Sayfalar

20 Ekim 2020 Salı

Kamp Malzemeleri-2



Kampa gidecekler için bir önceki postta başımızı sokacak çadırımızdan bahsetmiştim. Şimdi diğer kısımlara geçiyorum. 

Benim için çadır kadar öncelikli olan 2. konu masa idi. Çünkü yemeği ve keyfi seviyorum. Yine Decathlon'dan katlanabilir bir masa aldık. Bu tarz masalar artık A101'den Migros'a kadar bir çok yerde var. Masanın yanına yeşil piknik sandalyelerinden de aldık. Sanırım şu sıralar herkesin bagajında var. 



Bunun haricinde biz mangal, ateş yakan bir çift değildik, kampla öğreniyoruz. Kampta ateş yakıp, akşam başında oturmak inanılmaz keyifli.  Mangalda ne yapacaksak yapalım, kapanışı da ateşte marshmallow ile taçlandırıyoruz. Mangalın katlanabilir küçük versiyonu bizim için yeterli ve laptop çantası gibi çantası var, az yer kaplıyor. 


Ayrıca yerde ateş yakılmasına izin verilen yerlerde, bu mangalı kullanmıyoruz. Direk ateş üstüne koyulan ızgaralar var, onlar biraz daha büyük. Ondan da çok memnunuz. 

Bir de üstünde hem yemek yapma için hem de yeri geldiğinde yağmurda vs yer ıslak olduğunda, ateş yakamadığımız durumlarda içinde ateş yakmak için, ateş çanağı aldık. Açıkçası ne gerek var diye düşünmüştüm en başta, kamp yaptığımız günlerden birinde, öyle bir yağmur ve dolu yağdı ki, toprak üstünde ateş yakmak mümkün olmadı. Ateş çanağının içine odunları vs koyduk, bir güzel ısındık. O yüzden tavsiye ederim. 

Ayrıca ateş yakma konusunda yeniyseniz veya az zahmetle yakmak istiyorsanız, kömür ve odun çok önemli. Odunu gitmeden odunculardan alıyoruz. Maalesef çok yer kaplıyor. Bir de kömürün iyisi çok fark ediyor. Trendyol'dan 3 kg'luk şeklinde satılan Alman kömürlerinden aldık. Parası biraz pahalı gibi dursa da verimlilik açısından değer diye düşünüyorum. Çok az kül bırakıyor, 2-3 saat yanma süresi var. 20 dakikada kor haline geliyor. Markası: Flamme Briket Mangal Kömürü. Bir de bu işi yapmışken tam olsun dedik ve kömür tutuşturma bacası aldık. Markası: Guruss

Kampta böyle ufak ufak alalım derken, ilk başta yekün tutsa da, açıkçası bir otele gittiğimizde kaldığımız 2 gecenin fiyatına denk geliyor gibi yaptığımız yatırım. O yüzden en başta temel malzemeleri alıp, severseniz aşama aşama malzemelerinizi arttırmanızı tavsiye ederim. 

19 Ekim 2020 Pazartesi

Kamp temel malzemeler- Çadır vs


Bu postta kamp için alınmasının iyi olacağını düşündüğüm temel malzemelerden bahsedeceğim.  

Kampa başlarken bence en önemli şeylerden biri "çadır". Biz arkadaşlarımızın tavsiyesi ile Decathlon'un fresh and black modelini aldık. Sanırım bu sene pandemi nedeni ile herkes kendini doğaya vurunca, bir çok kişinin de aynı modeli seçtiğini gördük. 2-3 kişilik diye geçiyor. Ben, eşim ve kızım rahatça yatıyoruz. İçine biz 2+1 şişme yatak aldık. Tam sığıyor, hiç boşluk kalmıyor. Gece yatarken sadece cüzdan vs koyduğumuz sırt çantası ile ayakkabılarımızı poşetleyip içeriye alıyoruz. Sonuçta küçük bir çadır olduğu için, içine bir şeyleri depolamak için çok uygun değil. Bu çadır ışığı geçirmiyor. O yüzden sabah olsa bile, sanki karartma perdeleri varmış gibi, hissetmiyorsunuz ve bu durum da çok güzel uykuya devam etmenizi sağlıyor. Hoş çadır hayatı şehir hayatından farklı, ister istemez kendiliğinden dinç bir şekilde erkenden uyanıyorsunuz. Biz bu çadırı &kampı sevip sevmeyeceğimizi bilmediğimiz için almıştık. Sevince, biraz daha profesyonel çadır bakmaya başladık. Yağmurda vs gidersek depolama alanı olması iyi olur diye düşündük, yağmur geçirmez özelliği daha uzun süreli olanları tercih edeceğiz.

Çadırda yaz ise bir mat ve üzerine bir uyku tulumu da alabilirsiniz. Biz sanırım biraz konfor aradığımız için şişme yatak aldık. Şişme yatağı şişirebilmeniz için bir de pompa almalısınız. Şişme yataklar da bir şekilde taşa vs gelip,patlamasınlar diye, yere de zemin matı aldık. 

Yaz bile olsa, eğer yüksek rakımlı bir yerde kamp yapıyorsanız, gece üşümeniz gayet normal. Bu nedenle, uyku tulumu almanızı tavsiye ederim. Biz uyku tulumlarını da Decathlon'dan aldık. Yaz ve sonbahar için iyiydi ama artık bu mevsimden sonra yetmeyeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle, daha eksi derecelere uygun ürünler bakacağız. İlk kampa gittiğimizde uyku tulumumuz yoktu, bizden daha deneyimli bir arkadaşımız yün yorgan yanımıza almamızı söylemişti. Hava o kadar soğuk olmadığı için kullanmamıştık ama yine de yanımıza almıştık. Yün yorgan taşıma ve yer kaplaması açısından hiç pratik değil, mecbur kalmadıkça tavsiye etmem.

Bu yazdıklarımın hepsi çok temel, sadece bir fikir vermesi açısından. Yoksa çadır için ayrı, uyku tulumu tercihleri için ayrı bir sürü post yapılabilinir. 

14 Ekim 2020 Çarşamba

Çünkü Kampçılık


Bu sene hayatımıza yeni bir yaşam biçimi girdi. Kampçılık. Açıkçası ben bugüne kadar, kampın bana göre olduğunu düşünmüyordum. Şimdi ise her hafta sonu gidebilirim diye düşünüyorum. Çocukken ananemlerle bir çadır deneyimim olmuştu. Sanırım o zamanın şartlarında kamp hayatını sevmemiştim. Biraz kampçılıktan ziyade, çadırda kalarak deniz tatili diyebiliriz. Kampın sanırım konforlusunu seviyorum. O zamanın şartlarında tabi ki ne şişme yatak ne buzdolabı... Şimdi Decathlon sayesinde, ufak ufak yapılan yatırımlarla baya baya kendi çapımızda kampçı olduk diyebiliriz.

 Bizim yaptığımız soft kampçılık ve bir arkadaşımın söylemi ile "Sefa Peze...nkliği" Dağ, bayır dinlemeden, sırtında sırt çantası, çadırı ile kilometrelerce yol yürüyüp, doğanın sessizliğinde kendi başına çadır kuranlara selam eder, saygıyla eğilirim. Bizimki onların yanında "Kampçılık-101" seviyesi. 

Öncelikle kamp herkese göre olmayabilir. Yani ay böcek var, tuvaletler temiz mi, peki bulaşıkları gerçekten iyi yıkayabiliyor musunuz? diye sorularınız varsa, biraz daha düşünün. Kampta her şey dört dörtlük olmuyor. Olan şartlarla mutlu olmak lazım. 

Türkiye'de son yıllarda en güzel şeylerden biri #Decathlon... Bir işi profesyonel yapmayacaksan bile, nispeten uygun fiyata, belirli standartlarda sana ürün sunuyor. Bizim kampa başlamamız da bir arkadaşımızın "Biz kampa gideceğiz hafta sonu, siz de gelir misiniz? "demesi ile başladı. Ben de "Çok isterim ama çadırımız bile yok, bir bakalım" dedim. Sağ olsun Decathlon imdadımıza yetişti. Sanırım sadece herkeste olan yeşil sandalyelerimizden vardı. Biz de ilk önce çadır ve katlanır masa alarak işe başladık. Alınmasını tavsiye edeceğim malzemeler ayrı bir yazı konusu olacak. İlk çadır deneyimini sevdikten sonra, yavaş yavaş ekipmanlarımızı arttırmaya başladık. Şuan arabaya zor sığıyoruz, dışarıdan gören bizi Almanya'dan yaz için gelen gurbetçiler sanabilir. Arazi aracı vs olanlar veya bagajı geniş olanlar için sığma işlemi daha kolay olur.

Kamp benim ruhuma çok iyi geldi. Doğanın içinde olmak, kokuları, serinliği hissetmek, ateş yakmak, dinginlik, yıldızları görmek... Eşim ve benim haricimde, kızıma da çok iyi geldi. Doğada kendi sınırlarını öğreniyor, deniyor. Cesareti arttı. 

Ankara'da yaşadığımız için hafta sonu çok uzağa gidemiyoruz. Yakın bölgelerde kamp yaptık. Burada gittiğimiz yerler ile ilgili de yazı yazacağım. Kamp bambaşka bir dünyaymış, internette ben de çok araştırıyorum, sanırım bu sene bizim gibi sosyal izolasyonu sağlamak için, kişiler dışarı çıkmadıkça kendini doğaya verdi. Keşke biraz da temiz tutmayı bilseler....

18 Eylül 2020 Cuma

Geçen sene gündemimizde olmayan, bu sene ise her gün gündemimizde olan bir şey: Korona!

Burası artık neredeyse hiç uğramadığım bir alana döndü. Bu süre zarfında o kadar çok şey değişti ki. Korona diye daha önce hiç duymadığımız bir virüs tüm hayatımızı etkiledi. Okullar online okula döndü, mümkün olan işlerin bir çoğu home office'e döndü. Dünya hızla değişiyor ve biz de adapte olmaya çalışıyoruz.

Mart ayında korona çıktığında, herkes  marketlere koştu, erzak stokladı. Ardından sokağa çıkma yasakları başladı. Genelde sadece hafta sonu veya resmi tatil günleri. Ben bu süre zarfında çalıştığım iş yeri nedeni ile işe gelmeye devam ettim. İlk zamanları çok stresli atlattım. Bilmediğimiz bir şeye karşı önlem almaya çalışıyorduk. Maske takmak mı koruyordu yoksa daha çok mu bulaştırıyordu? İş yerini kapatmadığımız için, bir çalışanımızın başına bir şey gelse, o vicdan azabını nasıl yaşardım? Ama bir yandan da diğer insanlar için üretim yapılmasına devam edilmesi gerekiyordu. Yaptığım iş insan kaynakları idi, korona sonrasında yaptığım iş neredeyse asıl iş korona ve kalan ik süreçleri gibi oldu. 

Hiç saymamıştım ama sanki korona öncesi saçımda bir beyaz vardı, şimdi aynadaki ben'e bakınca, çoğaldıklarını görüyorum. Hiç home office çalışmadım, hep işe geldim. Hatta erken gelip, geç çıktım. Çok şükür ki şu ana kadar hasarsız geçirdik. Umarım bundan sonra da öyle olur. 

Bir de işin psikolojik kısmı var. Sanırım beni başlarda en çok bu yordu. Kızım online eğitime geçti. Eğitimin içeriği tartışılır olsa da, kızım "Anne, diğer çocukların anneleri yanında, sen niye iştesin, keşke sen de yanımda olsan" sorusu en çok yüreğime dokundu. Ve ben akşamları, hafta sonları kızımla zaman geçirdim. Bu dönemde, özellikle sağlık çalışanları, onların eşleri, çocukları öyle büyük bir mücadele verdi ki... Ve hala veriyorlar. Başkalarının canını kurtarmak için, kendi canlarını ortaya koydular. Bazıları hayatlarını kaybetti. Bazıları çocuklarını uzun bir süre görmemek üzere, kendi anne babalarına bıraktı. Düşündükçe bile gözlerim doluyor. Çünkü günlük hayatın içinde, bu duyguları bazen donduruyoruz, ama düşününce, hissedince, yine aynı ağırlık yüreğe oturuyor.

Korona belirsiz bir süreç ve sanırım en çok da bu belirsizlik bizi yoruyor. Henüz aşı bulunmadı. Hastaneler dolu. Önceden birisinin yakını korona olmuş diye duyarken, şimdi kendi tanıdıklarımızdan yakalananlar olduğunu görüyoruz. Umarım sevdiklerimizden can kaybı yaşamadan bu süreci atlatırız.