Ankara'ya yakın gezilecek yerler yazıma Sinop'la devam etmek istiyorum. Sinop yıllar önce Karadeniz turuna katıldığımda ortaokula giden yaşlarda olmama rağmen beğendiğimi anımsadığım bir yerdi. Geçenlerde de Ankara'ya yakın nerelere gidebiliriz diye düşünmeye başlayınca, soluğu Sinop'ta aldık. İyi ki öyle yapmışız, açıkçası bugüne kadar gitmeyi ertelediğime çok pişmanım.
Ankara'dan
araba ile 5-5,5 saat uzaklıkta. Bu kadar güzel bir yere gelince,o kadar yolu kesinlikle hak ediyor diye düşünüyor insan. Açıkçası bazı yerleri / restoranları vs çok beğendiğimde bencilce bir istekle bozulmasın diye bilinmesin istiyorum. Sinop öyle bir şey işte benim için...
Yaz olması nedeniyle sokaklar cıvıl cıvıldı. Ege'deki sahil yerlerinden farkı yok. Türkiye'nin
en mutlu insanlarının yaşadığı şehirmiş ya kesinlikle hakkını veriyorlar. Ben de yaşasaydım, kesin mutlu olurdum. Hatta oradayken, devlet memuru olsam kesin tayinimi Sinop'a isterdim dedim. Türkiye'nin bir çok yerine göre az bozulmuş. Lüks arayanlara hitap edecek bir yer değil, kendi halinde keyfini çıkarmasını bilenlere hitap eder.
Trafik ışıklarının olmadığı tek şehir demiş miydim? Ve inanın ki insanlar kurallara uyuyor, birbirine yol veriyor ve çok nadir korna çalıyorlar. Burası
sanki bir Avrupa şehri, medeni. Kadınlar kısacık şortlarla gezebiliyor. Ramazanda bir yanda insanlar orucunu açarken, diğer yanda kişiler akşam keyfini rakı sofrasında çıkarıyor. Herhalde hoşgörü kenti dememde sakınca yok, umarım bozulmaz. Gittiğimiz hafta sonu bu küçük ilde,
bir bienal, bir cross gösterisi ve bir voleybol turnuvası vardı. Bir haftasonuna üç güzel etkinlik daha ne olsun:)
Biz
Tepe Otel'de kaldık. Oda+ kahvaltı 150 TL. Gitmeden rezervasyon yaptırmanızda fayda var, yaz sezonu yer olmayabiliyormuş. Oda temizdi, kahvaltı güzeldi. Denizin dibi değil, 2 dakika yürüyünce denizdesiniz. Yine gitsem tercih ederim, bir de denizin dibinde
Antik Otel'i de deneyebilirim. Otel haricinde, bir sürü ev kiralayan var. Gecelik fiyatını sormadım ama kalabalık gruplara veya ailelere daha ekonomik olabilir.
Gitmeden nerede ne yenir diye araştırmalarımı yapmıştım, o yüzden oyalanmadan akşam yemeği için soluğu
Saray Restoran'da aldık. Atıştırmalık midye dolma ile midye tava istedik. Midye dolma resmen lokum gibiydi, uzun zamandır yediğim en iyisi. Alternatifi ancak Eski Foça'daki midyeci olabilir diyeyim, siz anlayın ne kadar iyi olduğunu. Midye dolma öncelikle sırf pirinçten oluşmuyordu, midyeye altlık olacak kadar az pirinçle yapılmıştı. Ayrıca, bazı yerlerde pirince baharatı çok koyuyorlar, midyenin tadı gelmiyor. Burada ise tam kıvamında ayarlanmıştı.
Normalde meze çok yiyip, balığa pek yer bırakmayan bir çiftiz. Ama Karadeniz'e gelmişiz bir kere, bu gece meze gecesi değil, balık gecesi olacak dedik. Sinop ve civarının mezgiti meşhur olsa da kararsız kaldık ve Karadeniz somon sipariş verdik. Diğer balık siparişimiz gelmeden zaten belliydi. Çarpan balığı (iskorpit) idi. Bu restoranda çarpan yemeden dönülmez yazıyordu okuduğum yerlerde.İskorpit normalde tercih eden biri değilim ama bu başka bir şeydi, yumuşacık mis gibi bir balıktı. İki kişi yaklaşık 100 TL civarında ödedik yanlış hatırlamıyorsam.
Akşam biraz şehir merkezinde gezdik, maket tekne dükkanlarına baktık,
Şen Pastaneleri'nden dondurmamızı aldık. Sonra arabadan sandalyelerimizi alarak, deniz kenarına indik. Kumsalda dalga sesleri, deniz kokusu resmen büyük şehirden arındık...
Ertesi gün otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra,
Sinop Cezaevi'ni ziyaret ettik. Artık müze olarak kullanılıyor. Hapishaneye müze amaçlı da olsa daha önce gitmediğim için, biraz ürperdim. Özgürlüğünün olmaması ne kadar korkunç bir şey. Adam öldürme, hırsızlık vs gibi konularda yatanlara acımıyorum da herhalde düşüncesinden dolayı yatan kişilerin orada yatmalarına tahammül edemiyorum. Neyse bu yazı keyifli bir yazı olacak. Ciddi konulardan hemen uzaklaşıyorum. Sevdiğim şair/ yazar Sabahattin Ali de burada yatmış. Okumayanınız var ise "Kürk Mantolu Madonna" ve "Kuyucaklı Yusuf" kitaplarını gönül rahatlığıyla önerebilirim.
Cezaevi ziyaretinden sonra,
mantı yemeğe "
Teyzenin yeri"
adlı restorana gittik. Kadınlar işletiyorlar, bildiğin bal dök yala
cinsten temiz. Girerken kadınların mantı açışlarını görebiliyorsunuz,
böyle bir mantı hamuru görmedim, daha girer girmez, hamurun kıvamı beni
büyüledi. Sinop mantısının özelliği yoğurt yerine ceviz ile servis
edilmesi ve tabi bol tereyağıyla. Biraz klasikçi olduğumdan yoğurtlu
mantıyı da çok sevdiğimden, karışık olarak sipariş verdim. Tabağın
yarısı yoğurtlu, yarısı cevizli idi. Yaz günü sıcakta mantı yenir mi
demeyin, valla hamurunu nasıl yapmışlar bilmiyorum midemize hiç
oturmadı. Dışarıda yediğim mantılar içinde, en iyisiydi diyebilirim.
Buraya kadar gelmişken,
Hamsilos'u görmeden dönmeyin.
Norveç fiyortlarının özelliğini taşıyan bir yermiş.Manzara olarak çok
güzel. Ayrıca, biz
Erfelek Şelalerini' de görmeden dönmeyelim dedik.
Zamanımız dar olduğu için, sadece bir kaç şelaleyi görüp
döndük.Özellikle ayaklarımızdaki şıpıdak parmak arası terlikler uygun
değildi. Buraya trekking ayakkabısı ile gelmek lazım, suya girilen
cinsten. Ayrıca, burası da çok güzel bir yer, neredeyse bir tam gün
ayırmalı.
Denize girmek için de Karakum çok güzel. Sahil ışıl ışıl siyah kumlardan oluşuyor. Bizim denize girdiğimiz yer biraz taşlıktı. Suyun sıcaklığı ise Ege'deki gibiydi. Ben çok keyif aldım.
Özetle yapmadan dönme listesi:
1. Yenilecekler:
Saray Restoran'da çarpan ve midye dolma
Teyzenin Yeri'nde Mantı
Tatlıcılar Salonu'nda Sinop'a özgü nokul
2. Görülecekler:
Sinop Cezaevi
Hamsilos
Erfelek Şelalesi (Kaydırmaz ayakkabı ile gidilmesi nacizane)
Umarım işinize yarar öneriler olmuştur. Yaz bitmeden özellikle Ankara'da yaşayanlara alternatif tatil planı olsun istedim: )