Sayfalar

30 Ekim 2011 Pazar

Kizsal Filmler

Bu haftasonu kardesim geldi ve kiz kiza takilalim dedik ve romantik komedi tadinda sabun kopugu filmlerden aldik. Ara sira boyle filmlerden de izlemek lazim. Kafa dagitiyor.

Ilki butun metro duraklarinda, billboardlarda reklamini gordugum bir filmdi. Etrafimdaki insanlarin esasinda kotu film degil, gayet de eglendim yorumlarina guvenerek aldim. "Arkadastan Ote". Izlerken keyif aldim. Is nedeni ile tanisan ve arkadas olan iki kisinin dogru durust sevgili bulamamalari, iliskilerinin bitmeleri vs gibi sebeplerden neden isin icine duygular giriyor ki, sadece seks olmaz mi diye soru sormalari ile arkadas iliskilerinin boyut degistirmesini anlatiyor. Her filmde oldugu gibi tabi bunda da sonu gercek aski bulmalari ile bitiyor:) Ben gayet keyif aldim, bu filmler kategorisinde iyi bir film denilebilinir. Ayrica, Justin Timberlake'in yatak odasinda jump jump diyerek sarki soylemesi bence komik sahnelerden biriydi.

Ikinci izledigim film ise, "Basimiza Gelenler": Evli bir cift ve gelin ile damadin cok yakin iki arkadasini anlatiyor. Yani bu evli cift yakin arkadaslarini birbirlerine yakistirip copcatanlik yapmaya calisiyorlar ama birbirine hayatta uymayacak karakterde olduklari icin daha ilk randevuda olmayacagini anliyorlar. Evli ciftin cocuklari oluyor ve bir cok zamanda bir araya gelmek zorunda kaliyorlar. Evli cift bir kazada vefat ediyor ve yazdiklari vasiyette cocuklarina bu iki arkadasin bakmasini istiyorlar. Film de flort asamasinda bir araya gelemeyen ciftin, mecburen cocuk bakicisi olarak bir arada yasamaya baslamalari ve baslarindan gecenleri anlatiyor. Ve sonunda tabi ki de surpriz degil bu cift de asik oluyor:)

Iste kizsal filmler ve mutlu sonlar:)
fotokaynak1
fotokaynak2

29 Ekim 2011 Cumartesi

Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun!

Ne olursa olsun, su vatanda tek bir kisi bile kalsak, bizim sahip oldugumuz ne varsa bize kavusturan, Cumhuriyet Bayramimizi kutlamamiza hic bir sey engel olamaz. Sehit haberlerinden sonra indirmedigim Turk Bayraklari evimizin pencerelerinde asili...
Bizim icin bugune kadar olenlere ihanet degil mi, bayraga kirmizi rengini kanlariyla veren insanlara...Sevincimizde ve uzuntumuzde"bir" olmak degil mi? Van'da deprem oldu, hepimiz uzulduk, hepimiz elinden geldigince yardim ettik, ulke birlik oldu, acilarina bir parca da olsa merhem olmak icin. Hayat devam ediyor, uzulsek de, aglasak da, bir sekilde devam ediyor ve etmek zorunda. O zaman uzuluyoruz diye ise gitmeyecek miyiz? Veya haftaya kurban bayrami, o zaman yas ilan edip, ulke genelinde kurban kesilmesi yasaklanacak mi?
Bu kadar buruk bir Cumhuriyet Bayrami gecirmemistik ulke olarak. Tarihte ilk! Ben Cumhuriyet kiziyim, damarlarimdaki kanla gurur duyuyorum, herkesin Cumhuriyet Bayrami'ni kutluyorum.
fotokaynak

27 Ekim 2011 Perşembe

Televizyon

Onceden televizyonda izledigim bir suru dizim olurdu. Neredeyse son iki senedir televizyonda takip ettigim bir sey yok. Sadece gunde 1 saat, 2 bolum Friends. Bugun televizyonda ne var diye bakayim dedim. Oncelikle Esra Erol'la evlilik programini izledim. Oraya katilan insanlar, evlenme umudu ile gelenler, sacma sapan mikrofonu eline kapip yorum yapanlar...Garip garip muhabbetler. En basta kac para aliyorsun diye soruyorlar, hepsi de direk maasini soyluyor. Yani inanamadim. Daha sonra Bugun Ne Giysem adli programa denk geldim. Sadece bir yarismaciyi izledim, o kadar dayanabildim. 50 yasini gecince bazi kadinlarin icine cocuk kacmiscasina sesler cikararak konusmasini anlayamiyorum. Yorumlar ayri bir terane. Sonra kanallara baktim, Akasya Duragi diye bir dizinin hala yayinlandigini gordum. Boyle iste, bugun izledigim programlar bana bir sene yeter:)
fotokaynak

26 Ekim 2011 Çarşamba

Evrenden Torpilim Var

Bu kitabin basligini gorur gormez ayni tarzda milyon tane kitaptan biri diye dusunmustum. Kendince yaratici bir kitap ismi bulmuslar,muhtemelen icerigi de diger kisisel kitap iceriklerinin benzeridir seklinde dusunce gecmisti aklimdan. Uzun sure de ayni onyargiyi tasidim. Daha sonra kitabi merak edip, okumaya basladigimda onyargimin cok otesinde bir kitap oldugunu gordum. Oyle ki suan kitap bitmesin diye az sayfam kalmasina ragmen kitabi bitirmiyorum. Hammallik yapiyorum biliyorum ama cantamda iki kitap tasiyorum, biri suan okudugum, digeri ise bitmesin diye yanimda tasidigim bu kitap. Arada sirada moralim bozulmaya basladiginda bu kitabin sayfalarindan birini acip okumaya basliyorum, metroda, evde, otobuste...Tekrar silkelenip kendime geliyorum.

Kitabin yazim dili oldukca basit ve anlatilmak istenenler hayattan orneklerle gayet net..Hayatinda sorguladigin seylerin, sordugun sorularin bu kitapta da yer aldigini gordugunde bazen kitabin kapagini kapatip dusunuyorsun. Herkes benimle ayni keyfi almayabilir belki, ama benim tam da ihtiyacim olan bir doneme denk geldi. Kitabin ozu "Yasadiklarimiz yarattiklarimizdir".

Hayatinizda bir seylerin degismesini istediginiz ve nereden baslayacaginizi, nasil yapacaginizi bilemediginiz bir donemdeyseniz bu kitabi okuyun derim. Sonucta bilmediginiz seyler soylemiyor ama okudukca bir kenara ittigimiz dusunceleri su yuzune cikartiyor. Ben sevdim, tavsiye ederim.
fotokaynak

24 Ekim 2011 Pazartesi

Deprem

Izmit Depremi'ni yasayanlardanim. O sarsintida korkudan nasil ciktigimizi bilemeden apartmandan cikmistik, annem babam kardesim sagdi, yanimdaydi ya; o an baska bir sey istemezdim. Olayin sokuyla kendimizi disari atmistik, cep telefonlari kilitlenmisti. Kimseden haber alamiyorduk ve kimseye sag oldugumuzu soyleyemiyorduk. Evimizde hasar olmamasina ragmen aylarca evimize giremedik, cadirda kaldik, kis gelince de barakada ve ne kadar sukretsem azdir yakinlarim sagdi. Deprem psikolojisini, yikilan binalari ve olen insanlarin kokularini unutmak gercekten zor. Araya zaman giriyor, normal hayatimiza devam ediyoruz ve malesef ki toplum olarak bilinclenmiyoruz. Saglam bina yapmak cok mu zor? Cok mu kiymetli iki tugla, enkaz altinda kalmis insandan?

Van'da deprem oldu. Suan sicak evimde oturuyorum ve vicdanim rahatsiz. Evet benim de sogukta olmam gerekmiyor ama depremi yasamis bir insan olarak o zamanki psikolojimi dusunuyorum. O zaman ne eviniz ne arabaniz ne universite hayalleriniz...Hicbirinin onemi kalmiyor. O an sanki baska bir gerceklik yasiyorsunuz, baska sehirlerde hayatin normal bir sekilde devam ettigini akliniz almiyor. Cunku sizin hayatiniz en belirsiz haliyle degisiyor ve ne olacagini, ne kadar suregini hic bilmiyorsunuz. Yasadiginiza sukrediyorsunuz. Depremin uzerinden 3-4 ay gectikten sonra, biraz hava degisimi olsun diye halamlarin yanina baska bir sehre gitmistik. Esasinda ne annem,ne kardesim ne de ben istemistim gitmeyi...Cunku babamizi birakmayi aylar gecse bile istemiyorduk. Bir sey olacaksa biraradayken olsun, hicbirimiz kalmayalim, olmayacaksa da hicbirimize  hicbirsey olmasin istiyorduk. Babam bir hafta da olsa gitmemiz icin bizi ikna etti, halamlara gittigimizde moralimiz duzelsin diye bizi disari cay icmeye goturuyorlardi. O zaman caybahcesinde oturan insanlar bana o kadar garip geliyordu ki..Tabi ki hayat devam ediyordu ama sadece bizim orada enkazlar hala kaldirilmamisken, oradaki bir suru insan icin hayat degismisken, baska sehirlerde hayatin normal bir sekilde devam etmesi sadece garip geliyordu. Normali de buydu ama depremi yasayinca orada oturup bir cay icmek bile, geride biraktigim depremi yasamis insanlari dusundugumde vicdanimi rahatsiz ediyordu.
Onca yil gecti, yine bir deprem haberi. Haberleri gordukce,gazeteyi okudukca gozlerim doluyor. Bu sogukta onlar ne yapar, ne eder diye dusunmeden kendimi alamiyorum. Sehit ailelerine o kadar icim yandi ki, kirmizi bayraga sarili tabutlari gordukce icim aciyor. Uzerine de bu deprem haberi...Birbirinden uzucu olaylar. Hepimizin basina gelebilirdi. Sokakta yanan bir atesin onunde biraz daha isinmak icin atese yanasan ve bir battaniye bekleyen biz de olabilirdik. Bunu unutmayalim ve yardimsiz birakmayalim.

ENKAZ ALTINDA
baba bak!
o görünen annemin eli
senin aldığın yüzükten belli

kardeşlerimi düşünme
onlar şu anda parktadır belki
oyuncak helikopter
alamamıştın ya hani
alma artık istemem
bak! onlarca helikopter
hem hepsi de sahici

kıpırdat gözlerini
konuş benimle baba
´elle gelen düğün bayram´
derdin ya hep
bu nasıl düğün,
bu nasıl bayram
neden yerde yatıyor
teyzen, halam, dayım , amcam?

ne olur bir şeyler söyle
konuş benimle

hadi benim aslan babam.
istemezsen bu sene
okula da gitmem
eğer gidersem
geçen seneki idare eder,
yeni önlük de istemem
bir kerecik ´oğlum´ de yeter.

bacaklarında kan var
kırıldı mı yoksa?!
hemen alçıya alsınlar
duyuyor musun
geliyor ambulanslar.
sen iyileşinceye kadar
ben su satar, simit satar
size bakarım;

annemin çamaşır ipleri
yine kopmuş
sen üzülme ben takarım!
daha dün senin
kocaman adamındım;

berbere götürecektin hani,
uzadığı için saçlarım.

´Yavrum´ de okşa saçlarımı,
öp yanaklarımı
babacığım ne olursun!
hadi kalk

sen de bağır, sen de çağır
her taraf yanıyor cayır cayır
´ Erkekler ağlamaz´ dersin
ama
ağlamak istiyorsan ağla
vallahi kimseye söylemem baba gözlerine toz dolmuş
silsene baba!

baba!!!
baba! baba!

yoksa baba!.
BABAAAAAAAAAAAAAAA!!!

(Şair Yavuz Nufel, 17-08-1999)
fotokaynak

19 Ekim 2011 Çarşamba

Yas Ilan Ediyoruz

UTANIYORUM ŞEHİDİM!

Utanıyorum Şehidim,
Utanıyorum,Yemekten,
İçmekten,
Senin annen ağlarken
Gülmekten Utanıyorum!
Sanma ki;
Unutuyor,
Unutturuyoruz.
Unutanları barındırmaktan utanıyorum.
SEN; vatan için bizim için şehit olurken,
Seni Görmezden Gelenlerden Utanıyorum.
Aziz Nesin

17 Ekim 2011 Pazartesi

Bir Corbanin Dusundurdukleri



Havalar o kadar sogudu ki galiba corba yapma zamani geldi. Normalde yaz kis corba yapan bir insan degilim, corba yapabilmem icin ilk sart havalarin sogumus olmasi gerekiyor. Pencereden disari baktigimda, agaclarin bir o yana bir bu yana savrulmasi, havanin iyice sogudugunu gosteriyor bana.

Konudan konuya atlamak belki ama universite yillarinda cok yakin arkadasim vardi, sonra kardes gibi olduk, hala da oyleyiz. Sinav doneminde birlikte ders calisabilmemiz icin resmen onlara yerlesirdim. Ailesi ile birlikte yasardi ve ailesi resmen ailem oldu. Annesinin yaptigi bir tarhana corbasi vardi ki...Ankara'nin soguk gecelerinin vazgecilmezi idi. Bazen ders molasiydi bizim icin, bazen de icindeki acisiyla, fazlasiyla ic isitan...

Hey gidi gunler demek kotu bir sey olsa da....Boyle soguk gunlerde Hanife Teyze'nin corbasini ictigimiz, nese ile guldugumuz, bazen uzuldugumuz ama her aninda samimiyeti hissettigim gunleri ozluyorum.

Bu soguk hava galiba beni carpti:)
fotokaynak

9 Ekim 2011 Pazar

L'illusionniste

Film ne kadar duragan gecse de cizimleri icin bile izlenebilir. Konusmanin neredeyse bir kac cumle ile sinirli oldugu bu cizgi filmde, anlatilmak istenenler, cizimlerle o kadar guzel bir sekilde seyirciye verilmis ki...

Film 1960 donemlerinde geciyor.O donemde bir sihirbazin basindan gecenler, sahnesinin bir rock yildizi tarafindan alinmasi, baska is arayislari, Alice adli bir kizla tanismasi ve ondan sonra bir nevi baba-kiz iliskisi...

Cizimler o kadar guzel ki neredeyse Edinburgh'un sokaklarindan karakterlerle birlikte, siz de yuruyorsunuz. Bir tek ben filmdeki kiza biraz uyuz oldum. Adam sihirbaz uc kurus para ya kazaniyor ya kazanmiyor. Kirmizi pabuc goruyor onu istiyor, guzel bir kaban goruyor onu istiyor. Esasinda cizgi film olsa da reklamlar ve albenili urunler sayesinde hepimizin bir parca aklinin celindigini ve tuketim toplumunun bireyleri oldugumuzu vurguluyor.

Bu film sirf cizimleri icin izlenebilir, isik oyunlari, golgeler buyuleyici...Bu cizgi film cocuklardan cok, yetiskinlere gore. Ben konusundan ziyade, cizimlerini sevdim. Tavsiye ederim.
fotokaynak

Sac Bakimi

Saclarimi uzatmak ve daha da bakimli hale getirmek icin su ara sac bakimlari ile ilgili kucuk capta arastirmalar yapmaktayim. Bulduklarimi sizinle de paylasayim istedim...

1) Dax Supergro: Bu urunun saclari uzattigi soyleniyor. Internetteki yorumlari okuyunca kesin denemeliyim dedim ve aldim. Simdilik tabi ki sonuclari daha anlayamiyorum. Ama sabirsizlikla uzamasini bekliyorum. Kullanimina gelince, elinize aldiginiz jeli, sac diplerinize masaj yaparak yedirmeniz gerekiyor. Ben sac diplerine surmekle birlikte, saclarimin ucuna da suruyorum. Bakim ozelligi oldugu icin ise yaramasini umuyorum. Bir kac saat oyle sacimda bekletiyorum. Bu kremin dezavantajina gelince, saci inanilmaz yaglandiriyor. Normalde her gun sacimi yikiyorum bu kremi ise uc-dort gunde bir uyguluyorum. Bu kremi kullandigimin ertesi gunu sacimin daha cabuk yaglandigini farkediyorum. Kokusuna gelince gayet hos kokuyor.

2) Turp suyu: Neeee turp suyu mu demeyin lutfen:) Konu sac bakimi olunca, kendi kendimizi iknayla, turp suyu faydalidir, sifalidir, candir diyerek rendeliyoruz. Benim yaptigim tarif bir tane siyah turpu(kirmizi da olur ama galiba siyah daha etkiliymis,bilimsel calisma yapmadigim icin soyleyenlerin yalancisiyim) rendeleyin. Dort bardak suyun icine, rendelenmis turpu koyun ve kaynatin ve suzun. Ilindiktan sonra, icine yumurta kirin(Iyyyk!) ve saciniza masaj yapin. Ben haslanmis turp suyunun yarisini kullandim. Diger yarisini ise ikinci sefer sac yikayisimda kullandim. Turp suyundan cok memnun kalanlarin oldugunu internette okudum. Yine de yumurtali karisim benim midemi bulandirdi. Bir dahaki sefere belki sadece turp suyuyla yikarim. Bilemiyorum, cekimserim. Bir de belirtmekte fayda var. Turp suyu kaynatilinca ev berbat kokuyor. Saca surunce o kadar kokmuyor ama evin kokusunu oda parfumu bastiramiyor:(

3)Zeytinyagi kuru: Sanki yemek tarifi veriyoruz ama malesef sacin bakimi ile ilgili olan diger seyler gibi bu tarifte de asagi yukari ayni. 2 corba kasigi zeytinyagi ile yumurtanin sarisini karistiriyoruz. Sacimiza masaj yapiyoruz. Gur ve parlak saclar istiyorsaniz, haftada iki kere uygulamamiz gerekiyormus.

4) Kapsullu karisim: Yarim cay bardagi zeytinyagi, yarim cay bardagi badem yagi, 1 yumurta , bemiks ampul, bepanthen ampul ve evangen ampulu karistirdiktan sonra, saciniza masaj yapin ve sacinizi hava almayacak sekilde kapadiktan sonra, sicak bir havlu ile sarin. Bir saate yakin bekleyin.Soyle soyleyeyim, rahmetli babaannemin gordugu tedaviler yuzunden saclari dokulmustu, bu kuru bir sure uyguladiktan sonra, kivir kivir saclari cikmisti.

5) Cam Terebenti: Sac dokulmelerine karsi onerilen seylerden birisi de cam terebenti. Kokusu biraz keskin olsa da sac diplerine direk masaj yapilabilinir.Diger bir kullanimi ise sampuaninizin icine bosaltin. Sampuaninizin buyuklugune gore bosaltacaginiz miktar degisebilir, bence hepsini bosaltmayin, sampuaniniz cok sulu bir kivama gelebilir.

Yazdikca baya zahmetli dedim. Sonucta saclarimizla ilgili sorunlar vitamin eksikligi veya baska bir saglik probleminden kaynaklanabilir. Stres de sac dokulmelerine sebep olabilir. Esasinda cok da kafaya takmadan, cok da kestirmeden uzatmak lazim:) Kafaya takmamak diyorum ama buraya bu postu hazirladigima gore galiba kafama takiyorum:)
fotokaynak

7 Ekim 2011 Cuma

Kulhanbeyli Muzikali

Gecenlerde Ezgi'nin Gunlugu Bakirkoy Belediye Tiyatrolari hakkinda yazi yazmisti. Tiyatro sezonu acildi diye her ne kadar aklima gelse de, bir sekilde bilet almayi ihmal ediyordum. Dun aksam 19:30'da yemegimizi yemis otururken, acaba bu ay hangi oyunlar oynuyor diye sitelerine gireyim dedim. Bir anda gaza geldim, tiyatroyu aradim ve hala  bilet olup olmadigini sordum, oyunun 20:30'da basladigini dusunecek olursak, hemen hazirlanip, ciktim. Oyunu izlerken iyi ki de tembellik edip, buraya gelmemezlik yapmamisim dedim. O kadar iyi geldi muzikali izlemek. Insan sevdigi seylere vakit ayirmali, kendini mutlu etmeli ve iyi hissetmeli.

Gelelim konusuna: Abdulhamit doneminin siradan insanlari olan tulumbacilarin,kabadayilarin hayatlarini, kavgalarini, asklarini anlatirken, bir yandan da devletin icinde rusvet, baski, iskence gibi unsurlari muzik ve dansla birlestirerek anlatan dusundurucu bir oyun. Inanilmaz kalabalik bir kadro, muzikleri ile gayet eglenceli. Bazi yerlerde gercekten guldum ve oyunculari samimi buldum. Kalabalik halindeki danslari da oldukca basariliydi,ozellikle hamam sahnesinde seslerin ayni hamamdaki gibi cikmasi bence gayet guzel dusunulmus. Izlerken bazi yerlerde gercekten gulerken, bazi yerlerde ise uzuluyorsunuz. Cok daha detayli anlatmamayim da gitme imkaniniz var ise gidin kendiniz izleyin:)

Oyun brosurunun arkasinda yazanlari da yazayim da tam olsun:)
"Osmanlı İmparatorluğu’nun son demleri. II. Abdülhamit sarayda; yani yangın derinde… Gelişime ve ilerlemeye kapalı istibdat döneminin toplum üzerindeki baskısının şiddetle hissedildiği bir dönem… 
Tulumbacıların, kabadayıların renkli hayatlarını anlatırken dönemin panoramasını çizen şarkılı, atışmalı, danslı ve eğlendirici oyun, çürümüş devlet zihniyetinin, vurguncu anlayışın topluma verdiği zararı eğlendirici bir biçimde  gözler önüne seriyor".
 Ayrica, Bakirkoy Devlet Tiyatrolari'ni takdir ettim. Duyma engelli kisiler icin sahnenin iki yaninda konusmalarin aninda yansidigi televizyonlar var. Engelli kisileri dusunerek, yapilmis her uygulamaya o kadar seviniyorum ki...Ama ulkemizde bunun gibi basit cozumlerin bu kadar gecikmesi sebebi ile uzuluyorum.

Cok da uzatmadan, ozetle, bence guzel bir oyun, gidin izleyin derim:)

5 Ekim 2011 Çarşamba

Patrondan Kurtulma Sanati

Kevin Spacey, Jennifer Aniston, Colin Farrel  ve Jamie Fox gibi oyunculari filmin afisinde gorunce bu filmi izlemem lazim demistim. Izleyen arkadaslarim da cok gulduklerini soylemislerdi. Muhtesem bir komedi filmi diyemeyecegim ama yer yer gulduruyor:)

Filmin konusuna gelince, uc yakin arkadasin en buyuk ortak ozelligi patronlarindan nefret etmeleridir. Yani birincisi, 2 dakika gec kalsa, azarlayan, fazlasiyla hak ettigi terfiyi vermeyen bir patron. Ikincisi ise hayati calisanina zindan etmeye and icmis, kokain bagimlisi, yapilan ise zerre deger vermeyen bir patron. Ucuncusu ise her durumda sevismek isteyen, nisanli olmasina ragmen adami ayartmaya calisan azgin bir dis hekimi.Nami saniyla Jennifer:)  Hal boyle olunca, bu gayet normal tipli diyebilecegimiz uc arkadas patronlarindan kurtulmaya karar verirler ve olaylar gelisir.....

Normalde Jennifer'i sevimli bulurdum ama seksi degil derdim. Bence bu filmde baya seksi olmus. Bir de Colin Farrel'den bahsetmek lazim:) Colin Farrell'i makyajla oyle bir hale getirmisler ki inanilmaz komik bir tipe donusturmusler.

Ortalama bir film. Hangover'i animsatsa da bence yanina pek yanasamaz.  Yine de komedi film izlemek istediginizde izlenebilir.

4 Ekim 2011 Salı

Toronto'dan Gelen Kartpostalim:)

Onceden arkadaslarimiza mektuplar yazardik, en guzel kagitlari secerek, bir harfi bile yanlis yazmamak adina, her harfte ayri ozenerek....Kartpostallar atardik bayramlarda, yilbasinda veya gittigimiz sehirlerde... Simdi ise e-mail atiyoruz, cocugu mu oldu facebooktan hemen tebrik ediyoruz, hatta o kadar zamanimiz bile yoksa hemen "like" butonunua basiyoruz. Nerede o eski gunler diyenlerden olmak istemesem de diyorum iste... Gitgide mekanik varliklar olduk, duygularimizdan arindikca....
Boyle olsak da bugun beni cok mutlu eden bir sey oldu. Lalis postcrossing diye bir seye uye olmus. Lalis'i zaten bilen biliyordur ama yok ben hala duymadim bilmiyorum diyorsaniz, hemen Toronto'ya baglaniyoruz:) O zaman iki tik tik diyoruz. "Postcrossing dünyanın dört bir yanında bir birini tanımayan ortak noktaları kartpostallar olan insanların üye olduğu ve birbirlerine kartpostallar gönderdikleri site." Bu cumle Lalis'in sayfasindan alinmistir. Ben de zaten boyle bir seyi O'ndan ogrendigim icin, direk O'nun cumleleri ile aktarmak istedim. O da Serrose'dan ogrenmis.
Ben Lalis'in blogunda postcrossing yazisini gorunce, "Ben de!", "Ben de!" dedim. Adresimi vermistim. Gunlerdir posta kutumun onunden acaba bugun gelmis midir diye heveslenerek bakiyordum. Ve taaa daaaaa!Bugun kartpostalim gelmis. Cok ama cok mutlu oldum. Simdi kartpostal sececegim ve en ozenli yazimla yazacagim. Cok mutlu ettin beni Lalis:) Tesekkur ederim sana:)

2 Ekim 2011 Pazar

Saclarimi Uzatmak Adina....

Yillardir sacim soyle belime kadar uzasin isterim, ama her zaman ayni terane...Dayanamam, aman uclari kirildi, sekli bozuldu derim ve kuafore gider kestiririm...Sonuc aylarca hep ayni boylarda saclar. Uzun zamandir kararliyim ve saclarimi kestirmiyorum. Ama sacin kusmesi diye birsey galiba gercekten var ve benim saclarim uzamiyor:( Internette tesadufen kesfettigim bir urun var. Dax supergro diye bir urun. Saclari 2 ayda 4 parmak uzatanlari bile okudum, tabi ben de gaza geldim. Simdi sirf sacim uzasin diye bu urunden aldim, bu aksam kullanmaya basladim. Sonuclari ben de sabirsizlikla bekliyorum. Bir de saci turp suyu uzatiyormis. Simdi o kadar okumusken hemen sizlerle de paylasayim, siz de okumak zorunda kalmayin:) Bildigimiz disi kirmizi, ici beyaz turpu rendeleyip, suda kaynatiyormusuz. Ilininca da icine yumurta atip(iyykkk demeyin, yazarken benim de icim fena oldu, ama saclarimiza iyi gelecekse madem diyerek yaziya devam ediyorum), saca masaj yapiyormusuz, bir saat bekledikten sonra da sampuanla yikiyormusuz. Benim okuduklarimin ozeti bu sekilde. Benim gibi sac uzatmak isteyen olur diye paylasmak istedim:)
fotokaynak

2 Mim Birden



Normalde mimlere o kadar gec cevap veriyorum ki, herkes baska konuya gecmis oluyor. Bu sefer sicagi sicagina yazacagim dedim. Iki mim de Deeptone'dan.

Ilk mim: "Hayalimizdeki evlilik merasimi baştan sona anlatmak" : Evlenmis biri olarak simdi keske soyle olsaydi boyle olsaydi desem yaptiklarimiza haksizlik etmis olurum:) Ama sunu soyleyebilirim evlendigim donemde evlilik ayrintilari bana biraz sacma gelirdi, o yuzden detaylarla pek ilgilenmemistim. Simdi zamani biraz geriye sarsam, biraz daha ince ayrintilara ozenirdim. O stresle nasil gecti anlamadim. Evleneceklere nacizane tavsiyem, mumkun oldugunca  surecin keyfini cikarin diyerek bu mimde ayrintilara yer vermeden sonlandiriyorum:)

Ikinci mim: "Hayattaki en buyuk lukslerimiz"...Normalde luks seven bir insan degilim, kendi halinde takilmayi severim. Ama bu luks kavramini keyif almaya cevirerek yanitlayacak olursam....Tatlilar derim:) Guzel bir yemek ve tatli icin kilometrelerce yol gidebilirim, yerken de beni gormeniz lazim, eger cok keyif aliyorsam immmm, mmmmmm gibi garip sesler cikaririm:) Dusundum de galiba luks diye tabir edebilecegim bir luksum yokmus....
fotokaynak

1 Ekim 2011 Cumartesi

Vavien

Vavien filmi ilk ciktiginda da hic ilgimi cekmemisti, fragmanlarinda gorup amannnn demistim. Bazi yerlerde film hakkinda olumlu yazilar okuyunca ve bir de o kadar odul alinca yavas yavas merak etmeye basladim ve  dun aksam izledim. Sonuc hic begenmedim:( Film bittiginde bu mudur dedim. Konusunu uzun uzun anlatmayacagim ama en cok sinemalar.com'a girip de yazan yorumlari okuyunca sasirdim. Bu kadar insan begeniyorsa bir hikmeti vardir diyorum. Konusu gercekciydi, iki farkli insanin evliligi, farkli karakterleri vs. ama yine butune bakinca filmden keyif almadim.
Sunu da demekte fayda var, cogunluk bu filmi sevmis gibi, yani son zamanlarin en guzel Turk filmi diye yorumlar yapmislar her yerde, belki de sadece bana hitap etmemistir. En iyisi kendiniz izleyip karar verin:)
fotokaynak