geçirdim. Bu dönemde, özellikle sağlık çalışanları, onların eşleri, çocukları öyle büyük bir mücadele verdi ki... Ve hala veriyorlar. Başkalarının canını kurtarmak için, kendi canlarını ortaya koydular. Bazıları hayatlarını kaybetti. Bazıları çocuklarını uzun bir süre görmemek üzere, kendi anne babalarına bıraktı. Düşündükçe bile gözlerim doluyor. Çünkü günlük hayatın içinde, bu duyguları bazen donduruyoruz, ama düşününce, hissedince, yine aynı ağırlık yüreğe oturuyor.

Korona belirsiz bir süreç ve sanırım en çok da bu belirsizlik bizi yoruyor. Henüz aşı bulunmadı. Hastaneler dolu. Önceden birisinin yakını korona olmuş diye duyarken, şimdi kendi tanıdıklarımızdan yakalananlar olduğunu görüyoruz. Umarım sevdiklerimizden can kaybı yaşamadan bu süreci atlatırız.