Geçen hafta Fransa'nın güneyinde muhteşem mavisiyle, mükemmel binalarıyla, gidenin tekrar gitmek istemesiyle ün yapmış Fransız Riverası'ndaydık diğer adıyla Cote'd Azur denilen bölgedeydik. Avrupa'ya gitmesi güzel de dönmesi zor...Bu bölgeyi o kadar çok sevdim ki açıkçası bu sefer daha da zor döndüm. Her gün bu insanlar yaşıyorsa biz ne yapıyoruz diye sorguladım. Şimdi imrenme kısmını bırakıp, ileriye dönük anı olarak kalsın, gitmek isteyenler de faydalansın diyerek başlıyorum...
Öncelikle bu bölgede şehirler birbirine çok yakın, dolayısıyla bir noktayı merkez belirleyip diğer yerlere günü birlik gitmeniz daha mantıklı olabilir. Biz merkez olarak Nice'i belirledik, şimdi gidip görünce mantıklı bir karar vermişim diyorum. Gidiş tarihimiz Paskalya tarihine denk geldiği için, oteller vs kalabalıktı. Her zamanki gibi booking.com vasıtasıyla otel rezervasyonumuzu yaptım, hatta en başta merkezde olmayan bir yerde yapmıştım, ücretsiz iptal seçeneği olmasını özellikle tercih ettiğim için, daha sonra merkezde bir otel bulunca hemen diğerini bırakıp, merkezdeki otelde rezervasyon yaptım. HotelAcanthe de kaldık, Nice'in en ünlü Massena Caddesi'ne iki dakika mesafede, açıkçası oteli tutarken bu kadar merkezi olacağını ben de tahmin etmiyordum. Meşhur Çiçek Pazarı (Cours Saleya)'na da çok yakın. Eşimle benim yurt dışında otelden beklentim, merkezi bir noktada olsun, içinde duşu ve tuvaleti olsun, mümkünse de temizlik konuları ile ilgili booking.com da kötü bir ünü olmasın. Bu otel hepsini karşılıyordu, kaldığımız odanın küçük olması dezavantaj olsa da oteli alacak değiliz diye düşünerek önemsemiyoruz. Biz geceliği 70 Euro'ya kaldık, bizim bir sokak önümüzdeki ana caddeye bakan yerde ise 340 Euro idi. Bu otel çok iyi denk geldi, çok ucuza kaldık. Otel ayrıca havaalanı otobüslerinin kalktığı durağa da çok yakın. Sözün özü yine gitsem yine aynı yerde kalırım. Biz kahvaltıyı sadece ilk gün için aldık, beğenirsek diğer günlerde alırız dedik. Kişi başı 6 Euro. Fransa'nın her köşesinde öyle güzel pastaneler var ki 6 Euro'ya verilen bu oteldeki vasat kahvaltıyı ise tavsiye etmem. Gidin her gün farklı pastaneden kruvasanlardan, bagetlerden alın, parmaklarınızı yiyin:)
Otel hakkında bu kadar bilgiden sonra, genel olarak şunu söyleyebilirim. Adına medeniyet de; adına sahip olduklarını koruma de; ne dersen de....Adamlar korumuşlar, bozmamışlar ve o yüzden biz de gidip görmek istiyoruz. Küçücük köylerde bile müzeleri var. Kurallara uyan vatandaşları var, her iletişim kurduğunuzda teşekkür etmesi, lütfen demesi var. Var da var....
Biz ilk günün bir kısmını nasıl olsa kiralanacak araba vardır diye düşünüp gittiğimiz için, araba arayarak geçirdik. Havalimanındaki iki terminalinde, tren garında, şehir içinde hiç bir yerde kiralanacak araba kalmamıştı. Olanlar da prestij arabası dedikleri lüks kategoriydi. Bir tane kiralayabileceğimiz kulvarda olduğunu düşündüğümüz Toyota bulduk, ona da iki günü 800 Euro deyince, arkamıza bakmadan geri döndük:) Biz de belediyenin elektrikli araba kiralama sistemine üye olduk, arabamızı kiraladık. Artık Nice'e bir dahaki gidişimizde elektrikli arabayı üye olmadan kiralayabileceğiz. Bu arabaları tren garının karşısında yer alan otobüs danışma merkezinden kiralayabilirsiniz. Biz ilk gün ne olur ne olmaz diye onlu otobüs kartlarından da satın almıştık. Birkaç kere otobüse bindiğimizde kullandık. Yanlış hatırlamıyorsam elektrikli araba sistemine üye olmak için 30-40 Euro civarı ödedik, iki gün için de 90 Euro ödedik. Sayesinde doyasıya gezdik, şehrin içinde arabayı şarj etme noktaları var, bir kaç saatte full şarj oluyor, elektrikli arabanın tek sıkıntısı gidebileceği bir menzil var mesela bizimkisi biraz daha uzun yola gelir türdeydi. 150-160 km yapılabiliyordu ama her gidişin dönüşü de olduğunu unutmadan hesabınızı yapmalısınız, yoksa yolda kalabilirsiniz. Mesela biz Monako'ya gittiğimizde, risk almamak adına limon likörleri ile ünlü Menton'a gitmedik, muhtemelen gitseydik de sıkıntı yaşamazdık ama yolda kalırsak diye cesaret edemedik.
Bu bölgede de Fransızca bilen biri yanınızda varsa, hayatınız çok daha kolaylaşır. Eşimin Fransızca bilmesi sayesinde, ne araba kiralarken ne de başka bir zamanda sıkıntı yaşamadık. Bilmeseniz de bir şekilde çözersiniz ama biraz daha zorlanabilirsiniz. Mesela eşim olmadan pastaneye vs gittiğimde, kişiler yardımcı olmaya çalışsa da İngilizce konuşmadıkları için zorlandığım noktalar oldu. Müze vs gibi yerlerde de İngilizce genellikle yazmıyor, Fransızca yazınca da biraz anlamadan geçmiş oluyorsunuz. Araba navigasyon da Fransızca idi. Sözün özü, bileydim iyiydi:)
Biz Thy ile gittik, Terminal 1'de indik. Küçücük bir havalimanı, pasaport kontrolü gerçekten 5 dakikada bitiyor. Terminal 1'den şehir merkezine gitmek istediğinizde 98 no'lu otobüse binerseniz, hızlı bir şekilde merkeze varırsınız. Zaten duraklarda durduğu için, gideceğiniz yere muhakkak yakın bir durak bulup inebilirsiniz. Otobüsün içinde bilet satılıyor, nereden alacağım diye endişe etmenize gerek yok.
Uzun bir aradan sonra bu ilk yazı, Cote'd Azur yazılarının devamı gelecek. Takipte kalın....
Hani fotoğraflar...
YanıtlaSilDoktor Mars, bundan sonrakiler bol fotoğraflı olacak:)
YanıtlaSilsevgili Lulu,
YanıtlaSilseni yeniden burada görmek ne güzel!;)
hep diyoruz "artık avrupa'ya gitmeyelim, başka bir şeyler yapalım" diye.
ama nice'i görmeyi çok istiyorum; hatta sanırım bir tek orası kaldı görmeyi istediğim;)
umarım gidebiliriz ve senin bu yazı dizinden bolca yararlanırız!