Sayfalar

7 Temmuz 2011 Perşembe

Yangin varrrr!

What's Next , Mia Wallace ve Nameless blogunun sahipleri beni mimlemis,mim icin cok tesekkur ederim. Mimin konusu "Evinizde yangın çıksa ve tek bir eşya kurtarmak zorunda kalsanız neyi kurtarırsınız?"
Depremi yasamis birisi olarak ilk aklima gelen cep telefonumu alirim. Ikinci sansim olsa cuzdanimi alirim.
Yine de boyle bir durumu kimse yasamasin diyerek, mimi sonlandiriyorum:)
fotokaynak

5 Temmuz 2011 Salı

Ne zaman buyuduk biz ne zaman?

Kucukken bizi ne mutlu ediyordu veya ne uzuyordu? Yalniz miydik yoksa cok muyduk? Bazen bir bebegi digeri ile konustururken hayal gucumuz ile coktuk.  Sokakta saklambac oynayan elime mum diksin derken coklar icinde birdik. Tek basimiza saklanirdik, kendimizce en iyi saklanma koseleri bulurduk, nefesimizi bile tutardik bizi bulmasinlar diye...Yine de bizi bulsunlar isterdik, unutmasinlar orada. Adimizi soylesinler...Cocukken mutlulugumuz da mutsuzlugumuzda ne kadar cabuk degisiyordu ve galiba en guzel yani uzuntulerimiz kisa suruyordu. Peki simdi diyorum....
Ne zaman buyuduk soyle ne zaman?

Bu fotografi zamaninda bilgisayarima kaydetmisim. Kaynagini yazmamisim:( Bana bu hisleri cagristirdi, paylasmak istedim.

3 Temmuz 2011 Pazar

Daha Benim Yasim Kac, Boyum Kac?

Limon Cafe belki duymussunuzdur Bodrum Gumusluk'te. Yillardir dergilerde, gazetelerde okumama ve arkadaslarimdan duymama ragmen henuz gidemedim. Bugun aklima geldi belki internet sitesi vardir bir bakayim dedim. Siz de bakmak isterseniz tik tik.
Fotograflari gorunce arada bir icimde depresen soyle sessiz huzurlu yerlere yerleselim, Ege otlariyla yemekler yapayim, kalktigimizde gunesi gorelim gibi her an patlamaya hazir olan hissiyatlarim yine gun yuzune cikti. Sonra dedim ki kizim daha yasin kac, boyun kac... Onunde yillar var, calisacaksin, kariyer yapacaksin, para biriktireceksin...Yani yillar yillaaaaaaar sonra belki boyle bir yer acarsin.Simdilik oralara gidip limonatani icince susup oturacaksin!

Erkek hasta olur kadın bekler, kadın hasta olur erkek birilerini daha ekler

Birkac gundur gundemin tavan yapmis konusu Ali Taran ve Ayse Ozyilmazel'in dugunu. Tabi twitterda da yapilan yorumlar bir hayli fazla. Selen Gorguzel'in yorumu ilgimi cekti. "Erkek hasta olur kadin bekler, kadin hasta olur erkek birilerini ekler". Bu laf uzerinde dusununce bir yandan hakikatten dogru diyorsun, bir yandan kisisine gore degisir diyorsun.
Dusununce Ali Taran ile eski esi acaba mutlular miydi, ayrilmak istiyorlar miydi, anlasamiyorlar miydi vs... gibi iki kisiyi ilgilendiren konulari hic kimse bilemez. Her iliskinin dinamigi de farklidir, kendi icinde yasananlarla degerlendirilmelidir...diye dusunsem de bir yanim eski esi Selma Hanim'dan yana. Kendimi O'nun yerine koyuyorum ister istemez. Yani kanser gibi buyuk bir hastalikla mucadele ederken, esinden ayriliyorsun, aradan cok kisa bir zaman geciyor ve esinin baska bir kadinla evlenecegini duyuyorsun, gencecik, hayatinin baharinda. Dugun haberlerini okuyorsun gazeteyi her acisinda, televizyonda haberleri izlemek istemesende kanal degistirirken bile o mutlu anlardan goruntuler karsina cikiyor. Insan daha buyumeye yeni yeni basladigi , aski kesfetmeye basladigi yillarda bile ayrilsa ne kadar uzulur, hele ki sevgilisinin bir baskasiyla beraber oldugunu ogrendiginde... Bunca yil evli kaldigin insandan ayriliyorsun, evli kaldigin yillar boyunca iyi kotu ne varsa hayata dair paylasiyorsun. Aradan yillar geciyor ve bir sekilde bir seyler bitiyor. Oyle ya da boyle nokta koyuyorsun beraberliginize. Ayrildigin zaman biliyorsun esasinda artik iki kisi de ozgur, bundan sonra hayatlarinda baska kisiler olabilir. Bunu mantigin soylese de, yuregin de ayni seyi hisseder mi? Ayrildiktan sonra, eski esinin mutlu oldugunu, yakinda tekrar evlenecegini ve evlendigi gun kameralara cok mutluyuz gulumsemesi ile sevgili yeni esinin yaninda el sallamasini? Herhalde insanin ici acir...
Dedigim gibi her iliskinin dinamigi farkli olsa da, her iliski kendi icinde degerlendirilmeli diye dusunsem de galiba su gunlerde Selma Hanim'in yerinde olmak istemezdim diye dusunuyorum kendisini hic tanimasam da. Umarim bir an once sagligina kavusur ve O da mutlu olur.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Serenad

Bir kac gun once Zulfu Livaneli'nin Serenad adli kitabini almistim. Livaneli'nin onceden okudugum birkac kitabini sevmistim. Elimde okunmasi icin bekleyen kitaplarim olmasina ragmen, kitabin arkasinda yazanlar ilgimi cekti ve hemen okumaya basladim. Kitabi gercekten sevdim. Uc kadinin hikayesi, yasadigi acilar roman kurgusunda cok guzel anlatilmis. Ayrica, tarihi bilgi acisindan da doyurucu bir kitap. Suan kendimi kitabin bas kahramani Maya gibi hissediyorum. Arastirilmayi bekleyen bir cok konu var. Einstein'in Ataturk'e yazdigi mektuptan, Struma'ya kadar...

Serenad' da; İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünde görevli 36 yaşındaki Maya Duran ile üniversitenin davetlisi olarak Türkiye'ye gelen 87 yaşındaki Alman asıllı Amerikalı profesör Maximillian Wagner arasında geçen olaylar anlatilmis. Kitapta yillar oncesine dayanan askinin izini surmek icin gelen Profesor Wagner ile Maya'nin ailesinin gizli kalmis sirlarini, gun yuzune cikarmasi anlatiliyor. Kitapta Wagner ve esi Nadia'nin askini anlatsa da bu kitaba bence ask kitabi demek, kitabin hakkini yemek olur.

Bu kitabin filmi yapilsa guzel olur diye dusunuyorum. Belli olmaz belki onumuzdeki yillarda Serenad'i vizyonlarda goruruz. Serenade Fur Nadia....
fotokaynak

1 Temmuz 2011 Cuma

Tatil kombini ve kararsizliklari

Tatile gidesim var, cok kalabalik olmayan bir yere gitmek istiyorum, tatil koyu vs gibi ultra luks tatiller de istemiyorum. Guzel mezeleri olan, sicaktan baymayan ama soguk ta olmayan bir tatil istiyorum. O yuzden boyle ruh halimi yansitan bir kombin hazirladim. Tatil konusunda ise kararsizlik icindeyiz. Esim motosikletle Balkanlar turu yapmak istiyor. Motosiklette uzun sure yol yapmayi dusundukce korkuyorum. Yani soyle bir his esasinda, motosiklette cok uykum geliyor, bir sureden sonra arkada oturan kisi olarak, motosikleti kullanan esim kadar zevk almiyorum. Ama bir yandan da 10 gun gibi kisa surede bir suru ulke gorme imkanim olacak diye dusunuyorum  ve bu yasimizda bunu yapmazsak ileride tovbe billa yapamam diyorum. Bir de diyorum ki Yunanistan'a gidelim, zaten cok merak ediyorum.Hem motosikletle gitmis oluruz hem de cok yol yapmamis:) Ikilemlerdeyim. Esasinda ne zaman gidecegimiz belli degil, vize vs ugrasana kadar zaman da gececek Ayvalik mi yapsak diyorum. Amannnn neyse yaaaa, olmadi haftasonu Sile'ye, Agva'ya gidip ayaklarimi denize sokayim. Nereden nereye di mi simdi:)

Bazen sukretmek gerekir

Biraz once hastaneden geldim, esasinda dilimin altinda bir sey cikinca biraz korktum, korkunun ecele faydasi yok diyerek dis hekimine gittim. Tabi benim amacim biraz da icimin rahat etmesi ve eger bir sey var ise bastan bilmek. Onemli bir sey degilmis ogrendim icim rahatladi. Gunluk hayatimizda hersey normal iken, hayat bir sekilde akip gidiyor. Bazen kendimi akvaryumda gibi hissediyorum. Yani yakinimdakiler ve ben...Bazen sadece kendi telasimiza dustugumuzu dusunuyorum. Bugun hastaneye gidince kanser bolumunun onunde bekleyenleri gordum, bazilarinin yuzunde umitsizlik vardi, bazilari durumu kabullenmis gibiydi, bazilarinda ise endise. Teyzenin birini gordum, yaslica birisi. Tek basinaydi, gozunun birisi kapaliydi, belli ki bir operasyon yapilmisti. Merak ettim kimi kimsesi yok muydu, o sicakta tek basina evine nasil gidecegini dusundum. Bazen o kadar ufak tefek seylere kendimizi kaptiriyoruz ki, yillar sonra bunlara mi uzulmusum diyecegimiz seylere uzuluyoruz. Galiba hayatin degerini veya insanlarin ne yasadigini gormek icin ara sira hastaneye gitmek gerekiyor ve biraz dusunmek...
Bugun yasadigim hayata sukrettim.Gun icinde farkinda olamayabiliyoruz diye sizlerle de paylasmak istedim.